Corona ve Aşk: Bayaz tulumlular götürürken bağırdı: "Nurgülümmmm"

'Corana ve Aşk', içinden geçtiğimiz zorlu günleri bir aşk hikayesinin etrafında anlatan ve her bölümünü bir solukta okuyacağınız bir öykü... Her bölümün 'Arkası Yarın'... İlk on iki bölümü bir arada sunuyoruz.

CORONA VE AŞK – 12’İNCİ BÖLÜM

Yazan: Bilal Özcan

Cumartesi olduğu için Nurgül’ün annesi evdeydi,

“Hadi kızım kalk saat 10 oldu”diye seslendi,

Nurgül kendini iyi hissetmiyordu,

Keyifsizdi,

“Biraz daha yatayım, halim yok”dedi…

Aysel hanım üstelemedi,

Kahvaltıya oturdu oğluyla…

Corona ve Aşk: Kızımı oğluna al, borç defterini yırtayım... TIKLAYIN

Aysel hanımın sesi çınladı evin içinde,

“Kızım sen nasıl üşüttün böyle?”

Saat 13.00’e doğru mutfaktan çıkan Aysel hanım, hala yatan kızına dokunduğunda şaşırıp kaldı:

“Senin çok ateşin var Nurgül!”

Oğlu koşup geldi,

“Ne oluyor anne?”

“Bir şey yok yavrum, ablan üşütmüş olmalı, biraz ateşi var, bulaşık tasına musluktan yarıya kadar su doldurup getir bana”

Yan taraftaki çekmeceleri karıştırıp bir tülbent bulup aldı, Cep telefonundan da belediyenin doktorunu aradı…

Oğlu suyu getirip, bırakmış yine odasına gitmişti…

Belediyenin doktoru doğal olarak Corona Virüs’ten şüphelendi,

“Olamaz ki…” diyordu Aysel hanım,

“Hep evdeydi oğlumla, ikisi de hiç evden çıkmadı”

“Sen çıkıyordun ama…” dedi doktor,

“Sana bulaşmış, senden de kızına bulaşmış olabilir, 184’ü ara, durumu anlat. Üçünüze de kontrole alsınlar. Başka bir rahatsızlık da olabilir. Ama böyle zamanda risk alınmaz. Ara hemen ve korkma, kızın daha çocuk yaşta.”

                                       ……

Telefonu kapattı,

Uyuyan kızının yüzünü okşadı,

Gözünden bir anda yaş boşaldı…

Nurgül’ün bebekken zatürre geçirdiği gelmişti aklına…

Zaten o endişe hiç aklından çıkmıyordu ki…

Akşamları bilim adamları televizyonlarda “Virüs, risk grubundaki kişilere bulaşırsa tehlikesi çok fazla… ”dedikçe yüreğinden bir parça kopar gibi oluyordu…

Kendinden ve oğlundan hiçbir zaman endişelenmemişti,

Ama Nurgül için hep korkmuştu…

Yoksa, yoksa korktuğu başına mı geliyordu?

“Allah’ım ne olur, kızıma bir şey olmasın.

Basit bir üşütme olsun sadece, ne olur Allah’ım…”

                                        ……

İstanbul’da hava kaç gündür çok serin ve yağışlıydı,

Bu kış doğalgaz faturalarıyla baş edemiyordu,

Çocuklarına gündüz açmamalarını tembihlemişti kombiyi,

Akşamları ise, sadece üç buçuk saat açık tutuyor,

Yatarken tamamen kapatıyordu.

Evet evet, evin iyice soğuduğu sabaha karşı üşütmüş olmalıydı Nurgül…

Bir gün önce ya da iki gün önce…

İşte, bugün belli ediyordu üşütme kendini…

Böyle düşünüp rahatlaması sadece birkaç saniye sürdü,

Birden o korkunç endişe oturdu beynine,

“Yaa Corona Virüs ise bu?”

Ne demişti belediyenin doktoru:

“184’ü ara, durumu anlat; risk alma!”

Ve…

Aradı…

Karşısına bir sağlıkçı çıkana kadar yönlendirmeleri takip etti ve bekledi, bekledi.

Sabırla bekledi…

Oh nihayet, bir yetkili çıktı ve kızının durumunu ona anlattı.

                                      ……

Sonra oğlunun yanına gitti,

Ağlıyordu, oğlu görmesin diye göz yaşlarını silmeye çalıştı.

Akın 13 yaşındaydı,

Annesinin hali endişelendirdi çocuğu,

Sordu:

“Neden ağlıyorsun anne?” 

“184’ü aradım oğlum, gelip ablanı alacaklar. Hastaneye götürüp test yapacaklar.”

“Ablam Corona mı oldu anne?”

