SEVİM EMRE: BEN ORHAN’I SOKAKTA BULMADIM

ORHAN GENCEBAY, ŞEBNEM ÖZCAN'A SAĞLIK SORUNUNUN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU AÇIKLADI VE EKLEDİ: "EĞER BİR TAŞİKARDİ RİTMİ OLURSA 20 SANİYELİK ÖMRÜM KALIR." ÜNLÜ SANATÇI İLE YAPILAN RÖPORTAJI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN.

GİRİŞ:
Barışın önemini halka anlatacak Akil İnsanlar içindeki 5 sanatçıdan biri olan Orhan Gencebay, ismi de en fazla gündeme gelen kişi oldu. Orhan Gencebay ile ismi etrafındaki tartışmaları ve hayatı konuştuk. Ünlü sanatçıyla sohbet ederken, karısı sevim Emre de zaman zaman söyleşiye katıldı. Şebnem ÖZCAN…

-Orhan Bey en baştan başlarsak, Akil İnsan olmanız için teklifi nasıl aldınız?
Sayın Bakanımız Beşir Atalay aradı. “Ülkemiz için, vatanımız için, insanımız için bir barış projesi başlatıyoruz. Burada sizi de görmek istiyoruz. Akil İnsan olarak seçtik sizi. Görev alır mısınız? “ dedi. Bende ne diyebilirim ki, ülkemiz için, halkımız için deyince benim için akan sular durdu. “Tabii Sayın Bakanım ülkemiz için yapacağım ne varsa yapmaya hazırım. Çünkü ben bu ülkenin, bu toprağın bir insanıyım. Halkımla beraber yaşadım, ağladım ve güldüm. Ben aslında ülkesini son derece seven, gerekirse vatan için canımı verecek biriyim” dedim. 
-Siz Akil İnsanlar Karadeniz heyetinde yer alırken sağlık sorunları nedeniyle Marmara heyetine transfer oldunuz. Bundan dolayı size karşı yapılan protestolar nedeniyle istifa edeceğinize yönelik haberler yayıldı. Bu konudaki en son gelişme nedir bize anlatır mısınız?
Orhan Gencebay: Biliyorsunuz ben yıllar önce By Pass ameliyatı oldum. Kalbim düzeldi ama ritmi düzelmedi. Bazen de azıyor. Holter çektik, o rapor da işte burada. (Çantasını açıyor, bir dosya çıkartıyor. O dosyanın içinden alıyor ve hastanenin vermiş olduğu o raporu bana gösteriyor) Bu Akil İnsan konusundan 5 gün önce holter çok kötü çıktı. Doktorlarım o gün dediler ki “Baba, İstanbul dışına çıkamazsın. Uçağa kesinlikle binemezsin. Hava değişiminin bile sana zararı olur. Hele yüksek yerlere kesinlikle çıkamazsın” Bakan Bey’le telefonda konuştuktan iki saat sonra aradım dedim ki “Benim maruzatım var. Ben bunun haricinde yapacağım ne varsa yapmaya hazırım Gerekirse canımızı da vereceğiz. Ama şu anda ben iyi olursam bunu yapabileceğim. Sağlığım el verirse bazı şeyleri yapabileceğim. Ben uzaklara gitmeyeyim. İstanbul içinde görev yapayım” Aynı şeyi üç sene evvel bir daha yaşamıştım. Annem yoğun bakımdaydı. Doktorlar beni annemin yanına göndermediler. Ve ağlaya ağlaya cenazesine gittim annemin. Benim sorunum ‘Ventriküler atımlar’la ilgili. Eğer bir Taşikardi ritmi olursa 20 saniyelik ömrüm kalır. 
Sevim Emre: Böyle söyleme Orhan ya. Allahaşkına söyleme. Yanlış bir hastaneye gitsek yandık. Diyelim ki ben yanında yokum. Şoför de yok. Diyelim ki Orhan’ı aldılar başka bir hastaneye götürdüler. Orada nabzına baktılar. Hemen Orhan Ağabey’ini yoğun bakıma alırlar.  Şu anda nabzına bak, ne kadar hızlı. Dün Sayın Bakanımız’a da söyledim, “Bakın nabzı sizinkinden ne kadar farklı.” Eee, şimdi öyle bir durumda, Samsun’da fenalaşsa yanlış bir iğne yaparlar, yanlış bir hap verirler kalp durur, Allah korusun. 
