Bülent Ersoy morgda, Zeki Müren'in kefenini açtırıp yüzünden öptü!

Sevgili dostum Zeki Müren'in 25'inci ölüm yıldönümü bakın bana neleri hatırlattı. Vefat ettiği 25 yıl önceki o günü kaç gündür yazıyorum, daha da yazacağım...

BURAYA TIKLAYARAK YOUTUBE KANALIMA ABONE OLABİLİRSİNİZ

Bilal Özcan yazıyor 

Zeki Müren'le Anılarım - 3'üncü Bölüm

Bülent Ersoy, Zeki Müren’le ilgili önceki gün Nişantaşı’nda muhabir arkadaşlara şöyle dedi: 

"Bence Türkiye'ye böyle ses bir daha gelmez. Kendisini rahmet ve özlemle anıyorum. Bu dünyada bir ben kaldım. Ben de yakında giderim" 

ZEKİ MÜREN SON YOLCULUĞUNA ÇIKARKEN ISRARLA NE İSTEDİ?

BİLAL ÖZCAN'IN İLGİNÇ YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

Allah geçinden versin... 

Bülent Ersoy’a sağlıklı, mutluluk ve başarı dolu daha nice yıllar dilerim... 

Peki o zaman, şimdi yeniden Zeki Müren’in hayata gözlerini yumduğu akşama gidelim. 

Bu yazı serisinin ilk bölümünde belirtmiştim,  

24 Eylül 1996 günü saat 20.30 civarı, Star TV’deki odamda çalışırken TV’de akan alt yazıdan öğrenmiştim acı haberi, 

Haberi teyit ettirir ettirmez, o gece çalışan kameraman arkadaşıma, hazırlıklarını yapmasını biraz sonra Bodrum’a yola çıkacağımızı söyledim. 

O dönemde henüz Bodrum-Milas Havalimanı yoktu ve uçuşlar, Bodrum’un beldelerinden Mumcular’daki Imsık Askeri Havalimanı’na yapılıyordu. 

Kara Havacılık Eğitim ve Tatbikat Merkez Komutanlığı’nın içindeki uçak pistinin ışıklandırması olmadığı için, meydan gece uçuşlarına kapalıydı.  

Planımı yapmıştım, 

Uçakla İzmir’e gidecektik,  

Adnan Menderes Havalimanı’ndan araba kiralayıp Bodrum’a devam edecektik. 

İlk İzmir uçağı bir saat kadar sonra 22.10’daydı,  

Kameramanım ve benim için bilet alındı. 

Star TV’nin binası İkitelli’de olduğu için 20 dakika sonra Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanı’ndaydık.  

Zeki Müren biraz önce İzmir’de vefat etmişti ve cenazesi de oradaydı,  

Peki biz niye Bodrum’a gidiyorduk? 

Açıklayayım, 

Biliyordum ki bütün gazeteciler, televizyoncular cenazenin olduğu yere üşüşecekti, 

Bir televizyoncu olarak İzmir’de çekebileceğimiz görüntüleri zaten her TV kanalı ve ajans çekecekti,  

O görüntüleri temin etmem kolaydı. 

Ancak benim; dostum, arkadaşım Zeki Müren’le ilgili farklı bir program içeriği hazırlamam lazımdı. 

Haber bültenlerinde, diğer programlarda olmayacak özgün bir yayın ortaya koymalıydım. 

Amacım Bodrum’a gidip, rahmetlinin özel dünyasını ekranlara taşımaktı. 

Zeki Müren’in son 6 yılını yaşadığı ve herkesin çok merak ettiği Bodrum’daki evini, eşyalarını görüntülemek istiyordum, 

Bir diğer amacım da yıllardır hayatını paylaştığı karı-koca yardımcıları Hüseyin bey ve Fatma hanım ile röportaj yapmaktı,  

Zeki Müren’in son günlerini ve son yolculuğa çıkışını onlara anlattırmak istiyordum. 

