JÖNLERİMİZ BÜYÜK AKTÖR OLAMADI

SİNEMA YAZARLARI DERNEĞİ'NİN (SİYAD) KURUCUSU GAZETECİ-YAZAR ATİLLA DORSAY, TÜRK SİNEMASINA YÖNELİK ÇARPICI AÇIKLAMALARDA BULUNDU.

Sinema Yazarları Derneği'nin (SİYAD) kurucusu gazeteci-yazar Atilla Dorsay, Cihan Medya Haber Dergisi'ne Türk sinemasına yönelik çarpıcı açıklamalarda bulundu. "Jönlerimiz büyük aktör olamadı." diyen Dorsay, "Geçmiş yıllardan, Yeşilçam'dan çok beğendiğim bir aktör yok. Onları poz yapan oyuncular olarak görüyorum." dedi. Darbelerin sinemayı olumsuz yönde etkilediğini anlatan Dorsay, 70'lerde politik filmleri sansürleyenlerin müstehcen filmlerine yol verdiğini kaydetti.

Gerek dünya sineması ve gerekse Türk Sineması'nın 40 yılı aşkın süredir nabzını tutan sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, Türk jönlerinin hiç birin büyük aktör olmadığını dile getirdi. Dorsay, "Geçmiş yıllardan Yeşilçam'dan çok beğendiğim bir aktör yok. Onları poz yapan oyuncular olarak görüyorum. Buna dramatik oyuncular da dahil. Mesela Yıldırım Önal çok önemsenmiştir, ama ben onun oyunlarına tahammül edemezdim filmlerde. Çok abartılı gelirdi bana. Münir Özkul'u çok severim, o varlığı ile güldürüyordu insanı. Yoksa aktör olarak Özkul da çok iyi bir aktör değildir. Hele o jönlere hiç takılmayalım, onların hiçbiri büyük aktör değil. Ama zaman içinde kimileri iyi oyuncu oldular, şaşırtıcı biçimde. Mesela Aytaç Arman… Jön olarak geldiği sinemada, yıllar içinde bayağı iyi oyuncu oldu. Başka bir örneği de yok. Son dönemde de Şener Şen'i çok beğendim. Komedi türünden gelmesine rağmen özellikle 'Eşkıya'dan sonra öyle bir aktör oldu ki tek kelimeyle muhteşem." ifadelerini kullandı.

'TÜRKAN ŞORAY, ÇALIKUŞU'NDA OYNAMAMALIYDI'

Dorsay, "Türk sineması, 40 yılda ne gibi değişikliklere maruz kaldı?" yönündeki soruyu şöyle cevapladı: "Bende bir ölçüde nostalji var ama ayrıca da çok gerçekçiyim. Günümüzde de yapılanlara çok saygı duyuyorum ve kendimi nostalji ile bağlamak, sınırlamak asla istemiyorum. Eski Yeşilçam nostaljim ise hiç yok. Yeşilçam'ı hep olduğu gibi görmeye çalıştım. Çok sevgi, saygı duyduğum isimler, filmler, sanatçılar, emekçiler olmuştur. Ama şimdi herkeste tam bir Yeşilçam sevdası var. Onu her şeyi ile alıp yüceltiyorlar. Buna kesinlikle katılmıyorum. Çok kötü şeyler de yapıldı çünkü. Bir seri imalat düzeni vardı. Belli firmalar aynen dışarıda olduğu gibi, nasıl ki, Metro-Goldwyn-Mayer yılda 40 film üretir. Belki 42 ya da 48 de olabilir ama bilinir ki, Metro-Goldwyn-Mayer firmasından yılda 40 film çıkar. Biz de diyelim ki Arzu, Erman ya da Melek Film'den de belli sayıda film çıkacak. Yine Amerika'dan ithal ettiğimiz yıldız sistemi çok baskındı. Türkan Şoray mesela, hiç oynamaması gereken Çalıkuşu'nda Feride olarak karşımıza çıktı. Oysaki ne karakter, ne de fizik olarak hiç ilgisi yoktu. Örnekleri çoğaltabilirim ama gerek yok. Bir sürü roman ve roman kahramanları katledildi. Büyük romanlarımız kötü maceralar yaşadı. Her tutan filmin 5'er, 10'ar, 40'ar kopyası yapıldı yabancı olsun, yerli olsun. Seri imalat dönemiydi. Kesinlikle hak etmediğimiz ve yapamayacağımız kadar film üretildi, yılda 200-250 film, Türk toplumunun hele o dönemde nesine? Ama bu yapıldı. Bu yüzden o filmlerin yüzde 70'i yok ama kimse aldırmıyor. Başka bir toplumda ulusal sinemanın çektiği filmlerin yüzde 70'i yok olsa, 'bir katliam' diye çığlıklar kopar. Hemen araştırmaya girişilir."

'POLİTİK FİLMLERİ SANSÜRLEYENLER, MÜSTEHCEN FİLMLERİNE YOL VERDİ'

Darbelerin Türk sinemasına çok büyük etkisinin olduğunu söyleyen Atilla Dorsay, 71 muhtırasından sonra politik filmleri sansürleyenlerin seks filmlerine yol verdiğini ifade etti. Dorsay'ın konuyla ilgili tespiti şöyle: "12 Mart 1971 muhtırası her ne kadar bir darbeye dönüşmemiş olsa da, o dönem inanılmaz sansür uygulandı. Sol'a karşı bir kampanya başlatılmış ve Yılmaz Güney bunda en çok hedef alınan sanatçı olmuştu. 74'den sonraki milliyetçi cephe iktidarları döneminde, sansür daha çok kendini göstermiştir. Özellikle politik sansür… Politik filmleri sansürleyenler seks filmlerinin önünü de açmıştır ilginç biçimde. 70'lerin sonlarında o kadar çok film yasaklandı ki 1979 Antalya Film Festivali yapılamadı. 80 sonrası çok daha farklı. Örneğin 'kadın filmleri' ortaya çıktı. Kadın ilk defa ana kahraman oldu filmlerde. Onun aşkı, cinselliği, hatta erkeği bir cinsel nesne olarak seçmesi perdelere gelir oldu. Hülya Koçyiğit gibi melek karakterler oynamış kapalı bir star, Şerif Gören'in 'Kurbağalar' ve 'Firar' filmlerinde açık bir cinselliği olan, onu yaşayan, erkek partnerini seçen kadın rollerine çıktı. Türkan Hanım da o yıllarda kurallarını, kanunlarını yıkıp bir dizi kadın filminde oynadı. O Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Şerif Gören, Zeki Ökten, Ömer Kavur, İrfan Tözüm, Yusuf Kurçenli vb. imzalı filmlerin toplumsal açıdan çok önemli olduğuna inanıyorum."

Atilla Dorsay ile Türk sinemasının dünü ve bugünü masaya yatırıldığı röportajın tamamını, medyanın nabzını tutan Cihan Medya Haber Dergisi'nde okuyabilirsiniz. Aboneliğin yanı sıra tüm NT mağazaları ile seçkin Yaysat bayilerinde satışa sunulan dergiye, Turkcell Dergilik'in dijital raflarından da erişilebiliyor.

YORUM YAP
YORUMLAR