MEDYA ETİK ÖDÜLÜ SAHİBİ BİLAL ÖZCAN YAZDI: SU NERDE İNEK İÇTİ; İNEK NERDE DAĞA KAÇTI...
BİLAL ÖZCAN 'ACUN ILICALI, HADİSE'Yİ KOVDU' ASPARAGAS HABERİNDEN YOLA ÇIKARAK HABERCİLİĞİN BUGÜNÜNÜ YAZDI. GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE 'MEDYA ETİK ÖDLÜ' VERİLEN YAZARIN HİCİV DOLU YAZISI İÇİN TIKLAYIN.
İŞTE BİLAL ÖZCAN'IN BUGÜN GAZETESİNDE YAYINLANAN SON KÖŞE YAZISI...Şaşırma Acun, şaşırma!
Eskiden gazeteci ‘göreve’ giderdi,
Şimdi gazete binasından çıkmıyor!
Sanki orası ana kucağı!
Mübarek ayrılmıyor.
xxxxxxxx
Hiç unutmam; muhabirken gece yarısına kadar 6 farklı işe gitmiştim,
Haldun Simavi’nin Günaydın’ındaydım.
Gazetede tek günde 6 farklı haberde imzam çıkmıştı.
Şimdi öyle mi?
Habercilik çok değişti.
xxxxxxxxx
Bugün muhabir, gazetede kahvesini höpürdetirken, haber bilgisayarına düşüyor.
Menajerlerden, ajanslardan, firmalardan, yapımcılardan haber yağıyor.
Koltuğunda şöyle bir kaykılıyor, ekranda oyununa ara veriyor, zahmet edip yazılana göz atıyor.
Akşama kadar böyle mailler okuyup, üzerine imzasını ekliyor,
Sonra da müdürüne götürüyor, maaşını hak ediyor!
xxxxxxxxx
Biz, çok mecbur kalmadıkça haber kaynağından telefonla demeç almazdık.
Hoş, zaten cep telefonu da yoktu ya!
Mutlaka bir yolunu bulur, yüz yüze konuşur, haberi öyle yapardık.
Öbür türlüsü ‘ayıp’ gibi bir şeydi.
xxxxxxxxx
Şimdi bazı muhabirler gazeteden dışarıya çıkmadıkları gibi, sanatçıya veya menajerine telefon dahi açmıyorlar.
Ekrana düşen haberleri müdür beğenmezse bulutlara bakıp sallıyorlar,
Artık kime denk gelirse, Hadise’ye, Orhan Gencebay’a, veya Ferdi Tayfur’a?
Ferdi Baba’ya “Siroz” yazdılar, “Değilim” demekten göbeği çatladı.
“Gencebay ile eşi kavga etti” yazdılar, meğer adamcağız acil servise gitmiş.
“Acun Hadise’yi ‘O Ses Türkiye’den kovdu!” yazdılar, bakın Acun Ilıcalı ne diyor:
“Haberlere anlam veremiyorum. Böyle bir durum olsa açıklamayı biz yaparız. Düşünüyorum böyle bir haber niye çıktı? Haberin kaynağını araştırdım kaynak yok! Kaynak yoksa haber niye var”
xxxxxxxxx
Ah Acun ah!
Tweet’ini okuyunca aklıma şu tekerleme geldi,
‘Su nerde, inek içti. İnek nerde, dağa kaçtı. Dağ nerde, yandı bitti kül oldu!’
İşte, haberciliğin başına gelen de budur.