Omar Schmitz: Türkiye'de starların önünde duran iki tane çok önemli engel var!

Şair ve psikolog Omar Schmitz, uzun süredir yaşadığı Almanya'da müzikten edebiyata, çok yönlü sanat çalışmalarıyla milyonların gönlünü fethetmeyi başardı. Omar Schmitz'e merak ettiğimiz her şeyi sorduk...

Omar Schmitz'in, senaryosunu yazdığı ve aktör olarak rol aldığı 'Uyan Artık Yeterince Yas Tuttun' şiirinin klibi, şimdiye kadar yaklaşık iki milyon kez izlendi...

"Ben, dünyada olup biten her şeye karşı duyarlı bir insanım ve reaksiyonumu şiirlere dökerek gösteriyorum!"

- Merhaba Omar bey, bize doğup büyüdüğünüz ve çocukluğunuzun geçtiği Konya’nın Kulu kasabasını anlatır mısınız? Kulu’dan aklınızda neler kaldı?

Kulu’yu ve Kululular’ı çok seviyorum. Kulu benim evim ve orada yaşayan insanlar benim ailem, dostlarım, arkadaşlarım ve hemşehrilerim. Ilk ve Ortaokulu Tuzyaka Köyü’nde okuduktan sonra, liseyi Kulu’da bitirdim. Kulu küçük bir Ilçe ve halkın büyük bir kısmı yurtdışında yaşıyor. Insanları çok cana yakın, aydın ve yardım sever. Kulu’dan hala irtibat halinde olduğum çok arkadaşım var. Tatile gittiğimde mutlaka Kulu’ya uğrarım.

- Siz sadece bir şair, bir sanatçı değil aynı zamanda psikologsunuz, üniversite eğitimi ve kariyeriniz için neden psikoloji dalını seçtiniz? Hangi okulları bitirdiniz?

Biz dokuz kardeşiz. Ben 6 numarayım. Daha ilkokula giderken Arife ablam benim yanağımı okşar ve bana, “Sanatçı” derdi. Kendi kendine, bana bir lakap takmıştı işte. Bütün kariyerim boyunca, ilkokuldan itibaren ailemin ve çevremdeki insanların manevi desteğini yanımda hep hissettim. Herkes benim, eğitim alanında başarılı olacağımı düşünüyor ve bunu yanımda dile getiriyordu. Bu da haliyle beni hayatım boyunca hep motive etti.

Hayatımda her şey, önceden programlanmıştı sanki. Kulu’da değişmez bir gelenek vardır. Gençlerin büyük bir kısmı yurtdışına gitmeyi ve orada yaşamayı tercih eder. Liseyi Kulu‘da bitirdikten sonra bana da bu yönde bir öneri geldi ama ben reddettim. Dolayısıyla, Ankara Üniversitesi’nde ‘Psikoloji’ okudum ve bu gerçekten benim istediğim bir bölümdü. Psikoloji bölümünü seçtim çünkü, ‘Insan Psikolojisi’ çok küçük yaşlardan itibaren ilgimi çekmişti.

Çok erken yaşlarda karakter analizi yapmaya başladım. Bir insanın karakterinin analizini yapmak çok büyük keyif veriyordu. Sosyal Psikoloji alanındaki kurallar ve dengeler hayatımda çok erken yaşlarda etkili olmaya başladı. Ankara Üniversitesi’ndeki Psikoloji eğitimim sırasında, ‘Endüstri Psikoloji’sine olan ilgim arttı.

Maalasef, bizim fakültede ‘Endüstri Psikolojisi’ ile ilgili dersler verilmiyordu. 1994 yılında Köln Üniversitesi’ne geçtim ve orada kendimi, ‘Endüstri Psikolojisi’ alanında yetiştirdim, diplomamı aldım. Üniversiteyi bitirdikten sonra yaklaşık bir sene özellikle, ‘Eleman seçimi’ ve ‘Eleman gelişimi’ alanında eğitim aldım. Ayrıca danışman olarak çalıştığım bir kurumda, ihtiyaç duyduğum için ‘Medyatörlük’ seminerleri takip ettim.

"Şiiri duygularımı karşıya iletmemi sağlayan bir enstrüman olarak görüyorum."

