MELTEM CUMBUL: 'HİNTLİLER’LE KANIM TUTTU'

HOLLYWOOD’TAN SONRA BOLLYWOOD’TA OYUNCULUĞUNU SERGİLEME İMKANI BULAN MELTEM CUMBUL, ÇARPICI AÇIKLAMALARDA BULUNDU.

Hollywood’tan sonra Bollywood’a gitti. Altın Küre’de sahneye çıktı. Olimpiyat meşalesi taşıdı. Ağustosta sürpriz bir kararla Ali Can Özbaş’la evlendi. O tarihten bu yana kimseyle konuşmadı. Yeni yılda ise yönettiği tiyatro oyunuyla gündeme gelmeye hazırlanıyor. Birlikte yılbaşı yemeği yedik ve Meltem Cumbul’la 2012’yi, 2013’ü konuştuk.

İzmirli’sin ama köken neresi Meltem?

- Baba tarafı Hindistan, Nepal kökenli... Nepal’den dolanıp dolanıp Konya’ya gelmişler en sonunda, Akşehir’e yerleşmişler. Anne tarafı da Selanik’ten İzmir’e geliyor.

Bollywood merakının altında da bu mu yatıyor acaba?

- Benim Bollywood merakım hiç yoktu ama annemin vardı. Raj Kapoor hastasıydı.

Sen de yıllar sonra Raj Kapoor’un oğlu Rishi Kapoor’la aynı filmde oynadın.

- Evet, “Tell Me O Khuda” filminde...

Daha önce Hint kültürüne bir merakın var mıydı?

- Hayır hiç Hindistan’a gitmemiştim. 2007’de Goa Film Festivali’ne jüri üyesi olarak gittiğimde ilgilenmeye başladım.

Sonra kaç kez gittin Hindistan’a?

 

- Çok gittim film çekiminden önce de film çekimi sırasında da... Film çıktıktan sonra da gittim. Ağustos ayında o filmle Osian Film Festivali’nde de Onur Ödülü aldım...

HİNTLİLER’LE KANIM TUTTU

Hindistan’da seni seviyorlarmış. Kan çekiyor belki de...

- Bilmiyorum ki, belki de... Babam çok benziyor, özellikle Nepalliler’e. Tuttu benim kanım onlarla. Çokça yakın arkadaşlarım var artık Hintli...

İlgi görüyor mu Türk oyuncular orada?

- İlginç bir şey söyleyeyim; Orada pek çok genç yönetmeni etkileyen isim Fatih Akın; “Duvara Karşı” filmiyle... O filmin bir oyuncusu olmam da onlar için çok önemliydi. Yeni nesil pek çok Hint yönetmen o filmden etkilenerek filmler çekti. Osian Film Festivali’nde mesela her çıkan yönetmen “Duvara Karşı”dan ve Fatih Akın’dan etkilendiğini, bu yüzden filmlerini yaptığını söyledi.

Yeni teklifler geliyor mu oradan?

- Hindistan’dan değil ama Amerika’dan gelen bir teklif vardı 2013 başı için... Ancak hazırlandığımız tiyatro oyunu nedeniyle kabul edemedim.

Hangi filmle ilgili teklif geldi...

- İçinde olmayacağım bir şey hakkında konuşmanın anlamı yok. O yüzden söylemeyeyim.

Bollywood’u mu daha çok sevdin Hollywood’u mu?

- Benim için öyle bir ayrım yok. Filmin iyi olduğu, güzel olduğu, ortamın iyi olduğu yerde ben eğleniyorum. İkisi de güzeldi. Los Angeles’taki arkadaşlarım da çok iyi. Çünkü benim için nasıl bir ortamın içinde olduğum önemli. Benim canımı sıkıyorsa, strese sokuyorsa, Hollywood’muş Bollywood’muş önemi kalmıyor.

“KIRIK” OYUNU ÇOK SES GETİRİR

Tiyatro çalışmanız nedir?

- Geçen yıl Mimar Sinan Üniversitesi’nden üç pırıl pırıl genç mezun oldu. Berkay Ateş, Emir Çubukçu ve Can Kulan... D22 adıyla bir tiyatro topluluğu kurdular.

Ne demek D22?

