'VÜCUDUMDA BİR CANLI BOMBAYLA YAŞAYAMAZDIM'

GEÇTİĞİMİZ YIL MEME KANSERİ TEŞHİSİ KONULAN VE TEDAVİ SÜRECİNİN ARDINDAN HASTALIĞI YENEN NİLÜFER, YAŞADIKLARINI ANLATTI. HASTALIK SÜRECİNDE ZOR GÜNLER YAŞAYAN ÜNLÜ SANATÇI NEDEN AĞLADI!

Geçtiğimiz yıl meme kanseri teşhisi konulan ve tedavi sürecinin ardından hastalığı yenen Nilüfer, yaşadıklarını anlattı.

Hastalık sürecinde yaşadıklarını detaylarıyla anlatan Nilüfer şöyle konuştu:

"1 yıl önce Eylül ayında küçük bir lekelenme gördüm çamaşırımda. Önemsemedim, yoğun olduğum bir dönemdi. Konserlerim vardı zaten. Ama bir süre sonra tekrarladığını gördüm. Rutin kontrole gittiğimde laf arasında bu şikayetimi de dile getirdim. Doktorum da 'bunu inceleyelim' dedi ve beni bir cerraha yönlendirdi. Tetkikler yapıldı, ultrason çekildi. Ultrasonda çok rahatsız edici bir şey görünmedi. Daha sonra mamografi çekildi.

GALİBA TATSIZ BİR ŞEYLER VAR'

 Orada bir kaç küçük belirti görülünce değişik pozlarda yeniden mamografi çekildi. O an 'galiba tatsız bir şey var' dedim ben. Ben zaten ilk lekelenmeyi gördüğümde internette bu konuyu araştırdım. En düşük ihtimal meme kanserine veriliyordu. Başka sebeplerin de böyle bir duruma sebep olacağı yazıyordu. O yüzden çok da fazla kendime kondurmamıştım ancak 'bunu araştırmamız lazım' dediklerinde 'bu işte iyi gitmeyen bir şeyler var' dedim kendi kendime ve moralim bozuldu. Daha sonra yine mamografi çekildi. Ancak yine net bir şey görünmedi. Süt kanalında bir şeylerin olduğu fark edildi ama tam teşhis koymak için biyopsi yapılması gerekiyordu. (iğne biyopsisi) Randevu verdiler, bunlar benim için çok ürkütücü şeylerdi.

Sağlıkla ilgili konularda korkak biri olduğunu belirten ünlü sanatçı, sözlerine şöyle devam etti:

“Mamografiden sonra MR da çekmek istediler ama ben MR'a giremedim. Sinirlerim de bozulmuştu zaten. Hastalığım süresince bir kez ağladım, o da o gün ağladım." dedi. İhtimal üzerine bile alt üst oldum. Biyopsi sırasında hiç acı hissetmedim. Pozitif olmaya çalışarak, olayları sakin karşıladım. İşin ilginç yanı patoloji sonucunda da çok emin olunacak bir sonuç çıkmadı. Başka bir biyopsiye gerek duydular. O işlem biraz daha sıkıntılıydı. O tetkikin sonucunda ilk evre hatta sıfır evre denilebilecek bir kanser türü olduğu söylendi. 22 Ekim'de ameliyat oldum ve memem alındı. Çünkü oradaki kitlenin büyük olduğu ve sadece kitle alındığı takdirde de deformasyon olacağı söylendi bana. Ben bu konularda sağlamcıyım. Orada bir canlı bombayla yaşayamazdım. Nitekim de ameliyata girdim. Bundan da hiç bir rahatsızlık duymadım. Sadece ameliyattan çok korkuyordum

Çünkü küçüklüğümden beri astım hastasıyım ve aneztezi beni hep korkutmuştur.Süt kanalının dışında kalan dokuda da en büyüğü 4 mm olan küçük timörler vardı. Bu beklenen bir şeydi aslında. Ondan sonra da kemoterapi tartışması başladı. 

Bazı hocalar 'kemoterapiye gerek yok, 5 mm'nin altındaki tümörlere kemoterapi verilmiyor biz vermiyoruz' dediler. Bazı hocalar ise 'Evet 4 mm'lik bir timör ama agrasif ve kötü huylu bir timör türü. Başka bir durum olsa keyfinize bakın derdik ama bunu riske edemeyiz' dediler. Böyle farklı düşünceler çıkınca yurtdışında bir görüş alma kararına vardım. Orada gittiğim doktorda bana kemoterapi almam gerektiğini söyledi. Türkiye'ye döner dönmez kemoterapiye başladım."

YORUM YAP
YORUMLAR