Şair, iş insanı, psikolog Omar Schmitz...

- Şiirle ilgili yeteneğinizi ilk ne zaman farkettiniz ve neden şiir yazmak istediniz? Şiirleriniz, sizin için ne ifade ediyor?

Şiir yazmaya daha ilkokulda başladım ama mümkün olduğunca herkesten saklamaya çalıştım. Şiir yazmak istedim, çünkü bence şiir yazmak aşkı ve duyguları ifade etmenin en güzel ve en romantik yollarından biri. Hepimizin bildiği gibi bir çok şiir aşktan beslenir. Aşk şiirin hammaddesidir. Yıllar geçtikçe hayatımda Aşk şiirlerinin yerini sosyal içerikli şiirler aldı. Sonuçta ben, dünyada olup biten her şeye karşı duyarlı bir insanım ve reaksiyonumu, şiirlere dökerek gösteriyorum. Şiiri duygularımı karşıya iletmemi sağlayan bir enstrüman olarak görüyorum.

- Hayat akıp giderken, hangi konular, hangi olaylar sizde şiir yazma isteği uyandırıyor? Şiir için konu seçerken, özellikle dikkat ettiğiniz noktalar, olmazsa olmazlar var mı?

Her şair gibi bende şiir yazmaya aşk şiirleri ile başladım. Zaman içerisinde şiirlerimin içeriği çok yönlü olmaya başladı, çünkü ben de çok değiştim. Özellikle yurtdışında yaşıyorsanız, dünyaya olan bakış açınız çok daha değişiyor. Hayata daha geniş bir yelpazeden bakıyorsunuz. Başta çocukluk ve gençlik yıllarımda yaşadığım duygusal dönemlerim olmak üzere, aile, çocuk, sosyal hayat, hastalık, memleket özlemi, ölüm, başka insanların hayatı, hayaller, beklentiler ve toplumsal gelişmeler, hayatımda beni şiir yazma konusunda etkileyen konular arasında sayılabilir.

- Bir şair olarak dört cümleyle kendinizi nasıl tarif edersiniz?

Ben merhametliyim, yardımseverim, samimiyim ve gerçeğim.

- Şiirlerinizi okurlarınıza, diğer şairlerden çok farklı bir şekilde ulaştırıyorsunuz. Alman basınının da dikkatini çeken ve onların da çok ilginç bulduğu bu yöntemi okurlarımıza anlatır mısınız?

İlk Şiirim olan‚ ‘Uyan Artık Yeterince Yas Tuttun‘u internet ortamında yayınlandıktan sonra, The Epoche Times Gazetesinin Editörü Bayan Renate Stodieck beni telefonla aradı ve aynen şu cümleleri sarfetti: Sizin gibi gerçek bir sanatçı ve gerçek bir şair ile tanıştığım için çok mutluyum.

Avrupa'nın pek çok ülkesinde yayınlanan The Epoch Timez gazetesinin editörü Renate Stodieck, Omar Schmitz'in şiirlerinden özgüyle söz etti...

Bu sarfedilen kelimeler yeni doğan bir bebeğin haykırışları gibi benim de o an sanatçı olarak doğduğumu müjdeliyordu sanki. Renate’nin aynı zamanda yayınlanmış şiir kitabı var. Kitabını imzalayıp bana gönderdi. Sonra bu ilk şiirim‚ The Epoch Times gazetesinde okuyucularla buluştu. Bu arada çalışmalarımla ilgili güzel anılar da biriktiriyorum.

Almanya‘da bulunan özel bir İngiliz okulunda, edebiyat dersinde İngilizce olan bir şiirim, öğrencilere gösterilip analiz edilmiş. Romanya’da bir Almanca hocası, öğrencilerine Almanca öğretirken sınıfta, benim şiirlerimi dinletiyormuş. İspanyolca öğrenen bir takipçim, İspanyolcasını geliştirmek için, benden daha fazla İspanyolca şiir istediğini belirtti.

"Eğer hayatınızda hiç risk almazsanız, kendinizi tam anlamıyla tanıyamaz ve yeteneklerinizin farkına varamazsınız. Her zaman içinizde kendinizle ilgili bir şüphe olur."