“Yok oğlum, öyle bir şey yok, ev geceleri soğuk ya, üşütmüştür. Zaten sokağa çıkmıyordu ki. Yine de test yapılması lazım.” 

                                       ……

Beyaz kıyafetler içinde sağlık görevlileri geldi eve,

Annesinin uyandırıp hazırladığı Nurgül’ün ateşini ölçüp sedyeye yatırdılar,

Alıp götürdüler…

Giderken, Aysel hanım ile oğluna evden çıkmamalarını tembih ederek, telefonla aranacaklarını söylediler.

                                       …….

Aysel hanım üçüncü kattaki evin penceresine koştu,

Bir tanecik kızını götüren ambulansın siren sesi, önündeki çöp kamyonundan yol isterken çınlatıyordu daracık sokağı…

“Hayııııırrrrrr”diye çığlık attı olanca sesiyle, 

“Nurgüüülüüümmmmmm”

Komşular pencerelerde, bir dizinin en hüzünlü sahnesini seyrediyormuşçasına, üzgün ve çaresiz bakıyordu,

Bir giden ambulansa,

Bir perişan Aysel hanıma…

Beyaz tulum giymiş maskeli sağlıkçılar sokaklarından hasta birisini alıp götürüyordu,

Kim olsa, kendisi ve ailesi için de endişe edip:

“Ya bize de bulaşırsa?” diye düşünürdü…

Aysel hanım insanların düşüncesini tahmin ediyordu:

“Corona değil benim kızım, sadece üşüttü…” diye bağırıp içeriye girdi…

Aysel hanım oğluna üzülmemesini, ablasının kısa zamanda eve döneceğini söyledi…

Nurgül’ün yatağını toplamaya başladı…

Kızının telefonu yorganın altındaydı, içinden bir ses telefonu kurcalamasını söylüyordu,

Açamadı,

Şifreliydi…

Oğlunun yanına gitti,

“Akın, ablanın telefon şifresini biliyor musun?”

“2,3,2,3”dedi küçük delikanlı…

                                          ……

Aysel hanım kızının telefonundaki o mesajı okuyunca dondu kaldı,

Yüzü ifadesizleşti,

Oturdu, bir daha, bir daha okudu:

“Buluşmamızın her saniyesi kalbime kazındı, yine en kısa zamanda dudaklarını, yanaklarını öpmek, öpemeyeceksem de dokunmak isterim.” 

Neler oluyordu?

Yoksa kızı kendisinden habersiz evden çıkıp buluşmaya mı gitmişti o çocukla?

                                              ……

Kadir’i biliyordu,

Nurgül’ün, o delikanlıya ilgisi olduğunu da…

Tanımak istemişti kızının erkek arkadaşını, 

Birkaç ay önce Kahve Dünyası’nda hep beraber oturmuş, sohbet etmişlerdi…

Ama buluştuklarından hiç haberi yoktu.

Bu ne demek oluyordu şimdi?

Bu virüs belası varken kızı neden buluşmaya gitmişti?

Telefonu kurcaladı iyice, 

Buldu numarayı,

Arayacaktı Kadir’i, kızının hastaneye kaldırıldığını söyleyecekti…

                                           ……

Vazgeçti!

184’ü çevirdi, yönlendirmeleri takip etti, biraz bekledikten sonra çıkan görevliye kızıyla ilgili bilgi almak istediğini söyledi…

Görevli “Merak etmeyin bilgilendirileceksiniz. Evden hiçbir yere çıkmayın, bekleyin. Sizi arayacağız” dedi.

Teşekkür edip telefonu kapattı,

Kadir’in telefon numarasını bir kağıda yazdı, çantasına koydu,

Telefonu elinden bıraktı…

                                               …..

Ertesi gün hiç arayan, soran olmadı…

Çok merak ediyordu kızını, 

Oğluyla ilgilendi akşama kadar…

Akın annesinin üzüldüğünü bildiği için hiç ablasıyla ilgili konu açmıyordu,

“Arkadaşlarımı çok özledim anne, okul ne zaman açılır sence?”diye sordu,

“Açılacak oğlum”dedi annesi, 

“Bir aya kadar açılır…”

Telefonu çaldı…

“Geçmiş olsun”diyerek arayan meraklı apartman yöneticisiydi,

“Yok bir şey, üşüttü kızım, tedbir için gelip aldılar” dedi,

Kapatmak isterken yönetici sordu,

“Sizde bir şey yok değil mi, hani belirti filan diyorum”

Kan beynine sıçradı Aysel hanımın,

“Bana bak”dedi,

“Saygısız yönetici, bizde Corona filan olmaz, olsa olsa sizde olur öyle şeyler”

Çat kapattı telefonu,

Sinirden titriyordu…

Arkası yarın

-Bilal Özcan-

YORUM YAP
YORUMLAR