Fikret Hakan: Yaradana sığınıp Hülya Avşar'a bir tokat geçirdim! 

Hülya Avşar'ın, 'Masumiyet' dizisinin çekimlerinde attığı tokatla rol arkadaşının çenesini kırması, beni yıllar öncesine götürdü... İşte, rahmetli Fikret Hakan'ın anlattıkları...

Bilal Özcan yazıyor...

Hülya Avşar’ın rol gereği tokat atıp, rol arkadaşının çenesini çıkarması herkesi şaşırttı. 

İyi bir kızdır Hülya, naiftir... 

Bilirim, kıyamaz kimseye. 

Hele, birlikte aynı kaderi paylaştığı oyuncu arkadaşına asla... 

Şöyle rol yapar, böyle rol yapar; iyi oyuncudur filan!.. 

Eyvallah...  

Ama ne diyorum? 

Önce insandır Hülya,  

Partnerinin canı yansın istemez hiç. 
 

YOUTUBE KANALIMA ABONE OLMAK İÇİN TIKLAYIN 

                                          …....... 

Fakat ne yapacaksınız, senaryo öyle yazılmış, 

‘Masumiyet’ dizisi çekiliyor ve sıra gelmiş o sahneye, 

Hülya, dizide kocasını canlandıran Ertuğrul Postoğlu’na şiddetli bir tokat atacak, 

Kaldırıyor şamarını ve indiriyor yüzüne, 

Ama yönetmen beğenmiyor, 

“Olmadı” diyor Hülya’ya “Yumuşak gitti; daha sert, daha hızlı, gerçekçi vur!” 

Ve ne olursa o anda oluyor, 

Ertuğrul Postoğlu hasta Beşiktaş taraftarı Hülya Avşar’a o sihirli cümleyi söyleyiveriyor, 

Belli ki adam eceline susadı o an, 

Eee Hülya bu; öyle naif filan dediysek muhallebi çocuğu da değildir hani! 

Postoğlu, “Zaten Kartal pençesi, bir Fenerbahçeli’ye ne yapabilir ki?” der demez Hülya’nın şamarı yüzüne iniyor... 

‘Şırrakkk!’ 

Ondan sonrası yangın yeri!.. 

“TÜRKAN ŞORAY UÇAN DAİRELERİ NASIL GÖRDÜ?..” 

Tokadın şiddeti yönetmenin hoşuna gidiyor ama Postoğlu “Ahh çenem” diyerek iki büklüm oluyor. 

Yahu, adam ağzını kapatamıyor,  

Anlıyorlar ki çene kemiği çıkmış. 

Hülya çok üzgün, hemen telefona sarılıyor, hastanesi olan bir yakınını arıyor, 

Ertuğrul Postoğlu’na tıbbi olarak ne gerekiyorsa yapılıyor... 

                                                …....... 

Bundan 11 yıl önce, Kanaltürk televizyonunda her Pazar günü ilgiyle izlenen ‘Laf Aramızda’ programını hazırlayıp sunuyordum, 

Her bölümde ünlü bir oyuncuyu ya da şarkıcıyı konuk alıyor ve ilginç sorularla sohbeti yönlendirerek, yaşamının çarpıcı yönlerini ortaya çıkartıyorum... 

Deniz kenarında, çok güzel bir mekanda, konuğum ve ben; birebir 45 dakika onun yaşamını konuşuyoruz. 

Her çekim öncesi, konuğumun hayatını günlerce araştırıyor ve soruları bizzat kendim hazırlıyorum... 

Kanaltürk iddialı bir kanal değil ama program büyük ilgi görüyor...  

'Laf Aramızda’ her hafta, ekranlardaki tüm programlar içinde, basında en çok haberi çıkan ilk üç program arasında mutlaka yer alıyor... 

Ünlü konuklarımın yaşamını öyle irdeliyorum ki neler, neler bulup anlattırıyorum; izleyici şaşırıyor... 

Türkan Şoray uçan daireleri nerede nasıl gördüğünü,  

Erol Büyükburç uzaylıların spermlerini niçin ve nasıl çaldıklarını, 

Hülya Koçyiğit doğduğu an, ebenin kendisini yere, sobanın tenekesine nasıl düşürdüğünü,  

Nebahat Çehre, başının üzerinde mermiyle kırılan bardağı,  

Huysuz Virjin, çocukken evde pencereye çıkıp camları sildiği günün ertesinde, kapıya kendisini istemeye gelenleri ilk kez programımda anlattılar... 

Ünlü isimlerin yaşadığı, tümü gerçek daha onlarca çarpıcı hikaye anlatıldı o programda... 

"LAF ARAMIZDA PROGRAMINDA KONUĞUMA HÜLYA AVŞAR’A ATTIĞI TOKATI SORDUM” 

2010 yılı ocak ayıydı... 