-Sizin kalp ritminiz normal insanlara göre neden daha hızlı peki? 
Ritmin bozulma nedeni, hem eski sporcuyum, ağır sporlar yaptım. Hem de sanatçıyım, adrenalini fazla kullandım. Bir de kendime olan saygımdan dolayı başka gönülleri kırmadım, kendi gönlümü kırdım. Ondan dolayı By pass oldum. Yoksa ben tank gibi, aslan gibi adamım. Yine kendimi öyle hissederim. “Tank gibiyim, Allah’a şükür” derim ama şundan dolayı Allah’a olan inancım… Dilerim ki bir gün Rabbime gideceğiz, inşallah onun huzuruna varacağız, Allah hayırlısını versin. Serden geçtiğim için aldırış etmedim hiç. Ben ölüme aldırış etmiyorum. Hazırım; Yaradan’ın bana vereceği her türlü karara ve sistemi neyse ona her zaman hazır olduğumu söylüyorum. 
-Sahneye çıkma zamanını geriye bırakmanızda bu sağlık probleminizin etkisi var mı?
Bunun da etkisi var. Evet sahneyi bir dahaki seneye bıraktım. Bu durumda sahneye de çıkamam. Yoksa Mayıs, Haziran’da sahneye çıkacaktım. Benim için para pul hiç önemli değil. Para benim için devamlı ikinci plandadır. 
-Soner Yalçın, Samsunda verdiği bir konferansta size sataştı. Dedi ki  "Akil Adam Orhan Gencebay Samsun'a gelemedi ama Atatürk'ün devrimcileri burada. Orhan Gencebay'ı yakından tanırım. Korkusu var. "Bu tür söylemler sizi üzüyor mu?
Tabii üzüyor. 
-Ne korkunuz var? 
Orhan Gencebay: Ben bu konuşmaları duymamış olayım. Çünkü dediğim gibi ben iyi olursam yararım dokunacağı için, bu rahatsız halimle ülkem için her şeyi yaparım demişim. Öyle söylememesi lazım. Bana göre bunlar gönül kırıcı. Bana göre sözler değil. Yalnız, tam düzeldikten, iyileştikten sonra Samsun’a gideceğim o söyleyen kişileri toparlayacağım, onlara sitem edeceğim. Benim toprağımın insanları bana bu şekilde nasıl söyler? Benim durumumu bilmiyorlar mı? 50 yıldan beri benim nasıl bir adam olduğumu bilmiyorlar mı?  Neden korkacakmışım ki, çekineceğim ne  var ki? Ben sevdiğim insanlarla olacağım, halkımla olacağım. Ülkem için bir şey yaptığıma inanıyorum. Yapabilirsem bana ne mutlu. “Ülkem için canımı veririm” demişim, bundan ötesi var mı?  Soner Bey’in söylediklerini duymadım, duymamış olayım. Hakikat öyle değil çünkü. 70’li yıllar Türkiye’nin en zor yıllarıdır. Günde onlarca insan ölüyordu. Şimdiki gibi değil. Ben o yıllarda tek başıma dolanıyordum. Bana diyorlardı ki “Orhan Ağabey koruman yok mu?”... “Beni sevgi korur” diyordum. Tek başıma geziyordum. O yıllarda ben ‘Batsın Bu Dünya’yı yaptım. “Böyle bir dünya olacağına, batsın da yenisini kuralım” dedim. Topun ağzında olan kişilerden biriydim. Neden çekinecekmişim ki? Ülkemizi ikiye bölmeye çalışıyorlardı. İnsanlara sokakta soruyorlardı, “Şişişt sağcı mısın solcu musun?” diye... Sonra da beynine bir kurşun… 
Sevim Emre: Ben Orhan’ı sokakta bulmadım. Bana onun hayatı lazım. O öldüğü zaman bende ondan sonra 1 saat yaşamam, bende ölürüm yani. Öyle... Ben Orhan’a gözüm gibi bakıyorum. 