- Sizin bu yaptığınız uygulama, yani her şiir için ayrı müzik hazırlatmak, senaryosunu yazarak şiirin klibini çekmek, klipte bizzat oynamak ve her şiiri kara kalem bir resim ile anlatmak, bildiğimiz kadarıyla dünyada tek. Şiiri yazmak nasıl bir yetenek işi ise, tüm bu aşamaları şiire eklemek aslında bir risk değil mi? Şiir çok başarılı olabilir ama “ya klip arzu ettiğim gibi olmazsa” diye endişe duyduğunuz oluyor mu? Bu durum sizde stres yapıyor mu?

Eğer hayatınızda hiç risk almazsanız, kendinizi tam anlamıyla tanıyamaz ve yeteneklerinizin farkına varamazsınız. Her zaman içinizde kendinizle ilgili bir şüphe olur. Hayatınızdaki sınırları tespit edebilmek için bazen risk almak zorundasınız. İyi bir organizasyon başarıya giden en önemli bir diğer faktördür. Şiirlerimde belli parçalar bir araya gelip bütünü oluşturuyor. Ben şiirlerimi yazarken onları yaşıyor ve hissediyorum. Başka insanların da yaşadıklarımı anlaması icin böyle kapsamlı bir çalışmanın içine girdim.

Her şey önce kafamda gerçekleşiyor. Her ne kadar yaptığım çalışmalar belli parçaların bir araya gelmesiyle oluşuyorsa da, ben bu ürünün en son halini baştan itibaren görebiliyorum. Yani olay önce kafamda bitiyor, dolayısıyla fazla stres yaşamıyorum. En fazla tatlı bir heyecan yaşıyorum o kadar.

Omar Schmitz şiirlerindeki anlatımını, okurlarına senaryolarını yazdığı klipleriyle, resimleriyle, müzikle de anlatan ve daha önce benzerine rastlanmayan bir sanatçı...

- Siz hem bir Türk vatandaşı hem Alman vatandaşısınız. Kendinizi hiç, iki kültür arasında kalmış hissettiğiniz oluyor mu? Şiir yazarken bir Türk gibi mi yoksa Alman gibi mi düşünüyorsunuz? Yoksa sanatın, sanatçılığın milliyeti olmuyor mu?

Ben kendi hayatımda evrensel değerleri ön planda tutmaya ve yaşamaya çalışıyorum. Eğer böyle bir hayat felsefesine sahipseniz, sadece doğup büyüdüğünüz kültürdeki olaylar değil de dünyanın öbür ucunda meydana gelen sosyal ve kültürel olaylar da sizi aynı derecede etkiler.

Ben şiirlerimi tek bir kültüre göre yazmıyorum. Bu yüzden şiirlerimi birçok farklı dile çeviriyorum. Dünyanın her yerindeki insanların şiirlerimi duyması ve anlaması en büyük arzum. Her kültürden insanların şiirlerimde kendilerine ait bir şeyler bulmasını umut ediyorum. Alman vatandaşı olduğum için kendimi iki kültür arasında sıkışmış gibi hissetmiyorum.

Ben her iki kültürün bana vermiş olduğu avantajların sentezini yaşıyorum. Bence olay sadece bir algı meselesi. Belki Almanya‘ya ilk gelen nesil için bu geçerli olmuş olabilir ama Avrupa’da yaşayan Türkler, toplumda çok iyi mevkilerde çalışıyor ve kabul görüyorlar. Yurt dışında yaşayan Türkler, yaşadıkları ülkeler için büyük bir potansiyel güç oluşturuyorlar.

"Menajerin görevi “star adayının sırtından ne kadar para kazanabilirim” beklentisi olmamalı. Tam tersine, “ona nasıl yardım edebilirim ve onu nasıl daha iyi yerlere getirebilirim” olmalı."

- Aile fertleri içinde sanatla ilgili olanlar var mı?

Bizim ailede benim dışımda aktif bir şekilde sanatla uğraşan yok ama Gürhan Hocam ne diyor: Her insanın içinde bir şair ve yüreğinde ise bir şiir vardır. Sanatın ortaya çıkması için ortamın ve şartların da uygun olması gerekir. Sonu yazılmamış bir senaryoyu insanların eline versek ve bu senaryoya bir son bölüm yaz desek, eminim hepimizi çok şaşırtacak güzel, ilginç ve yaratıcı sonuçlar elde edebiliriz.