Star TV binasından ayrılmadan önce Bodrum’u, Hüseyin beyi bir kere daha aradım, 

“Bu gece yarısı yanınızda olacağım, eve gazeteci, televizyoncu sokmayın” dedim.  

Hüseyin bey, “Dışarısı çok kalabalık, insanlar yığıldı bekliyor. Polisler de geldi, eve kimseyi bırakmıyorlar. Siz gelin.” dedi. 

Uçaktan içeriye adımımı attığımda gözlerime inanamadım, 

Bülent Ersoy da uçaktaydı, Business’da oturuyordu, 

“Bülent hanım merhaba, nereye?” diye sordum... 

-“Zeki beye” dedi... 

-“Çok üzgünüm, çok...” 

Bülent Ersoy’un evi Caddebostan’da değil miydi? 

Vefat haberini alır almaz, nasıl da yetişmişti İzmir’e kalkan ilk uçağa! 

Pes! 

Hem, Zeki Müren’le Bülent Ersoy dargın değil miydi? 

“Bülent hanım beni çok şaşırttınız, sizinle şimdi bir röportaj yapalım, Zeki Müren’e gidişinizi konuşalım sıcağı sıcağına” 

-”Olur Bilal beyciğim, yalnız hostes hanımlardan izin isteyelim.” 

ZEKİ MÜREN ARADI, "ŞİMDİ EKMEĞİN ÜSTÜNE YAĞ, BAL SÜR, ISIR ONU"

BİLAL ÖZCAN'IN İLGİNÇ YAZISI İÇİN TIKLAYIN

Uçağımız, o dönem THY’larının envanterinde bulunan ve New York, Şikago, Tokyo, Jakarta, Seul gibi çok uzun uçuşlarda kullanılan Airbus 340 modeli büyük gövdeli uçaktı. 

Bu uçaklarda Business class, ekonomi bölümünden ‘galley’ tabir edilen mutfak bölümüyle ayrılıyordu. 

Uçak kalkıp, düz uçuşa geçtikten sonra kameramızı açtık ve Bülent Ersoy’la röportajımızı rahat rahat yaptık. 

Bülent Ersoy da vefat haberini TV’deki alt yazıdan öğrenmiş ve “Benim mutlaka İzmir’e gitmem gerekir” diyerek ilk İzmir uçağına bilet aldırmıştı. 

-“Zeki beyin yanına gitmesem katiyyen olmaz, çok şükür yetiştim uçağa. O, çok büyük bir sanatçıydı, Türk Musikisi’ne çok şey katmış, çok değerli bir sesti. Müzik bilgisiyle, Türkçe’siyle, sahne üstünde yaptıklarıyla müstesna biriydi. Tabii ki ona karşı son görevimi yapmak için elimden ne geliyorsa yapacağım.” 

“Ama siz küs değil miydiniz rahmetliyle?” 

-“Hayır, benim ne haddime? Ama Zeki bey, biraz uzak durmayı tercih ederdi benden, canı sağ olsun. Galiba pek ısınamadı bana. Olsun, bu benim ona duyduğum saygıyı azaltmaz hiçbir zaman. Şimdi yapmamız gereken ardından dua etmek. Görüyorsunuz ki bu dünya boş, çok önemli bir müzik insanıydı. Çok büyük kayıp...” 

BURAYA TIKLAYARAK YOUTUBE KANALIMA ABONE OLABİLİRSİNİZ

Uçağımız İzmir’e inince Bülent Ersoy’la vedalaşıp, rezerve ettirdiğim kiralık arabanın direksiyonuna geçtim ve kameraman arkadaşımla Bodrum’a doğru yola çıktık. 

Birkaç saat sonra, Bülent Ersoy’un havalimanından doğruca Zeki Müren’in cenazesinin konulduğu hastanenin morguna gittiği haberini aldım. 

Ersoy, morg görevlilerine Zeki Müren’in kefenini açtırıp yüzünden öpmüştü. 

Bilal Özcan... 

YARIN DEVAM EDECEK... 

YORUM YAP
YORUMLAR