-Anarşinin yoğun olduğu yıllarda sizde tehdit alıyor muydunuz? 
Orhan Gencebay: Yok her iki tarafta bana, “Orhan Ağabey” diye saygıyla geldi. Benim insan ayrımı yapmam mümkün değil. Bütün insanlarımızı çok seviyorum. Ülkemi çok seviyorum, halkımı çok seviyorum. Hepsiyle bir arkadaş gibi konuştum. Hepsine canım kurban dedim. Ben o 70’li yıllarda yaşamışım, o günleri görmüşüm, ne demek korku? Sanatçılar barış elçileridir. Bende barış elçisi olarak yapacağım bir görev var diye memnuniyetle, şerefle ve onurla yaparım dedim. Eğer ki beni böyle anlamıyorlarsa ya beni tanımıyorlardır veyahut ön yargılı olanlar vardır. Bazı kişiler siyaset yapıyordur, siyaset benim dışımda. Bana bulaşmasınlar. Benim işim yok siyasetle. Ben siyaset adamı değilim. Olmadım ve hiçbir zamanda olmayı düşünmedim. Ama siyasetini iyi yapana teşekkür ederim dedim. Allah razı olsun. Şu anda güzel bir ortam aranıyor. Barış projesi. Yani insanlarımızın gönlünün barışı daha bir pekişsin. Barışın her zaman korunması lazım. 
Sevim Emre: Orhan Gencebay siyaset üstü bir kişilik. Orhan Gencebay sanatçı, siyasetle bir işi yok ki. Orhan Gencebay filozof. O bir tane... Başka da yok. 
-“Akil İnsanlar bu iş için para alıyorlar” dendi, var mı böyle bir şey? 
Orhan Gencebay: Allah korusun böyle bir şey hiç olur mu? Para alıyorlar lafları falan rencide edici. Sanıyorum birileri bunları kasıtlı çıkarıyor. Para yaşam için gerekli tabii ama parayı ben kullandım, para beni kullanmadı. 
-Akil İnsanlar için söylenen, “terörün taşeronluğunu yapıyorlar” eleştirilerine siz ne diyorsunuz?
Benim inandığım şu; bizim ülkemizin bölünmez bütünlüğü söz konusu. Kattiyen oraya bir zarar gelemez. ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’ denmiş, bu son derece doğru. Ülkemiz bir bütündür, başka bir şeyi zaten kabul etmeyiz. Tek bayrak, tek millet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşının adı Türk milletidir. Biz buna inanıyoruz. Tek bir milli lisanımız vardır. Ama ülkemizde kim varsa dili, dini, cinsi, ırkı ne olursa olsun varlığını kendi öz değerleriyle sürdürecek, buna saygı duyuyoruz. Hiç olur mu onların örflerini kullanmasına izin vermemek. Olmaz, korkunç bir şey. Biz bir bütünün parçalarıyız. Biz demokrat, laik, sosyal hukuk devletiyiz. Bu ilkeler temel prensiplerimizdir. Bunlar hiçbir zaman değişemez. 
-Akil İnsanlar Karadeniz grubu, Samsun ziyaretinde  “Ne Mutlu Türküm” sloganıyla protesto edildi. Grup üyeleri polis korumasında toplantı yapabildi. O gerginliği siz yaşasaydınız ortamı sakinleştirmek için ne yapardınız?
Bende o sloganı atanlarla birlikte “Tabii, Ne Mutlu Türküm Diyene” derdim. Başka ne diyeceğim ki? Zaten öyle kardeşim, ne demek istiyorsun? Şehit analarıyla dua ederim, onlarla ağlarım. Onların çektiği acıyı, kaygıyı bilirim. Bir de gazilerimiz vardır. Bu vatan için ölen yavrularımız var, bir yandan da gazilerimiz var. Bazı uzuvlarını kaybettiler ama gönülleri aslan gibi şüphesiz. Hepsi hem madden hem manen büyük yaralar aldılar. Ben onlara ne söyleyebilirim? Onların kendi duyguları ve akılları var. Onların dediği olur. Türk milletinin bir asaleti vardır. Bizim analarımız, gazilerimiz insanlığa saygılıdır. Onların genel olarak davranışları, “Başka kanlar akmasın” sitemindedirler. Onların asil yüreklerini biliyorum çünkü. 
