Bilal Özcan: Hüner Coşkuner'in son arzusu neden yerine getirilmedi?
Tam bir yıl önce öğrendim kansere yakalandığını. Hastalığını herkesten gizlediğini farkedince gazeteciliğimi rafa kaldırdım. Hüner'in kararına ve haklarına saygımdan, bu önemli haberi görmezden geldim.
YOUTUBE KANALIMA BURADAN ABONE OLABİLİRSİNİZ
Bilal Özcan yazıyor
Sevgili arkadaşım, değerli sanatçı Hüner Coşkuner’e Allah’tan rahmet diliyorum…
Ölümü hiç yakıştıramadığım insanlardan biriydi,
Mesleğine aşık, çok çalışkan, vatansever ve hayvan dostu bir hayırseverdi…
Orucunda, namazında dindar bir kişiydi.
Yardım kuruluşları için hiç bir menfaat gözetmeden çalışırdı.
Müziği çok iyi bilen bir solistti.
Öyle, 20 şarkı ezberleyip de sahneye çıkanlardan değildi,
Binlerce şarkılık çok geniş bir repertuarı olan, Türk Müziği şarkılarını makamıyla, usulüyle söyleyen bir assolistti.
Örf, adet ve ananelerine bağlı ama bir o kadarda batılıydı.
Gerektiği zaman değerlerimize sahip çıkan, gerektiği zaman da modern dünyaya ayak uydurabilen ve çok okuyan bir aydındı…
…….
Hüner’in kanser olduğunu ona çok yakın bir arkadaşımdan, bir yıl kadar önce öğrendim…
İnanamadım,
Kendisine o kadar iyi bakardı ki…
Organik beslenir, bol su içer, içki, sigara bilmez, meyve ve sebze ağırlıklı yer, spor yapardı.
Fiziği hep düzgün, incecikti.
Gazeteye kahve içmeye uğradığında ya da Bağdat Caddesi’nde sohbet etmek için buluştuğumuzda, öğüt verir gibi tekrarladığı şu cümle hep aklımda:
“Hayat kısa ve hiç bir şey için üzülmeye değmez. Çalış ve hep neşeli yaşa. Sağlığını da sık sık kontrol ettir”
……..
Telefonla arayarak rahatsız etmek istemedim.
WhatsApp’tan şu sesli mesajı bıraktım:
“Rahatsız olduğunu öğrendim, çok geçmiş olsun. Yapabileceğim ne varsa, sadece bir telefon uzağındayım. Sevgiler Hünerciğim.”
4 gün sonra yazılı mesajla döndü:
“Bilalciğim, güzel kalpli arkadaşım, safra kesesi ameliyatı olmuştum. Çok teşekkür ederim.”
Hepsi bu…
Ne kanserden söz ediyordu, ne zayıflayıp çok kilo kaybettiğinden, ne de kendisini çok üzen ağrılarından…
Ortak arkadaşımız ise, kanserin omuriliğini tuttuğunu ve dayanılmaz sırt ağrıları olduğunu söylüyordu.
……….
Hüner Coşkuner’in “Safra kesesi ameliyatı olmuştum” cümlesi doğruydu,
Şöyle ki…
Vücudunda ağrılar ilk başladığında, aklında 45 gün sonra Kıbrıs’ta vereceği konser vardır.
Önem verdiği o konser için yeni elbiseler diktirmeye karar verir,
Ağrıları artınca da hastaneye gider,
Doktor muayenesinde safra kesesinde taşlar olduğu tesbit edilir,
Ağrıların kaynağının bu taşlar olduğu ve ağrının sırta vurduğu söylenir.
Çare; ameliyatla o taşlardan, dolayısıyla ağrılardan kurtulmaktır.
“Tamam” der, “Konsere de ağrılarımdan kurtulur öyle çıkarım”
Safra kesesi ameliyatı olur.
Ancak ağrılar geçmez; aynı şiddette sürmektedir…
İleri tetkikler yapılır ve kanser hastası olduğu ortaya çıkar…
Hüner, ne o diktirdiği elbiseleri giyebilir ne de o Kıbrıs konserini gerçekleştirebilir…
Yoğun bir tedavi süreci başlar,
Hızla kilo vermektedir,
Takipçileri sessizliğini merak edip mesaj atmaya başlayınca, instagram hesabına eski sağlıklı fotoğraflarından yükler.…
Yakınlarına ve hastanede kendisiyle ilgilenen herkese, hastalığından kimseye söz edilmemesi için tembihte bulunur.
Kanser olduğunu, üzülmemesi için annesinden bile gizler.
Bartın Amasra'daki annesine telefonda, “Anne Corona var, sana gelemem; sen de sakın buralara gelme” der.
Zaten, sonraki süreçte hastaneye her yatışında, ikiz kızkardeşi Saliha Coşkuner’in ismiyle kayıt açtırır.
………
Ne var ki doktorların tüm uğraşına rağmen tedaviye bir türlü cevap alınamaz,
Hastalık ilerlemektedir ve aşırı kilo kaybettiğini duyuyordum,
Aylar ayları kovaladı,
Kendisini merak edip soranlara, “Corona’dan dolayı her işimi askıya aldım, karantinada yaşıyorum” diyordu.
Kendisini iyi hissedip de evinden çıktığında ilgilendiği tek şey, sokak köpeklerini beslemek oluyordu.
28 Ocak’ta Hüner’in durumunun hiç iyi olmadığı haberini aldım.
25 Ocak'ta yoğun bakıma yatırılmıştı ve ciğerleri sık sık su topladığı için entübe edilecekti.
Doktoru, ablası Deniz hanıma, ”Annenize ve kardeşlerinize haber verin gelsinler, son kez görsünler” demişti.
Amasra’daki annesinin hiç bir şeyden haberi yoktu,
Ailesi hastaneye gelince Hüner uyandırıldı,
Anne şok oldu kızını görünce…
5 kardeş ve anne kız helalleştiler…
Deniz ablası, “Bir şey istiyor musun?” diye sordu Hüner Coşkuner’e…
“Tavuklu pilav” dedi Hüner…
“Tavuklu pilav istiyorum”
………
Ancak doktoru izin vermedi tavuklu pilava…
“Yiyemez, yutamaz tıkanır, kaybederiz” dedi.
Sanatçının ablası o günden beri sevdiklerine bu olayı anlatıyor ve “Ben artık hayatım boyunca ağzıma tavuklu pilav götüremem" diyerek göz yaşı döküyor.
………
Nur içinde yat sevgili arkadaşım,
Allah rahmet eylesin.
Bilal Özcan