Seren Serengil'le güldüğümüze bakmayın, babası o gün ağlıyordu

Hayat böyle bir şey işte; dün öyleydi, bugün böyle... Yarın, neyin nasıl olacağını bir tek Allah bilir... Ne mi diyorum; buyurun okuyun...

- Bilal Özcan yazıyor - 

Seren Serengil ile gazeteci-ünlü ilişkimiz 30 yılı aştı,

Fotoğraf çekimleri, gazete röportajları, televizyon söyleşileri, haber çalışmalarıyla geçen bir tanışıklık bizimkisi…

Onunla ilgili mesleki çok anım var.

Benim için en önemlisi, babası Öztürk Serengil’le hayatının son röportajını yapmış olmam…

Rahmetlinin, Finlandiyalı eşi Seija ile İstanbul’un Kozyatağı semtinde yaşadığı evde, felçli yatağında yaptığım röportaj sırasında yanımda Seren Serengil vardı.

Seren Serengil’in, babasının o hanımdan dünyaya gelen üç kardeşi var…

O günlerde 6 yaşında olan en küçük kardeşi Seray da evdeydi…

Bilal Özcan yazdı: Can Yaman istedi başımıza LİBİDO yağacak. TIKLAYIN

                                            ……

Eğer  o gün Seren Serengil’i, Suadiye sahilinde oturduğu evinden alıp babasının yanına götürmesem, o müthiş televizyon röportajı gerçekleşemezdi…

Ancak, bana çok sayıda ödül kazandıran o röportajı yapabilmek için Seren Serengil’i 6 ay bekledim…

Neden mi?

Anlatırım birazdan; önce bu yazıyı okuyan gençler için Öztürk Serengil’i tanıtmam gerekiyor…

Şov dünyasının ve sinemanın gelmiş geçmiş en komik isimlerinden biriydi…

Tiyatro aktörü, sahne adamı ve sinema oyuncusuydu,

Esprileri ardı ardına patlatırken gerekirse dans da eder, şarkı da söylerdi…

Müthiş yetenekli ve komik bir şov insanıydı…

Ayhan Işık ve Sadri Alışık ile birlikte dönemin en çok para kazanan üç oyuncusundan biriydi…

162 sinema filminde rol aldı, 

İstanbul’un en önemli gazinolarında yıllarca şov yaptı…

Parayı çuvalla kazandı, apartmanlar, arsalar, mağazalar aldı,

Fakat, tüm parasını ve malını kumarda kaybetti…

O nedenle ömrünün son dönemini, kendisiyle röportajı gerçekleştirdiğim, sokak arasında zemin katta o kiralık evde geçirdi…

Şuraya bakın, önceki gün Seren Serengil’in evinde gerçekleştirdiğimiz röportajı yazmak için oturdum,

21 yıl önce Seren’le evine giderek, babasıyla yaptığımız röportajı yazıyorum…

1998 yılıydı, Cem Uzan’ın Star televizyonunda program yapıyordum,

Felç geçiren ve beyninden iki kez ameliyat olan Öztürk Serengil ile röportaj yapmayı çok istemiştim,

Seren’den babasının ev telefonunu aldım, aradım,

Finlandiyalı eşi Seija Türkçe’yi şöyle böyle de olsa konuşuyor ve anlıyordu,

“Öztürk’e sorayım, isterse olur” dedi…

Ben beklerken sordu geldi, 

“Öztürk istiyor, gelin ama konuşamıyor ki nasıl yapacaksınız. Daha doğrusu konuştuğu anlaşılmıyor. Ne dediğini bir ben anlarım bir de çocukları” demesin mi?

Hemen o anda aklıma, babasının yanına Seren Serengil’le gitmek geldi…

Öyle ya Seren şöhretli bir insandı, 

Röportaj sırasında benim yönelttiğim sorulara babasının verdiği yanıtları bana, dolayısıyla kameraya Seren çevirip anlatsa Seija hanımın anlatmasından daha çok ilgi çekerdi…

Seren’i aradım, 

“Babana seninle gitmemiz gerekiyor Seren, kameraman ve ışıkçı arkadaşlarımla geleceğim, seni evinden alıp babana gideceğiz…”

“Tabii ama bu ara çok yoğunum Bilal, iki hafta sonra konuşalım olur mu?” dedi…

İki hafta sonra aradım, İsviçre’ye gidiyordu,

“Zürih’e sınıf arkadaşım Aylin’in yanına gidiyorum, dönünce tamam, ben de çok özledim babacığımı.”

Dönüp aradığımda Seren yine yoğundu, gidemedik…

İstanbul dışı işleri, kayak tatilleri hep araya bir şeyler giriyordu,

İlk konuşmamızın üzerinden neredeyse 6 ay geçmişti ki buluşabildik.

                                        ………

O hüzünlü günü hiç unutmadım,

Kiralık ve son derece mütevazı bir evde, yatak yorgan içinde yatıyor, televizyondaki Türk filmini izliyordu…

Beynindeki ur nedeniyle peş peşe ameliyat olan bir dönemin ünlü aktörünün söyledikleri tam anlaşılamıyor, Seren babasının adeta dili oluyordu.

Ben soruyu sorduktan sonra, Öztürk bey yanıt veriyor, ancak sözleri anlaşılamadığı için babasının sözlerini Seren mikrofona çeviriyordu.

Koca adam, dev komedyen, söyleşinin bir yerinde, şanlı şöhretli günleriyle ilgili bir soruma cevap verirken göz yaşlarını tutamamış adeta çocuklaşmıştı…

Dram dolu bir gündü…

Röportaj televizyonda yayınlanınca büyük ilgi çekti,

Gazetelerde haber oldu,

Öztürk Serengil birkaç ay sonra 68 yaşında bu dünyadan ayrıldı…

Dedim ya bugün ne yazacaktım, neler yazdım,

Neyse diyorlar ya “2020’li yıllarda daha az okuyacağız, daha çok video izleyeceğiz; her şey video ile anlatılacak…”

Bu yazıyı burada bitireyim bari,

Seren’in evinde önceki günkü son buluşmamızı Bilal ÖzcanTV  Youtube kanalımda videodan izlersiniz artık,

Sevgili Öztürk Serengil’e ve yaşamını yitiren tüm sevdiklerinize Allah rahmet eylesin.

Amin!

Bilal Özcan

Seren Serengil ve diğer ünlülerle yaptığım yapacağım röportajları izlemek, ünlülerle ilgili yorumlarımı takip etmek için YouTube kanalım Bilal Özcan TV'ye abone olabilirsiniz...

Ayrıca beni, instagram hesabım @bilalozcannofficial 'den de takip edebilirsiniz...

 

YORUM YAP
YORUMLAR