-Müsaade ederseniz birazda çocukluğunuza gitmek istiyorum. İlk profesyonel besteniz, ‘Ruhumda Titreyen Sonsuz  Bir Alevsin’i 14 yaşında yapmışsınız. Bu besteleri yapan çocuğun ruh halini çok merak ediyorum...
Tambur çalıyordum. Babam Türk Sanat Müziği’ni çok severdi. Bende babamın isteği üzerine bol bol taksim geçerdim. Taksimler Türk Sanat Müziği’nde son derece önemli formlardır. Bu taksimleri geçmemden dolayı besteciliğim de çok güçlenmiştir. Sanat müziği makamlarının 14 yaşında en az 40 tanesini tanıyordum zaten. Cemiyetler, halkevleri, dernekler oralardaydık. Ben 14 yaşında yönetirdim oraları. 15 yaşımda çok ciddi besteler yaptım. 
-Orhan Baba olduğunuzda kaç yaşındaydınız?
25 yaşlarında ‘Orhan Ağabey’ diyorlardı. Daha sonra 1970’lerden itibaren ‘Orhan Baba’ dediler. Benimle beş nesil insan ilgilenmiştir. Ben 24 yaşında tanınan biriydim. Tanındığım zaman 70 yaşındaki insan da beni biliyordu çünkü. Aslına bakarsanız ‘Baba’ denilmesi çok evvelinden geliyor. ‘Baba Orhan’...  Bana ilk çocukluğumda  ‘Baba Orhan’ dediler. Ben o zaman arkadaşlarımı korurdum. Sakindim. Biraz da kuvvetliydim. “Orhan’a çıksana” derlerdi. “Yaaa Orhan şu senin için kötü konuştu. Bizi de dövdü.” Haydaaa kalkar giderdik. “Sen bunu niye söyledin bakayım?”... “Söylesem ne olacak?” “Bir daha söyle bakayım” derdim. Kavgayı hiç sevmememe rağmen çok kavgalar ettik. Dayak da yedik, dayak da attık. 
-Orhan Baba’nın hırsızları bile dize getirdiğini duymuştum. Doğru mu bu?
Yaşar Kekeva benim ortağımdı. Eski MÜYAP başkanıydı. Biz onunla bir zaman plak şirketi kurmuştuk. Unkapanı’ndaydı bizim şirket. Arabasına hırsız girmiş. Arabasından birçok şeyleri almış. Sonra rahmetli Yaşar kardeşim, o muhitteki hırsızlar olduğunu öğrenmiş. Onlara haber göndermiş demiş ki “Geri getirsin”... Sonra onlar Yaşar Kekeva’nın benim ortağım olduğunu öğrenince Yaşar Kekeva’dan ne almışlarsa ona götürmüşler, “Yaaa biz özür diliyoruz. Orhan Baba’nın ortağı olduğunu bilmiyorduk” demişler. 
-Başka ‘Orhan Baba’ anılarınız var mı?
MESAM’ın yönetim kurulundaydım. Akşam 8 olmuştu, şoförüm koştu geldi, “Senin çantanı çaldılar”... Çantanın içinde de her şey var. Kredi kartları, özel yazışmalar her şey var. Çaldılar. Doğru emniyete gittim. Ve söyledim çalındı diye. Fakat o sırada benim büromu biri aramış demiş ki “Özür dileriz, Orhan Baba’nın olduğunu bilmiyorduk”... Ertesi gün büroma gittiğimde beni aradılar. “Özür dilerim baba. Senin olduğunu bilmiyorduk. Çantan bizde” dediler. “Aslanım sağol” dedim. “Eee bu çantayı sana nasıl verelim?” “Sen neredesin?” dedim. “Gaziosmanpaşa’dayım.” dedi. “Onu sen emniyetin yanında bir yere koy da polis görsün alsın.” dedim. “Ama erketeliğini de yap da çantayı başka biri almasın” diye de ekledim. “Peki Baba” dedi. Nitekim öyle yapmış, aradan bir kaç saat geçti. Oranın emniyet müdürü arkadaşımız “Orhan Ağabey çantan bizde” dedi. Gittim, aldım. 
