JESSİCA ALBA: ‘GÖBEK ATMAYI BECEREMİYORUM’

MAXİM, FHM GİBİ ERKEK DERGİLERİ TARAFINDAN ‘DÜNYANIN EN SEKSİ KADINI’ SEÇİLDİ. HOLLYWOOD’UN EN ÇOK KAZANAN OYUNCULARI ARASINDA.

Maxim, FHM gibi erkek dergileri tarafından ‘dünyanın en seksi kadını’ seçildi. Hollywood’un en çok kazanan oyuncuları arasında. Evli, mutlu, çocuklu. Kurduğu şirketin senelik kârı 27 milyon dolar. Peki mükemmel kadın Jessica Alba’nın yapamadığı bir şey var mı?

 

Los Angeles’ın uzun palmiye ağaçlarının mavi gökyüzünü seyrettiği sıcak bir günde Universal Stüdyoları’ndayız. Ünlü bir isim görmek için kilometrelerce yol gelmiş turist kafilelerini aşıp, dizi dizi güvenliği geçip, golf arabalarına doluşuyoruz. Amaç: Dünyanın en seksi oyuncularından Jessica Alba’yla buluşmak. Sex and the City’den Carrie Bradsaw’un sokağını geçip ilerliyoruz. Karşımda dev bir kasaba var. Burası Magnum dondurmalarının yeni reklam kampanyasının çekileceği yer.

 

Kalabalık bir ekip oradan oraya koştururken Jessica Alba, üzerinde Hervé Léger marka bir elbiseyle beliriyor. Bir Hollywood starından beklenemeyecek içtenlikle kocaman gülümseyerek “Merhaba, ben Jessica. Seni bekliyordum” diyor. İlk dikkatimi çeken parlak saçları, aşırı fit fiziği ve vücuduna 3 beden büyük gelen göğüsleri. Erkekler ne düşünür onların taktiri ama yanında fotoğraf çektirecek bir kadının özgüvenini sıfırlayacak her şey mevcut. İster istemez “Bu kadınsa ben neyim Allah’ım” moduna giriyorum. Garip bir şekilde Jessica’nın tavırları kibarlıkla kombinli aşırı mütevazı. Saç kesimine iltifat ediyorum, aldığım cevap: “Güzel mi, gerçekten?” Hazır konu açıldı, saç-baş mevzularından başlıyorum röportaja...

 

İlk Sin City filminde “Saçımı sarıya boyayınca fark ettim, sarışınlar daha çok eğleniyor” demiştiniz. ‘Sin City: A Dame to Kill For’ filmi için yine saçlarınız açıldı. Nasıl, daha çok eğleniyor musunuz?

 

- Canlandırdığım Nancy bu sefer dibe vurmuş durumda. Alkolik, aşırı depresif, bitik bir halde. Ruh hali böyleyken ‘eğlencenin doruğundayım’ havasında giremedim. Ama kabul edelim sarı saç daha dikkat çekici.

 

Depresif birini canlandırırken, siz de çöküyor musunuz?

 

-Yoo, alakası yok. Rolüme konsantre olmadığımdan değil ama işi işte bırakırım. Sette yaptığım herşey sette kalır, çekimler bittiğinde de kendi hayatıma adapte olurum. Özel hayatım ve seti bu kadar iyi ayrıştırırım. Çok küçük yaşımdan beri çalışmam belli bir profesyonelliği birlikte getiriyor. Ayrıca anneyim, iki kızım hayatımdaki önceliğim.

 

Genç yaşta anne olmak sizin ailenizde bir gelenek sanırım... Anneniz de sizi 19 yaşında doğurmuş.

 

-Yapmayın, ben annem kadar ‘erkenci’ değilim! Doğum yaptığımda 20’lerimdeydim. Anne olduğumda kadın olarak kendimi buldum. Kendimle barışık, huzurlu değildim ve önemli olmayan birçok şeye kafayı takmış durumdaydım. Çalışmak için yaşıyordum şimdi ise yaşamak için çalışıyorum.

 

Ama bir Hollywood yıldızına kıyasla alışılmadık bir tablo çiziyorsunuz. 10 yıldır gençlik aşkınız Cash Warren’la birliktesiniz. Kariyerinizde patlama yaparken çocuk yaptınız. Hayran kitleniz size aynı gözle bakmaz diye endişelenmediniz mi?

