“SAADET OLMAZSA OLMAZ" DEDİM

SAADET IŞIL AKSOY, OYUNCULUĞUYLA HERKESİ BÜYÜLÜYOR. “TWİCE BORN” FİLMİNDE PENELOPE CRUZ İLE KAMERA KARŞISINA GEÇEN SAADET IŞIL AKSOY’A, FİLMİN İTALYAN YÖNETMENİ SERGİO CASTELLİTTO’DAN ÖVGÜ DOLU SÖZLER… ÜNLÜ OYUNCU FİLMİN KADROSUNA NASIL GİRDİ?

"Twice Born” (Sen Dünyaya Gelmeden) hüzünlü bir savaş, umut ve aşk filmi... Avrupa’daki son savaşın izlerini taşıyan dramatik bir yapıt... Ve filmde Saadet Işıl Aksoy’un da çok önemli bir rolü var. İtalyan yönetmen Sergio Castellitto, eşi Margaret Mazzantini’nin kaleme aldığı best seller’ı beyazperdeye aktarmadan çok önce Aksoy adında karar kılmış, “O olmazsa olmaz” demiş.
Önce Saadet Işıl Aksoy’dan söz edelim. “Sen Dünyaya Gelmeden” kadrosuna nasıl girdi?    
- Saadet, daha ilk karşılaşmada hepimizi büyüledi. Çekiciliği, zarafeti, inceliği, güzelliği bir yana saygıdan olsa gerek çekingenliği ve utangaçlığı da vardı ve bu bizleri inanılmaz etkiledi. Kafamdaki Aska ile Saadet aynı kişilerdi.
Rolü almasındaki tek faktör görüntüsü ve çekingen tavrı değildi herhalde...  
- Elbette... Aska’da olmasını istediğim yüz ve ses uyumunu da Saadet’ten başkası tamamlayamazdı bence... Bu karakteri canlandırmak için her türlü özveriyi gösterdi, kimi zaman ağlayarak kimi zaman hicvederek içgüdüsel olarak yarattı Aska’yı... Filmde çok katı ve zor sahneler vardı. Mesela anlık refleksler göstermesi, bir anda gözyaşına boğulması gereken sahnelerde, kamera arkasındaki bizleri tek kelimeyle büyüledi. Kısacası Saadet için iyi ki “olmazsa olmaz” demişim. İnanın benim kadar diğer rol arkadaşları da, başta Penelope Cruz olmak üzere kendisini fazlasıyla takdir etti.

ÇEKİMLERE BAŞLAYACAKKEN PENELOPE HAMİLE KALDI
Film dört yıl önce eşiniz tarafından kaleme alınan romandan beyazperdeye aktarıldı. Neden bu kadar beklenildi?
- İki nedenle. Birincisi yüksek bütçeli bir yapımdı. Çok para gerektiren bir prodüksiyon olacaktı. O bütçeyi ayarlamak gerekiyordu. İkincisi, tam eseri senaryolaştırdık, sıra çekime geldi, Penelope Cruz hamile kaldı.
Peki Emile Hirsch’ü nasıl seçtiniz?- Kendisini “Into the Wild”da izledik. Ben ve eşim onu izlerken anında karar verdik. Bizim filmimiz için doğru aktör Emile’di.
Son olarak, savaş için söyleyecekleriniz?- Sanırım ve umarım bu Avrupa’daki son savaş olur. Ne yazık ki bir Avrupalı olarak bu savaşı hiç önemsemediğimizi ve yaşanmıyormuş gibi ilgisiz kaldığımızı gördük. Bu büyük bir hataydı. Saraybosna bu nedenlerle eşim Margret’in dikkatini çekti ve bu eseri gelecekte başka hatalar, böyle acımasız savaşlar yaşanmasın diye yazdı.

EŞİM SAYESİNDE YÖNETMEN OLDUM
Oyuncuydunuz, cesur bir karar alarak kamera arkasına geçtiniz. Nasıl oldu bu geçiş?
- Sanırım eşim yüzünden...
Nasıl yani?
- Onun romanlarını senaryolaştırırken, yönetmenlik yapabileceğimi anladım. 2004 yılında yine Penelope Cruz ile yine eşimin “Non ti Muovere” adlı eseri için kamera arkasına geçmiştim. Bakın, Fransız oyuncu Jean Gabin’e sormuşlar “Film yapmak için ne gerek?” diye, o da “Üç şey” demiş ve sıralamış: “Hikaye, hikaye, hikaye...” Evet, ortada hikaye varsa, seyirciye de mutlaka bir armağan vardır. Ama şimdi tekrar oyunculuğa döndüm. Sonuçta benim geleceğim sinemada; ister kamera önü olsun, ister kamera arkası...

YORUM YAP
YORUMLAR