TUĞBA ÖZAY HER ŞEYİ ÇAĞLA AKALIN'A ANLATTI: KURŞUNUN ÖNÜNDE DURABİLİYORSAN 'SEVİYORSUN' DEMEKTİR
TÜRKİYE TRANS KRALİÇESİ ÇAĞLA AKALIN İDDİALI YAZILARIYLA OLDUĞU KADAR RÖPORTAJLARIYLA DA DİKKAT ÇEKİYOR. ÇAĞLA AKALIN BU HAFTA TUĞBA ÖZAY İLE FARKLI BİR SÖYLEŞİ YAPTI.
TÜRKİYE TRANS KRALİÇESİ ÇAĞLA AKALIN, ÜNLÜ MANKEN, OYUNCU VE ŞARKICI TUĞBA ÖZAY İLE BULUŞTU VE MERAK ETTİĞİ HER ŞEYİ SORDU...
Çok dobra, çok sıcak ve çok samimi…Yürürken yerleri titreten bir kadın. Cidden kıskandım …
İşte Tuğba Özay’ın bilinmeyenleri…
Tuğba Özay’ın bir günü nasıl geçiyor?
-Sabah 05:00’da bile uyusam mutlaka 08:00’de uyanırım. Erken kalkmayı çok seven biriyim. Beni tanıyanlar bu enerjime hayret ediyorlar. Yıllardır iş hayatımdaki yoğunluk ve çalışma saatlerinden vücudum artık bu disipline ayak uyduruyor. Öğlen ikilere kadar uyuyan insanlara hayret ediyorum. Hayatta öyle bir insan olamam. Güne erken başlarım. Uyanır uyanmaz camlarımı açar, derin derin nefesler alıp doğanın o müthiş enerjisini içime çekerim. Ilık suyla yüzümü yıkarım ve hemen bir tütsü yakarım. Yoga müziklerimi açıp kahvaltıya geçerim. Kahvaltı olmazsa olmazımdır. Sıkma meyve sularım kesinlikle olmalı. Sosyal medya hesaplarımdan 'Günaydın Türkiye Merhaba yerküre' yazıp Tubist'lerimi selamlarım. O gün dışarıda yapacak bir işim yoksa evde vakit geçiririm. Bir bakmışım elimde toz bezi temizliğe girişmişim. Bunun da bir terapi olduğunu düşünüyorum. Kendi kendime yetebilen bir insanım, evin tek çocuğuyum. Tek kız çocuğu da olduğum için çok değer veriyorlar. Ailem çok üstüme düşüyor. Ama kendime yetmesini kendimle vakit geçirmeyi bilen ve seven bir insanımdır. Onun dışında zaten çok yoğun bir hayatım var. Çağla'cım sürekli şehir şehir, ülke ülke gezmek zorundayım işlerim için.
Peki boş zamanında neler yapıyorsun?
-Tüm bu yoğunluklardan arta kalan zamanımda bazen çiftliğime atlar giderim orada çocuklarımla vakit geçirmeyi severim. Çocuklarım da köpeklerim. Bu arada onlarla ormanda yaptığım uzun yürüyüşler, oyunlar derken, değerli vakit geçiriyorum. Bir de insanın bence öleceğini bilerek yasaması gerekir. Çünkü ben yasamayı seven bir insanım ama öleceğimi bilerek yaşıyorum. Bazen öleceğimizi unutarak yaşıyoruz. Hırslar, egolar, öfkeler, kaygılar bizleri esasında insan olmaktan çıkarıyor. İnsan olduğumu unutmayacağımız aktivitelerle uğraşmamız gerekli.
En sevdiğin ya da yapmayı çok sevdiğin yemekler neler?
-Kova burcu kadınıyım, istersem her şeyi yaparım Orman Kebabı'nı bile hiç bilmeden canım isterse araştırır yaparım. Bir gün testide bir Orman Kebabı yaptım, inanılmaz güzel oldu. 'Bitter çikolatalı kuru kayısı' gibi tariflerim vardır. Hatta tubist'lerime de zaman zaman veririm o tarifleri. Yemek yapmaktan ziyade sofra kurmayı çok severim. Babam çocukluğumda öğretmiştir sofra adabını bana. Çok kültürlü bir insandır babam. Sofra kültürünü bana babam öğretti.
Sevdiğin ya da sevmediğin bir kişiye tepkini belli eder misin ?
-İçi dışı bir insan olduğum için sevdiğim kişiye onu belli ederim ve zaman zaman 'seni seviyorum' da derim. Bu, özel bir ilişkide olmaz; dostum, arkadaşım olur onlara da söylerim sevdiğimi. Sevdiğini söylemekten ziyade o sevginin içini dolduracak eylemlerde bulunmak gerekli. O sevgiye gerçekten emek harcarsan karşılıksız, o zaman o sevgi anlam kazanır. Sevdiğin için kurşunun önünde bile durabiliyorsan o zaman seviyorsun demektir. Bir dostum beni aradığında, bir şeye ihtiyacı olduğunda kendi menfaatimi göze almadan çıkarsızca ona yardım edebiliryorsam iste o da sevgidir.
Sosyal medyadan memnun musun?
