HALİL ERGÜN 'TARIK AKAN DENSİZLİK ETTİ'
HALİL ERGÜN GEÇMİŞİNİ VE BUGÜNÜNÜ BÜTÜN İÇTENLİĞİ İLE ANLATTI. USTA SANATÇI, TARIK AKAN TARAFINDAN AFOROZ MU EDİLDİ?
Halil Ergün’ün İznik’te surlar içinde başlayan yaşamı, o günden bu yana politik duruşu ve oyunculuk kariyeri ile baş başa gitmiş.
Deniz Gezmiş’ler, Yılmaz Güney’ler, Mahir Çayan’larla omuz omuza geçirdiği gençlik günleri, onlarla yaptığı kader birliği, Dev Genç, THKP-C ve kaçınılmaz sonuç olarak 12 Mart ve 12 Eylül’de demir parmaklıklar arkasında işkenceden nasibini aldığı yıllar var Ergün’ün hatıratında... Böylesine bir geçmişten sonra kendisinin “AK Parti açılımı”, mahallesindeki yoldaşları ile arasında soğuk rüzgarlar estiriyor artık... Satır aralarını dikkatle okursanız, “bir solcunun kişisel tekamülü” de diyebilirsiniz bu öyküye...
Son bir not; Halil Ergün geçmişini ve bugününü bütün içtenliği ile anlattı, ben sadece bunları size aktaran bir aracı rolü üstlendim. Yerli yersiz “kılıç kalkana” bürünmeden önce subjektifliğinizi dolaba kaldırmak suretiyle muhabbetimize katılmanız en büyük temennim...
* Yıl 1946. Yer İznik. Zaman ve mekanı verdim, haydi bakalım sahne sizin.
- (Gülüyor) 46 senesinde surlarla çevrili İznik’te dünyaya geldim. Bizans’tan kalma 4 kapıdan geçerek girebilirdin ancak bizim kasabaya.
* Nasıldı surların içindeki Ergün Ailesi’nin yaşamı?
- Toprağa bağlı eski bir Osmanlı ailesiydik. Büyücek topraklarda oynayarak ve koşarak geçirdim çocukluğumu. Annem, “Ispanağa, maydanoza insanlar neden para verirler anlamam” diyen tam bir Osmanlı kadınıydı.
* Varlıklı bir aile miydiniz?
- Bugün bile o topraklar üzerinde kalanlarla eşelenip duruyoruz. Anlayacağın biraz mirasyediyiz diyebilirim.
* Nasıl bir çocuktu Halil Ergün?
- Aynen bugün de olduğu gibi sıradanlığı hiçbir zaman benimseyemeyen bir çocuktum. Annemin bahçesinden sebzeleri meyveleri araklar, ayrı bir yerde tel çekerek kurduğum kendi bahçeme ekerdim.
* Sizin ruhunuz anarşist... Peki ya ailenizin politik görüşü neydi?
- Dedem Halil İbrahim, İttihat ve Terakki mensubuymuş, Erzurum Kongresi sonrasında meclisin ilk üyesi olmuş. Bizimkiler Halk Partili’ydi ama dini değerlere son derece saygılılardı. Hatim indirilip, topluca teravih namazlarına gidilirdi. Yine de 27 Mayıs’tan bir süre sonra CHP’li babamın Demokrat Parti’ye oy verdiğini öğrenince çok şaşırdım.
MENDERES’İN ASILMASI BENDE DERİN İZLER BIRAKTI
* 60 İhtilali’nde siz 14 yaşındaydınız.
- Orta ikinci sınıftaydım zannedersem. İnsanların kazanan karşısındaki tavrına ilk kez o gün şahit oldum, çünkü bizim kasaba Demokrat Parti’ye oy verilen bir yerdi.
O gün kasaba halkı kamyonlara bindiler, sokaklarda sevinç gösterileri yaptılar. Toplanıp şiirler okunuyor, “Kahrolsun diktatörler” diye sloganlar atılıyordu. “Bu dünya size kalır mı?”, “Kardeş kardeşi vurur mu?” diye marşlar öğrettiler bizlere. Ben de onların arasındaydım ama çocuğuz tabii, kime karşı bağırıyoruz, niye bayrak sallıyoruz bilmiyorduk bile.
