İdo Tatlıses'in eşi Yasemin Şefkatli, annelik sürecini anlattı

Ocak ayında ikiz bebeklerini kucağına alan Yasemin Şefkatli, büyük mutluluk yaşadı. Yasemin Şefkatli, annelik süreci hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

2021 yılında İbrahim Tatlıses ve Derya Tuna'nın oğlu İdo Tatlıses ile Yasemin Şefkatli, muhteşem bir düğünle nikah masasına oturdu. Geçtiğimiz Ocak ayında ikizlerini kucağına alan İdo Tatlıses ile Yasemin Şefkatli çiftini aileleri ve yakın çevreleri yalnız bırakmamıştı.

Vaktini ikizleri Sinan Emir ve İbrahim Ayel'le geçiren Yasemin Şefkatli annelik ile ilgili şunları söyledi:

"Hazır boşluk bulmuşken kendi hamilelik sürecimi aktarayım... 8'inci haftada öğrendik ikiz olduklarını. Tek bebek zannediyorduk. Biri kendini saklamış, böyle şeyler olabiliyormuş. İlk öğrendiğim an doktoruma 'sıkışacaklar' dedim. Ölümüne bulantılar başladı. Hiçbir şey yiyemiyordum, hatta koklayamıyordum bile. Bazen bütün gün sadece salatalık yediğim oldu.

O sırada çekimlere devam ediyordum ama arada kusmalar oluyordu. Bir noktadan sonra üç aya yakın her gün serum aldım, öyle bir su kaybı... 5 kilo verdim. Yataktan kalkamıyordum, sürünerek gidiyordum lavaboya. Bunlar 4'üncü ayda yavaşça geçmeye başladı. Ve sonra hop, tekrar hastane. Böbrek enfeksiyonu geçirdim ve 1 hafta hastanede kaldık. Ağrıdan inliyordum, 15 güne yakın uykusuz kaldım. Acıdan yemek bile yiyemiyordum.

Bunu da atlattık derken ikizler arasında transfüzyon sendromu (Bu sendrom eğer iki bebeğin kullandığı plasentanın damarlarında bağlantı olursa görülür. Damar paylaşımı sonucunda bebeklerden birine daha fazla kan giderken, diğerine daha az kan gider) başlangıcı olduğunu ve anne karnında operasyon olması gerektiğini öğrendik. Bu operasyonun tüm ihtimalleri söylendi bize, ilk başta ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilemedim. Hemen kötü ihtimaller, korkular yüklendi bedenime ve beynime. Moralimi yüksek tutmam gerektiğini söylediler.

Gittiğimiz başka bir doktor operasyonu şu an yapamayacağını, Ayel'in kalbinde bir sıkıntı olduğunu ve artık yakın takip yapması gerektiğini, bebeklerin risk taşıdığını söyledi. Günlerce uyumadan karnımdaki hareketleri takip ettim, hareket olmadığında 'acaba bir sorun mu var' diye doktorlarımıza yazıyordum. Bebeklerimin yaşama tutunması için sıvıları dengede tutmak adına müthiş sıkı bir diyet uyguladım, doktorum böyle yapmamı istedi. Resmen bir parça makarna yemek için yalvarıyordum.

Hastanede bir konseye katıldık ve bebeğin kalbinde gidişatın ne olacağına baktı doktorlar. Ayel'in doğum sonrası operasyon geçirmesi gerektiğini söylediler ve daha pozitif bir sonuçla ayrıldık hastaneden.

Kendime 'her şey güzel olacak Yasemin' diye tekrarlıyordum, çok inanıyordum buna. 20 Ocak gecesi feci bir sancı başladı, apar topar hastaneye gittik. İki gün boyunca birkaç işlem için ağrı kesicilerle doğumu bekledim. 22 Ocak sabahı iki bebeğimin de ağlama sesiyle hayatım bambaşka bir anlam kazandı."

YORUM YAP
YORUMLAR