- D sırası, 21’e kadardır, 22. sıra yoktur. Olmayan seyirciye oynuyorlar yani... İlk oyunlarını da benim seçmemi ve yönetmemi istediler.

Neyi seçtin?

- İsmi “Kırık”, orijinal adı “Bent”... Martin Sherman’ın çok beğendiğim bir oyunu. Hatta İtalya’da 1997’de Mehmet Günsur oynamıştı. Yine 97’de Hollywood versiyonu filminde Clive Owen oynadı. Ama Türkçe’ye çevrilmemişti.

Ne anlatıyor oyun?

- Hitler döneminde eşcinsellerin katledilmesi üzerinde duruyor. Türkiye’de daha önce oynanmamış ve etki yaratacağını düşündüğüm için bu oyunu seçtim. Önemsiyorum ben tarihi olayları aktaran eserleri...

Daha önce oyun yönetmenliğin var mı?

- Hayır, bu ilk.

Ne zaman sahnelenecek ilk yönettiğin oyun?

- Şubat sonu planlıyoruz. Kostümleri Bahar Korçan hazırlıyor, müzikleri Nurkan Renda yapacak

BU METOD SAYESİNDE MASKELERDEN KURTULDUM

Los Angeles’ta Eric Morris’le çalıştın... Onun metodunu burada ders olarak veriyorsun. Bu LA modasını sen başlattın...

 

- Ben bütün bunları kendimle bir derdim olduğu için yaptım. Eric Morris’i bulduğum için de orada kaldım. Benden sonra gelenlere bir yol açtığımı düşünen olursa teşekkür ederim, o kadar. Bunda da büyütülecek bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Bizden bir uluslararası oyuncu çıkar mı peki?

- Bunlar benim yapmak istediğim, bunlar benim olmak istediğim yerler. Neden olmasın? Daha kendimize güvenmemiz, daha birey olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Eric Morris metodunu nasıl tanımlarsın?

- Yapmak değil olmak. Pek çok oyuncu yaptığı işi ayırıyor. Oysa ressamlık gibi bir şey bu. Ressam ayırıyor mu yaptığı işi?

Senin hayatında ne etkisi oldu bunun?

- Neden rahatsızım, neden bulunduğum durumdan sıkılıyorum, neden cevap vermek istemediğim halde cevap vermek durumunda kalıyorum. Hepimizin üstlendiği, yapmak zorunda olduğu şeyler. Maskeler takmak... Bunları aşmayı öğrendim.

AİLEDE BİRAZ FAZLA SEVGİ GÖRDÜM

Kaç kardeşsiniz?

- 4... En ufak benim. Ailede birazcık fazla sevgi gördüğümü söyleyebilirim. İki ablam var. Abimi 33 yaşında kanserden kaybettik. Funda ablam çok iyi bir ressam...

Bundan sonra neyi ne için yapmak istersin?

- Ailem için yapmak isterim. Beni belirleyen onlardır. Ben, bizizdir, ailemdir. Benim yaptığım şey başkasını, başkasının yaptığı şey beni etkiliyor. Sonra bu etkileşimlerle bu ailenin büyüdüğünü görüyorsun. Hayalinde ne var?

 

- Her zaman iyi filmler yapmak istiyorum tabii. Bu benim kendimi ifade ettiğim alan çünkü... Bunun bir de seyahat ve insan tanıma tarafı var, o çok güzel mesela. Huzurlu olmak, mutlu olmak hayalim. Bir de özgür şartlar altında mesleğimi icra edebilmek. Özgür şartlar altında kendimi ifade edebilmek. Bunlarla yargılanmayacağımı düşünmek.

Los Angeles’ta yaşadın, oyunculuk eğitimi aldın, şimdi eğitim veriyorsun, peki dizilerdeki oyunculuğun için ne diyeceksin?

- Diğer oyuncular gibi dizimin yayından kalkması bir tecrübe yaşamadım. Diziler açısından bir problemim yok. Ama bu dizi işine çok temkinli girmemden kaynaklanıyor. Televizyon benim için tutması gereken bir şey... Yoksa yapmıyorum.

Ben sana tutmama riski olan ama sanatsal yanı çok güçlü bir TV dizisi senaryosu getirsem...