* Ve Menderes asıldı.
- Menderes’in asılması bende çok derin bir iz bıraktı. Ailece çok üzüldük, çocuk kalbim bir başbakanın idam edilmesini sindirememişti. İşte o zaman babamın “Ben bu başbakana oy verdim” dediğini hatırlıyorum. “Neden?” diye sormuştum.
* Nedenmiş?
- Babam bana “Oğlum bak, eskiden Bursa’ya eşek sırtında 2 günde anca giderdik. Cebinde paran bile olsa bir işe yaramazdı. DP yolları yaptı, ilçemiz dışarıya açıldı. Lastik de olsa, insanların ayakları ucuz ayakkabı gördü” dedi.
* Şimdi bu hikayeyi aleyhinize kullanıp “soyu bozuk” demesinler?
- Yoo babam doğru tahlil yapmış. Kim ne düşünürse düşünsün. Bence babam oy verirken tutucu olmamış ve doğru yaklaşmış. Şimdi birileri buna döneklik diyebilir. Babam olsa sakince gülerdi, ben de gülerim. Ben her zaman darbelere, sıkı yönetim mahkemelerine, idamlara, tarihsel yalanlara ve getirdikleri sonuçlara karşı oldum. Dostlarımın terk edeceğini, tek başıma kalacağımı bilsem de yine doğrum neyse onu savunurum.
HALKI KURTURMAK ROMANTİK BİR ZORBALIK
* Askeri müdahaleye karşı tavrınız baştan beri mi böyleydi?
- Teorik olarak evet. Ama insan yaşadıkça, öğrendikçe ve geliştikçe olaylara daha doğru bakmayı da öğreniyor. Şimdi dönüp bakıyorum da bizim solculuğumuzun, devrimciliğimizin mayasında belki Kurtuluş Savaşı kaynaklı, belki kurtarıcılık ülküsüyle büyüdüğümüz için militer bir ruh vardı.
Mesela ben 12 Mart hapishanelerinde çok sayıda genç teğmenle birlikte yattım. Ama uzun zamandır halkı kurtarmanın romantik bir zorbalık olduğunu düşünüyorum.
* Yani artık solcu değil misiniz?
- Etiketlerle konuşmak hoş değil. Tabii ki sol görüşlüyüm. Ama tekamül diye bir şey var. Değişim hayatın ta kendisi değil mi zaten? Fakat ben yıllarca ortak bakışta olduğumuzu sandığım kimi solcularla kadınlar, Kürtler, eşçinseller, Ermeniler, askeri darbeler ve daha birçok konuda meseleye aynı bakmadığımızı fark ettim. Kısaca onların faşizan ve gerici olduklarını gördüm.
* Arkadaşlarınız “Devrimciydik, yoldaştık, parayı buldun dostlarına sırtını çevirdin” diye suçlamıyorlar mı?
- Cehaletin vicdanı yok ki. Bunu söyleyenler cahil, cahil adam da vicdansızdır, hem kolay yorum yapar hem de kolay yadsır. Okur yazar olmak cehaleti ortadan kaldırmıyormuş demek ki. Benim faturamı şimdiye kadar kimse ödemedi. Önce borcumu ödesinler, sonra konuşsun densizler.
* Tarık Akan’ın sizi “aforoz ettiği” konuşuluyor.
- Artık bilemiyorum ben mi onu yoksa o mu beni aforoz etti. Bana karşı densizlik ettiği için ona çok kızdım ve görüşmeme kararı aldım.
KURDUĞUMUZ TİYATROYU GİZLİ ÖRGÜT SAYDILAR
* Sol düşüncenin tohumları Mülkiye’de mi atıldı?
- Aslına bakarsan sola eğilimim Bursa’da tiyatro yaptığım günlerde başladı. Lise yıllarındayken Türkiye’de sol bir kültür ortaya çıkmaya başlamıştı. Sartre ve Camus okurken, şairlerle sol düşünceyle tanıştım. Mülkiye’ye gittiğimde orada beni bekleyen ağabeylerim vardı. Önce Dev-Genç’liydik, sonra THKP-C’li olduk.