 

-Umrumda bile değil. “Doğum yaparsam beni beğenmezler” kafasında hiç olmadım. Oyuncularda böyle bir düşünce olabiliyor ama benim aklımın kıyısından bile geçmedi. En nihayetinde bir kadınım. Kocam ve çocuklarım hayatımın en büyük mutluluğu. Bahsettiğiniz ‘endişe verici’ faktörlerden bahsedersek, şu an 33 yaşındayım. Bence 20’li yaşlarımla kıyasla 30’larda çok daha iyi görünüyorum.

 

Bekle beni İstanbul

Önümüzdeki ay İstanbul’da ağırlayacağız sizi...

 

-Türkiye’ye geleceğim için çok heyecanlıyım. Üç çocuklu bir arkadaşım, ailesiyle birlikte daha yeni gitti İstanbul’a. Dekorasyon eşyalarını görünce neredeyse aklını oynatmış, harika şeyler bulmuş. Ben de bu işlere çok meraklıyım. El yapımı, antika ilgimi çekiyor. Eskicileri gezmeyi seviyorum. Eminim çok güzel şeyler bulabileceğim, Kapalıçarşı’da mesela.

 

Size göre seksi ne?

 

-Özgüven ve kibarlığı seksi bulurum. İçten gelen bir şey. Farklı çevrelerden, sosyal sınıflardan gelen türlü türlü beden tipine sahip insanlar gördüm. Şunu söyleyebilirim ki seksapel dediğin kendini nasıl sunduğunla alakalı.

 

Peki bu fiziğe sahip olmak için ne yapmamız lazım?

 

-Çok sağlıklı besleniyorum, çok su içiyorum. Uykumu da alıyorum. Yani bildiğiniz şeyler işte. Kendimi spor salonlarında parçalamıyorum çünkü çok sıkılırım böyle şeylerden. Sevmem. Ama bu aralar ‘sıcak yoga’ olayına sardım. 100 derecede buharın içinde hip hop eşliğinde ağırlık kaldırarak yoga yapıyoruz. Hem eğlenceli hem de kalori yakıyoruz. Ama çok zor. Ondan önce dans dersi alıyordum.

 

Ne tür? Misal, oryantal mi?

 

-Hayır. Birçok kez dansöz seyrettim, yapan arkadaşlarım da var. En yakın iki arkadaşım Iraklı. Beraber büyüdük. Aile toplantılarında filan toplanıp göbek atarlardı. Bana göstermeye çalıştılar ama olmuyor. Göbek atmayı beceremiyorum, kıvıramıyorum. O kadar hızlı hareket edemiyorum, saatlerimi harcadım olmuyor. Dansöz kıyafetini de çok beğeniyorum çok egzotik geliyor.

 

Ortadoğu kültürüyle ilgili ciddi bir fikriniz var. Hiç Türk arkadaşınız var mı?

 

-Hayır ne yazık ki. Ama ilk sen olabilirsin. Haydi, hakkında her şeyi anlat bana.

 

Çolukla çocukla kariyer zor ama...

Bir gününüz nasıl geçiyor?

 

- Çekimler için günde 12 ve 14 saat arası setteyim. Reklam kampanyasının yanı sıra, yeni bir korku filmi çekiyorum. Evim setten 1 saat uzaklıkta, ormanın içinde. Sette saatlerim pek belli değil: Sabah 7’de başlayıp gece 7’de de bitebiliyor, 12.00’de başlayıp sabah 03.00’te de. O zaman sabah saatlerinde ofise gidiyor toplantı yapıyorum.

 

Bütün bu karambolde bahsettiğiniz aile, çoluk çocuk hayatı nasıl yaşanıyor?

 

-Çocuklarımı da işe götürüyorum. İşyerinde kreş yaptırdım, oradaki tek çocuklu anne de ben değilim, diğer çocuklarla oynuyorlar. Onun dışında sabah setim yoksa 6 yaşındaki kızım Honor’ı okula götürüp, sonrasında 3 yaşındaki bebeğim Haven’la oynuyorum. Ya da gece müsaitsem, onları yatırıyorum filan. Ailemle zaman yaratmaya çalışıyorum. Zor oluyor tabii ama...

YORUM YAP
YORUMLAR