Omar Schmitz: Halkın ayağına gitmeden iktidara gelmeye çalışıyor
Almanya'daki gururumuz ünlü Türk şair ve düşünür Omar Schmitz'e göre, Türkiyede’ki siyasi durumu analiz etmek için bilim adamı olmak gerekmiyor. Neden mi? Buyrun okuyalım...
TÜRKİYE VE POLİTİKA
Almanya'nın Köln kentinde yaşayan, Konya Kulu'lu ünlü şair ve düşünür Omar Schmitz, Türkiye'deki politik gelişmelerle ilgili düşüncelerine dair, gerçeklere ışık tutan bir yazı kaleme aldı. Buyrun okuyalım:
Omar Schmitz yazıyor…
Politikanın, ülkenin gündemini bu derece meşgul ettiği başka bir ülke var mı acaba?
Bir ülke düşünün, politika 23 seneden beri ülkenin gündemini işgal etmiş durumda.
İşgal etmiş diyorum, çünkü Türkiye’de böyle bir politik anlayışı hiç kimse benimsemiyor…
Politika, hayatımıza hiç bu kadar girmemiş ve hayatımıza hiç bu kadar müdahale etmemişti.
Nereye bakarsan politika konuşuluyor. televizyonda, sokakta, takside, okulda, hastanede, aile icinde.
Teneffüs ettiğimiz hava bile politika kokuyor.
Hani derler ya, “üzerinde ölü toprağı var” diye…
Bizim de üzerimizde politik bir koku var.
Politikanın bu kadar gündemde olması, ülkemizin bir çok alanında pozitif gelişmelerin önünü tıkadı.
Ülkemizde korkunç bir kutuplaşma oluştu.
Politika ile yıllarca uyutulduk.
Halkımızın sanat, müzik, spor, edebiyat, bilim, teknoloji alanlarında yaptığı çalışmalar geri planda kaldı.
Bir çok alanda yapılan çalışmalar, yeterince gün yüzüne çıkamadı.
Yıllarca üzerinde çalışılan bilimsel çalışmalar gündeme gelmedi ya da kabul görmedi.
Bu değerli çalışmalar ya saman alevi gibi yanıp söndü ya da hiç görülmedi.
Halkımız tarafından yapılan bu değerli eserlerin rağbet görmemesi, halkımızın daha iyisini yapma motivasyonunu törpüledi.
BİR PİYANİSTİN POLİTİK GÖRÜŞÜNDEN KİME NE?
Bu kutuplaşmalar yüzünden insanlar dışlandı ve birbirinden nefret
etmeye başladı.
Yine beni çok üzen olaylardan biri de toplumun değişik alanlarında çalışan değerli insanlarımızın özellikle sanatçılarımızın, politikanın içine çekilip politikaya kurban edilmesiydi.
Bu bilinçli yapılan kampanya, bir çok değerli insanımızın ileride yapmak istediği çalışmaların önünü tıkadı.
Halbuki, bir piyanistin ya da pop sanatçısının politik düşüncesinin ne olduğu beni niye ilgilendirsin ki?
Beni heyecanlandıran, onun siyasi düşüncesi değil, tam tersine, yapmış olduğu sanatsal çalışmalardır.
Türkiyede’ki siyasi durumu analiz etmek için bilim adamı olmak gerekmiyor.
Bunu iki cümle ile özetlemek mümkün.
Yıllardan beri, bütün seçimleri kazanan bir iktidar partisi, öbür taraftan bütün seçimleri kaybetmiş ve kazanma yönünde hiç bir değişikliğe gitmemiş bir muhalefet partisi.
Muhalefet kanadı, geçen son 23 yıl içerisinde nihayet kendi iç hesaplaşmalarını yapmış olacak ki, bu seçimler için yeni kararlar almış gibi görünüyor.
Muhalefet hem ağır yenilgilerin sorumlusunu tespit etmiş hem de başarıya giden yolu keşfetmişti sanki.
Muhalefete göre suçlu halktı.
Çünkü halk, kendilerini 23 sene boyunca hiç bir zaman anlamaya çalışmadı.
HALKIN AYAĞINA GİTMEDEN İKTİDARA GELME ÇABASI!
Artık halkın da cezalandırılma zamanı gelmişti.
Halkın varlığını yadsımak ve şimdiki iktidarın ülkeyi seçimlerden sonra tekrar yönetebileceği ihtimali ile korkutmak, verilebilecek en güzel cezaydı.
Sonuçta halk değil miydi onları 23 sene boyunca yarı yolda bırakan?
Halkın ayağına gidip vaatlerde bulunmak, kendini halka beğendirmeye çalışmak, zaman kaybından başka bir şey değildi.
Muhalefete göre çözüm açık ve netti.
Artık Türk siyaset tarihinde daha önce hiç denenmemiş yeni birmetod uygulanmalıydı.
Madem ki bu iş halk ile olmuyor, o zaman yapılması gereken, bütün partileri bir masa etrafında toplamaktı.
Sonuçta, birlikten güç doğar dememiş mi atalarımız?
Halkı ikna etmek için harcanan zamanı, ülkeyi grup olarak kendi aramızda nasıl yönetebiliriz konusuna ayırmak en mantıklısıydı.
Sonuçta kaybedilecek hiç zaman yoktu.
İlk defa bir siyasi parti, dünya siyaset tarihinde halkın ayağına gitmeden iktidara gelmeye çalışıyordu.
Ülkemizde sürdürülen bu politik anlayış, hayatımızdaki her şeyi Bermuda Şeytan Üçgeni gibi yutuyordu.
Değer yargılarımız zayıfladı, tarihimiz itibarsızlaştırıldı, halkımız küçümsendi ve aşağılandı.
Birbirimize olan güvenimiz kayboldu, gelecek hakkında karamsar bir hava oluşturuldu.
LÜTFEN MİLLET OLARAK ARTIK KENDİMİZE GELELİM
Ne sevincimizi doğru dürüst yaşayabiliyoruz ne de acımızı….
Hatırlarsanız ve hala unutmadıysanız 6 Şubat 2023 günü ülkemizde deprem oldu ve 60 bin vatandaşımız hayatını kaybetti.
Fakat nerdeyse, deprem olayı bitmiş ve geride kalmış gibi görünüyor.
Seçimler, depremi bile gölgede bıraktı.
Kurtarma calışmaları sırasında bile, seçimler zamanında yapılacak mı, yoksa yapılmayacak mı diye spekülasyonlar yapılıyordu.
Şimdi ise, ‘Altılı Masa’nın dağılıp dağılmaması konusu konuşuluyor.
Lütfen, millet olarak artık kendimize gelelim.
Unutmayalım, bu ülke hepimizin.
Birbirimize bu derece acımasız olmayalım.
Deprem tarihi olan 6 Şubat 2023 ülkemizde bütün sosyal alanlarda yenilik yapmak için bir dönüm noktası olsun.
Yenilik demekle politik alanı kastetmiyorum tabiiki.
Ülkemizdeki bütün farklılıklar bizim zenginliğimizdir.
Farklılıklarımıza sahip çıkıp onlarla övünelim.
Artık birbirimizi tekrar sevme, selam verme, kucaklaşma zamanı.
Ülke olarak hepimizin kalbinin yumuşamış olduğu bir dönemde, bu durumu ülkemizin menfaatleri doğrultusunda fırsata çevirelim.
Yazan: Omar Schmitz
Almanya'nın Köln kentinde yaşayan, Konya Kulu'lu ünlü şair ve düşünür Omar Schmitz...