-Çok uzun yıllar sosyal medyaya karsı olan biriydim. Facebook ve Twitter’dan hep uzak durdum. Öncelerde hayranım ama şimdilerde yakın dostum olan kişi bana, şahsıma ait bir sürü fake hesapların olduğunu ve bu hesapların benmişim gibi insanları kandırdığını, artık resmi bir hesap açmamı tavsiye etti. İlk başlarda bunu kendisi açıp yönetti ama sonrasında bana şifreleri yolladı. Bende arada sırada bir bakayım derken, sosyal medyanın içinde buldum kendimi. Facebook hesabıma daha çok ağırlık veriyorum ve seviyorum. Harika dostluklarım oldu Facebook’ta. Twitter’a daha o kadar alışamadım, bana sıcak gelmiyor. Instagram hesabımın açılışında da seni kabul ettiysem insan olduğunu düşünmemdir. Çünkü sosyal medyada insanların birbirlerine saygılı olması gerekiyor. Amaçların dışında kullanılmaması gerekiyor. O kadar kötü kullanan hesaplar görüyorum, siyasilere bile ağır hakaret ve küfürleri okudukça utanıyorum. Kavga ve öfkeden uzak durup, güzel şeyleri paylaşıp insanları mutlu etmek çok daha güzel. Biz birimize karşı kötü olmayalım. Biz güzel hoşgörülü ve saygılı bir milletiz bunu kaybetmeyelim. Değerlerimizi koruyalım.
Mankenlik mesleği düşüşte ve eskisi gibi mankenler ön planda değil sizce neden?
-Ben zaten 5 yıl önce modellik kariyerimi Yıldırım MAYRUK ve Barbaros ŞANSAL gibi modanın üniversitesi olan iki büyük ustanın defilesinde sonlandırdım. Böyle büyük bir ustanın, Yıldırım Mayruk’un Cumhuriyet Kadınları defilesinde bana taç takması ile jübilemi yaptım. Baktığın zaman kim yetişiyor şu anda, kimse. Ben artık model değilim ama top model olarak yapacağım her şeyi yaptım. Çıkabileceğim bütün büyük ustaların defilelerinde bulundum. Halkın mankeni olarak anıldım ve kendi sektörümde en çok vergiyi verdim. Podyumun kraliçesi miydim? Evet, kraliçesiydim. Bir Türkiye güzeli çıktığı zaman eskiden bilirdik ama su anda Türkiye güzeli olarak sadece Çağla Akalın’ı biliyorum. Başka da kimseyi duymuyorum. Televole bu sektörde ış yapan herkese çok şeyler kazandırmıştır. Çok kişi ekmek yiyip kariyerini arttırmıştır. Halk olarak izlerken bile deşarj oluyorduk ama şimdi programlarda kavga, tartışma, dövüş almış başını gidiyor. O dönemde her şey çok farklıydı, yeri geliyordu bir organizasyona otobüsle giderdik bütün ekip güle eğlene. Ben tabii podyumdan da çok uzağım ama gözlemlediğim kadarı ile artık defileler de azaldı. Bir de bizim zamanımızda starlar vardı. Tuğba Özay, Çağla Şikel, Güzide Duran, Deniz Akkaya… Bizler stardık şimdi artık o dönem kapandı. Şimdi modellikten oyunculuğa geçiyorlar. Ben oyunculuktan modelliğe geçtim. Sayısını hatırlayamayacağım çok program yaptım. Türkiye’de ilk aerobik DVD’lerini ben yaptım. 'On parmağında on marifet var' derler benim için. Albümlerimde bile sözleri ve müzikleri ben yazıyorum. Geçtiğimiz aylarda Umut Zen ile birlikte, Yunus Emre İlahisi'ni batı formu ile buluşturup güzel ve ses getiren bir proje yaptık. Ama ölmeden önce bir sinema filmi var kafamda onu çekmek istiyorum. Benim yazmış olduğum “Bedel” adlı kitabımı senaryo haline getirip muhakkak onu sinemaya aktarmak istiyorum. Ve Safa Önal gibi büyük ustanın kitabımı okuduktan sonra bana, "Bu kitabı senaryoya çevirmeyi çok isterim" demesi beni ayrı onurlandırdı.
Sadece hayvan hakları için mücadele veren kadınlar ve ötekiler için sessiz kalan kişiler hakkında neler düşünüyorsunuz? Samimiler mi sizce?
-Kimin neyi ne derece değer vererek yaptığını takip etmiyorum ama aktivistlerin en başında sevgili Barbaros Şansal’ı görüyorum. Hayvanlar olsun, kadınlar, çocuklar olsun, eşcinseller olsun, bütün eylemlerde en önde bir tek onu görüyorum. 'Canlı' benim için hayvanla sınırlı değildir. Ağaç da canlıdır, insanda. Yasayan herkes ve her şey canlıdır. Ne şiş yansın ne kebap demeden savuna bildiğim her şeyi savunurum. Kaç kişi cumartesi annelerinden haberdar? Kaç kişi senin de söylediğin gibi LGBT bireylerin yaşadığı zorluklardan, intiharlarından ya da öldürülmelerinden haberdar? Ya da kaç kişi barınaklardan haberdar? Bu dünya kötülük üstüne inşa edilmedi, hepimiz birbirimizi sevelim, saygı duyalım. Birbirimizi mutsuz etmeden yaşayalım.
Batıl inançlarınız var mı?
-Batıl mı takıntı mı bilemiyorum ama bir tabeladaki yazıyı okuyamazsam dönüp mutlaka okurum. Ama 'merdiven altından geçmem', ya da '13 rakamını sevmem' gibi şeylerim yoktur. Aksine 13 rakamını da çok severim.
Bu röportaj için çok teşekkür ederim.
Güzel ve keyifli bir röportajdı; duruşun, bakışın, mücadelen için seni tebrik ediyorum. Çok güzel yerlere sağlam adımlar ile geleceğine inanıyorum Çağla'cım. Seni seviyorum.
RÖPORTAJ: Çağla AKALIN
www.caglakalin.com
@caglaakalin