- Sizin yıllardır sanatçı hakları için, telif meselesi konusunda çalıştığınızı, çabaladığınızı, mücadele ettiğinizi biliyorum, bu konuda bir gelişme var mı? 
Her yıl 24 Nisan ‘Dünya Telif Hakları Günü’dür, o hafta haftasıdır. Bu seneki uluslar arası toplantı İstanbul’da yapıldı. Kültür Bakanlığı ön ayak oldu. Dünyanın çeşitli ülkelerinden yüzlerce delege geldi. Telif hakları konusunda 4 konuşmacı vardı. Ben de Türkiye adına, Bakanlığımız adına konuşmacıydım. 
- Müzik sektörünü canlandıracak gelişmeler olacak mı?  
Şebnem ben 50 yıla yakındır bu camiadayım. Böyle kötü bir dönem yaşamadım. Müzik sektörünün bu kadar kötü durumda olduğu bir dönem görmedim. Tam anlamıyla dibe vurdu. Bunun da sebebi korsan. Fiziki korsanlık azaldı, internetteki korsanlık yayıldı. Yeni bir yasa hazırlanıyor. Biz de Bakanlığımıza yardımcı olmaya çalıştık. Hakları düzenleyici, sanatı koruyucu, sanatçıyı koruyucu bir yasa... 
-Bütün eksiklikler bu yasayla giderilecek mi? 
Mutlaka eksiklikler olacaktır ama bu yasa inşallah bizim umduğumuz gibi çıkarsa birçok konuyu halletmiş oluruz. Uygulamalar ayrı konu... 
-Hem müzik, hem de sinemayı kapsayacak mı bu yasa?
Bütün sanat sektörlerini içine alacak. 
-İnternetteki korsan önlenemiyor anladığım kadarıyla. 
Fiziki korsanlar bile internet korsanlarından şikayetçi… Şimdi yeni yasa, internette bazı yasaklamaları getiriyor. Yasal olmayan bir indirim tespit edilebiliyor. Eskiden cezası yoktu, şimdi var. 
-Cezası caydırıcı mı? 
1000 liradan 50 bin liraya kadar çıkabiliyor. Yani bir eser çalındığı zaman… Suç işlemeye devam ederse hapis cezası da var. 
-Evlenip evlenmediğiniz konusunda bu röportajda son noktayı koyalım. Evli misiniz, değil misiniz?
Orhan Gencebay: Şöyleki bu kadar yıl bir çatı altında bir ömür geçiren, benim babaannem de dedem de öyle geçirmiş, önemli olan verilen sözü yerine getirmek. Bu kadar yıl beraber olanlara saygı duymak lazım. Zaten hiçbir şey sorulmaz da. Bu sorulara gülüp geçiyoruz. Şuna saygılıyız tabii, toplumun değer yargıları vardır. Toplumun dirliği birliği için tabii onlara uyacağız. Onlara uymuşuzdur, uyacağız da. Bazı sanatçılarda özellikle gençler evli olduklarını saklarlar. Uzun süre evlenmezler. Neden? Hayranları onları terketmesin diye. Biz öyle değiliz. 
Sevim Emre: Aman Şebnem boşver, biz biliyoruz ya ne olduğunu o yeter. Yaa nikahımız biraz aceleye geldi. Gelinlik de giyip resim çektirseydim bari.... Ha ha hah... (Kahkahalarla gülüyor) İnşallah 50’inci yılımızda gelinlik giyerim Orhan. Allah ömür verirse nikahı tazeleriz, o zaman gelinlik giyerim. 
YORUM YAP
YORUMLAR