- Yapmam... Televizyonun sanat olduğunu düşünmüyorum. Günde 23 saat çalıştırılan bir oyuncunun çektiği işten iyi bir sonuç çıkacağına da inanmıyorum.

LÜKS MERAKIM HİÇ YOKTUR BENİM

Maddi gücün olduğu için bu lükse sahipsin...

- Tabii... Ama ben bunu yaratabilmek için çok çalıştım. Üç yıl Amerika’da yaşarken de başkasının değil kendi paramı harcadım. Benim lüks merakım da yoktur...

Yok mudur? Lüks çanta almaz mısın?

- Yok...

Lüks araba, ev?

- Hayır, yok öyle meraklarım. Kitaplarımın sığacağı, huzur duyabileceğim, rahat uyuyabileceğim bir ortam yeterli benim için...

 

Ayakkabı?

- Evet, bak o var işte! yalnız ayakkabı merakım var...

Altın Küre’de sen sahneye çıkıyorsun? Bollywood’a sen gidiyorsun? Olimpiyat meşalesini sen taşıyorsun? Neden sen? Güçlü bir Meltem Cumbul lobisi mi var?

- Bunlar benim hiç sorguladığım şeyler değil. Neden ben taşıdım demediğim gibi, neden bana olmadı diye de sormam. Niye ona oldu, bana olmadı gibi bir şey de aklımdan geçmez. Öyle olması gerekiyormuş, olmuş diye bakarım.

Bu konuda insanların seni eleştirmesine kızmıyor musun?

- Bunları neden benim yaptığımı merak edenlere de bir şey demiyorum. İsteyen istediği şekilde özgürce açıklayabilir düşüncelerini. Sadece onların özgürce açıkladığı şeyler benim özgürlüğümü kısıtlıyorsa, beni hedef gösterip hakarete giriyorsa buna dikkat ederim.

ÜNİVERSİTEM KINASA DA BEN ODTÜ’YÜ KINAMAM

Mimar Sinan Üniversitesi’nden mezunsun, orada hocalık yapıyorsun. Son ODTÜ tartışmasında senin üniversitenin ODTÜ’yü kınamasını nasıl değerlendiriyorsun?

- Öğrenciler kendilerini ifade etmek, kendi düşüncelerini aktarmak durumundalar. Şiddete başvurmadan tabii. Onlara ait mekandır üniversite, onların evidir. Dışarıda kavga etmek yerine içeride kendilerini ifade etmeleri çok daha iyidir. Benim kendi okulum ODTÜ’yü kınadıysa eğer, bu beni bağlamaz. Benim de kendi özgür iradem var bu konuda.

SANATÇI BİR YERE AİT DEĞİLDİR

Levent Kırca’nın son çıkışını ve bazı sanatçıları döneklikle suçlaması konusunda ne diyorsun?

 

- Benim için bir sanatçı, hiçbir yere ait değildir. Sadece insanlık adına, insanlığın güzel gelişimi adına bir yere ait olması, orada durması gerekir. Özgürlük adına, kendini özgür ifade edebilmek adına çok çalışmalıdır. Diğer türlü sanatçı değil tüccar olur, pazarlamacı olur...

MELTEM’İN 2013 DİLEĞİ

2013’ten beklentin nedir?

- Madem kıyamet kopmadı, madem hâlâ buradayız, 2013 insanlık adına çok huzurlu, çok hoşgörülü, dışlanmış bir sürü şeyi içine katabilen, yaraları sarabilen, iyileştirici özelliğe sahip bir yıl olur inşallah.

Senin için?

- Benim için de umarım sürprizli, doğruluk dürüstlük ve empati üzerine kurulu, ailemle, dış dünyayla huzurlu bir yıl olsun.

İNŞALLAH 2013’TE ÇOCUK DA OLUR

2012 nasıl geçti senin için?

- Çok güzel geçtiğini söyleyebilirim. Evlendim yani, daha ne olsun... Benim için yılın en önemli yanıydı tabii bu.

Belki 2013’te de çocuk yaparsın...

- İnşallah... Ben çocukları çok seviyorum. Aile olmak çocukla olan bir şey zaten. Çocukla ailenin tamamlanacağını düşünüyorum.

YORUM YAP
YORUMLAR