Omar Schmitz çok farklı ve çok takdir edilen bir sanat insanı...

- Türkiye’de sanat ve özgürlük hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sanatçı sanatını toplum için yapar. Sanat sanatçının içinde yaşadığı kültürel yaşamın özünü oluşturur. Yapılan sanatın türüne göre sanatçılar, yaptıkları sanatla insanların duygu ve düşüncelerini dile getirirler. Sanatçılar aynı zamanda halkın beklentilerini, özlemlerini, eleştirilerini sanatlarında bir motif gibi işlerler.

Sanat sadece göze ve kulağa hoş gelsin diye degil, aynı zamanda eleştirel ve reaksiyonel bir içerik de barındırabilir. Kendi adıma konuşmam gerekirse, sanat adına da olsa, benim özgürlük alanım başkasının özgürlük alanının başladığı yerde biter ve bitmeli. Ben de aynı zamanda başkasının benim özgürlük alanıma izinsiz girip istediği şekilde hareket etmesine ve özgürlük alanımı ihmal etmesine kesinlikle izin vermem.

- Sizce, Türkiye’de sanat ve spor alanında neden, dünyaya kendisini kabul ettiren insan çok az çıkıyor?

Türkiye’de hem sanat hem de spor alanında dünya standartlarında çok yetenekli insanlar var. Türkiye‘de starların önünde duran iki tane çok önemli engel var ama bunlar aşılmayacak şeyler değil. Birincisi, okullarda verilen yabancı dil eğitiminin çok yetersiz olmasıdır.

İkincisi ve daha vahim olanı menajerlik sisteminin, Türkiye’de hiç bir zaman profesyonel anlamda yerleşmemesidir. Türkiye’de star potansiyeli olan bir Insan, genelde profesyonel bir menajer yerine kendi ailesinden ya da çevresinden sözde bir menajerin desteğini alıyor.

"Türkiye‘de menajerlik mesleğini layıkıyla yapan insanlar var, fakat ailelelerin para kazanma hırsı, bu star adaylarının Türkiye’de yaşayan bu profesyonel menajerlerden destek almasının önünü tıkıyor."

Türkiye‘de menajerlik mesleğini layıkıyla yapan insanlar var, fakat ailelelerin para kazanma hırsı, bu star adaylarının Türkiye’de yaşayan bu profesyonel menajerlerden destek almasının önünü tıkıyor. Star adayının yanında menajer olarak, genelde annesi, babası, kardeşi ya da bir akrabası oluyor. Bunlar gerçek anlamda menajer değiller ve yabancı dil sıkıntısı bunlarda da devam ediyor.

Zaman içerisinde bu sözde menajerler, star adaylarına ciddi zarar verebiliyor, hatta tehdit edip mahkemelik olabiliyorlar. Menajerin görevi “star adayının sırtından ne kadar para kazanabilirim” beklentisi olmamalı. Tam tersine, “ona nasıl yardım edebilirim ve onu nasıl daha iyi yerlere getirebilirim” olmalı. Menajer, star adayının yeteneklerini belirleyip, onun nasıl daha da iyi olabileceğinin hesaplarını yapmalı.

Star adayı için kısa ve uzun vadeli hedefler belirlenmeli ve ona bu yolda eşlik edilmeli. Menajer aynı zamanda bir psikolog gibi, star adayının her ihtiyacı olduğunda yanında olmalı ve destek vermeli. Zira genç star adayları bu güzel ama dikenli yolda, profesyonel yardım almadıkları taktirde, altından kalkamayacakları çok ağır psikolojik sorunlar yaşayabilir ve geriye döndüremeyecekleri büyük hatalar yapabilirler.

Omar Schmitz'in, 'Çocukları Özgür Bırakın' isimli şiirinin klibi de sanatseverler tarafından çok büyük ilgi görüyor... Schmitz, bu klibinde de senaryoyu yazmış, müzik seçimini yapmış, yönetmiş ve kendisi rol alıyor...

YORUM YAP
YORUMLAR