SOLİSTİN ZEVK GECESİ

SAHNEDEN İNİNCE, ODAYA ÇIKIP DAMADIN BABASINI BEKLEMEYE BAŞLADI. JAKUJİDEN SONRA, ÇIRIL ÇIPLAK AYNANIN KARŞISINDA VÜCUDUNUN HER YERİNİ OKŞAYARAK KREMLEDİ.

Geçen gün bir arkadaşım, “Bazı kadınlar halkın gözünün içine baka baka namus dersi vermiyorlar mı sinir oluyorum” dedi.

Ve ekledi:

“Oysa onun gerçekte ne olduğunu bilmeyen mi var?”

Arkadaşımın bu sözleri beni 14 yıl öncesine götürdü.

Yeşilköy’deki meşhur otelde, çok varlıklı bir işadamı oğlunu evlendiriyor.

Düğünde program yapması için bugün hala gündemde olan kadın solist ile anlaşma yapılmış.

Damadın babası orta yaşlı işadamı, solistin en büyük hayranlarından biri...

Gazinoda program yaptığı dönemde eşiyle, dostuyla sık sık onu dinlemeye gider, yüklüce hesap öderdi...

Düğünden bir hafta önce solistin evine 99 adet kırmızı gülün arasında bir zarf ve küçük bir paket gider.

Yardımcı kadın, akşam eve gelince zarfı ve paketi Hanımı’na verir.


KOLYEYİ ELLERİMLE TAKDİM DECEĞİM

Zarftan düğünün davetiyesi çıkar, paketi açtığında ise gözlerine inanamaz.

İri taşlı, pırıl pırıl parıldayan bir pırlanta yüzük ve iki adet pırlanta küpe bir kartvizitle birlikte kutunun içine itinayla yerleştirilmiştir.

Kartın üzerinde şöyle yazmaktadır:

“Düğünümüzü şereflendireceğiniz için çok teşekkür ederim.”

Hemen yüzüğü parmağına, küpeleri kulaklarına takar.

Çok memnun olmuştur; kartvizitteki cep telefonunu çevirir ve son derece sıcak bir ses tonuyla işadamına teşekkür eder.

“Ne demek hanımefendi” der işadamı, “Sizin, benim için çok önemli olan bu geceyi şereflendirecek olmanız her şeyden daha kıymetli. Çok özür dilerim, o takımın bir de kolyesi var. Ancak zincirinde problem çıkmış, gönderemediler. Düğüne yetiştirecekler. Eğer lütfeder de sahneden inince bir yorgunluk kahvesi içerken, sizinle tanışma şerefini bana verirseniz, size kolyeyi kendi ellerimle takdim etmek isterim.”

“Olur tabii” demiş, solist hanım, “İçeriz kahveyi, tanışırız. Ama ne zahmet ettiniz”


ÇIRIL ÇIPLAK VÜCUDUNU KREMLEDİ

O gece, meşhur otelin balo salonunda prenslere layık bir düğünle evlendirmiş işadamı oğlunu.

Masalarda bir tek kuş sütü eksikmiş, herkes coşmuş, eğlenmiş...

O gece otelin en güzel odasını da hayranı olduğu soliste ayırttırmış.

Sahneden inince, düğün sahibinden orkide gelmiş.

Üzerinde de bir not...

Şöyle yazıyormuş kağıtta:

“Siz istirahat edin, misafirlerimi yolcu ettikten sonra, emanetinizi takdim etmek üzere iki dakika uğrayacağım”

Solist Hanım, kaldığı kral dairesinin banyosundaki jakuziye girmiş,

Fokurdayarak, vücudunun  her yerini okşayan sıcak su tüm yorgunluğunu alıvermiş...

Yarım saat kalmış banyoda, çıkmış kurulanmış, boy aynasında çırıl çıplak seyretmiş kendisini uzun uzun...

Geçip giden yıllara rağmen hala erkeklerin başını döndürebildiğini düşünüp, için için gülmüş...

Her banyodan sonra yaptığı gibi, ayak parmaklarından boynuna kadar, vücudunun her yerini okşayarak kremlemiş.

Ve ardından, çıplak vücuduna, Milano’dan çok beğenerek aldığı, pembe sabahlığı giyinmiş.

Banyoda başını ıslatmadığı için makyajı yerli yerindeymiş...

Son Paris seyahatinde çok beğenip iki şişe aldığı parfümden vücudunun her yerine bolca sıkmış.


ELİNDEKİ TEK KIRMIZIGÜLÜ VERMİŞ

Salona geçip, televizyonu açmış, tam otururken kapı çalmış...

“Geldi” diye düşünmüş,

Kapıyı açınca yanılmadığını görmüş,

Elinde tek bir kırmızı gülle, karşısında duran kır saçlı hafif kilolu ama karizmatik adamı görür görmez beğenmiş,

“Hoşgeldin hayatım” demiş, eliyle odayı gösterip girmesini istemiş,

Adam, kırmızı gülü uzatmış:

“Size her dakika çiçek versem, yine de güzelliğinizi ifade etmeme yetmez”

“Şımartıyorsunuz beni” demiş, solist...

Koltuklara karşılıklı oturmuşlar,

Bacağını boydan boya açığa çıkaracak şekilde bacak bacak üzerine atmış solist Hanım,

60 yaşlarındaki işadamı, eski kurtlardan; hiç oralı değil gibi duruyormuş:

“Fazla kalmayacağım” diyerek elini ceketinin iç cebine atmış,

“Olur mu bırakmam kahve içmeden” demiş kadın,

Adam ayağa kalkıp, cebinden çıkardığı zarif kutunun kapağını açmış ve son derece gösterişli pırlanta kolyeyi avuçlarının içine almış.

Kadın, “Çok güzel” diyerek ayağa kalkmış ve kolyeyi şöyle bir parmaklarıyla okşamış,

Ve “Siz takın” diyerek, sırtını dönüp başını ve sırtını adamın göğsüne dayamış.

İşadamının hayalini kurduğu firsat şimdi önündedir.

Kolyenin zincirini boynuna dolarken, “Çok güzelsiniz” diyerek hafifçe bir öpücük kondurmuş kadının boynuna.

Solist kadın, kendisini bu kadar çok arzulayan adama kayıtsız kalamamış,

Vücudunun her yeri ürpermiş bir anda ve aniden dönüp, işadamını arzuyla öpmeye başlamış...

İkisi de soluk soluğa kalmışlar,

Sonra da birlikte koca yatağın üzerine yuvarlanmışlar...

İşadamı o gece o odada ancak bir saat kalabilmiş...

“Gitme, kal” diyen solistin yalvarmasına aldırmadan,

“Odaya gitmezsem eşim, merakından ölür, oteli ayağa kaldırır” diyerek çıkmış gitmiş. 

 

YORUM YAP
YORUMLAR