Türk Sineması’nın sayılı jönlerinden, çok yönlü sanatçı, dev oyuncu Fikret Hakan ‘Laf Aramızda’nın çekimlerinde konuğumdu... 

4 yıl önce 83 yaşında kaybettiğimiz Hakan’ın sinema yaşamı büyük başarılarla doluydu. 

6 kez Altın Portakal ödülü kazanmış bir devdi o... 

Program öncesi uykusuz geçirdiğim üç gece boyunca dersimi çok iyi çalışmış ve konuğumun hayatını adeta ezberlemiştim. 

Çok şey konuştuk, 

Fikret Hakan her soruma samimi yanıtlar verdi. 

Çarpıcı, çok ilginç anılar anlattı, 

Bir tanesi, Hülya Avşar ile rol gereği yaşadığı ‘Tokat’ meselesiydi... 

Programın o bölümünde konuştuklarımızın deşifresini okuyalım: 

“YARADANA SIĞINIP HÜLYA AVŞAR’A BİR TANE GEÇİRDİM” 

BİLAL ÖZCAN: 300 yakın filmin içinde mutlaka çok güzel çok ilginç anılarınız var. Bir tanesini duydum, ‘Haram’ filminde Hülya Avşar’la oynuyorsunuz. Hülya Avşar’ın daha çok yeni zamanları, ikinci filmi... Yönetmen Osman Seden “ağla” diyor, Hülya gülüyor. Anlatır mısınız lütfen? 

FİKRET HAKAN: Şişhane’ye giden bir yol vardır ya. O yolun solundaki büyük yüksek tavanlı eski apartmanlar vardır, Osmanlı İmparatorluğundan kalma, çok güzel apartmanlardır. Onlar Haliç’ e bakar biliyorsunuz, harika manzarası vardır, onların bir tanesinde çalışıyoruz ama rahmetli Osman Seden’ in bir aile dostunun aracılığıyla ‘lütfen’ sokulmuşuz o binaya ve belli bir saate çıkmak zorundayız, dünya kadar da iş var. Tabii o zaman Hülya Hanım çok acemi, hiçbir şey bilmiyor, bir oyunculuk kariyerinden geçmiş falan da değil, güzellik yarışmasından gelmiş bir insan. Çıkacağız son sahne mi ne, ama biraz sonra atacaklar bizi dışarıya, o sahneyi de çekmemiz şart. Zaten yarısına kadar gelmişiz, bir sahnenin yarısı burada yarısı başka bir yerde çekilir mi yani. Tam böyle çok hararetli konuşmalar oluyor, tam her şey geriliyor, patladım patlayacağım, orada ağlaması lazım gülüyor(Hülya Avşar). “Şunu yapma kızım, bunu yapma kızım...” Vakit geçiyor ve o planı çekip affedersiniz defolup gitmemiz gerekiyor. 

BİLAL ÖZCAN: Mal sahibi “boşaltın binayı” diyor… 

FİKRET HAKAN: Mal sahibi zaten lütfen vermiş. Osman’a “motor de” dedim sen. “Motor” dedi, uzun da bir sahne, tek kamera çalışıyoruz, sahne oraya geldi, ben Yaradan’a sığınıp bir tane geçirdim! 

BİLAL ÖZCAN: Hülya Avşar’a mı? 

FİKRET HAKAN: Evet. Düştü, zaten düşeceği yeri biliyordu kameraman da, Osman da... Kamera oraya indi; döndü bu gözlerinden alevler yaşlar fışkırmaya başladı. Ben ‘artist tokadı’ vuracaktım baktım olmuyor. Hayatımda yaptığım tek bilinçli gaddarlıktır bu sinemada, ama sahne kurtuldu. Sonra “özür dilerim” dedim, kız da “Yok yok olsun ziyanı yok oldu ya” dedi falan ama bayağı okkalı bir tokat oldu yani. 

BİLAL ÖZCAN: Aslında siz artist tokadı vuracaktınız ona, ağlayacaktı ama ağlamıyor, gülüyordu, çaresiz kaldınız öyle mi? 

FİKRET HAKAN: Şimdi işin usulü şudur; tam el yanağa geldiği zaman aynı şiddetle başını çevirmen lazım. O zaman, o dıştan bakıldığı zaman tokatı vurdu gibi gözükür. Yani şunu seyircinin bilmesi lazım, sanat gerçek değildir, gerçek gibi gösterilen şeydir. 

                                               …...... 

Böyle işte, 

Oyuncuların kaderidir,  

Rol gereği her türlü senaryo gelebilir önlerine, 

Genç bir oyuncuyken, ustandan okkalı bir tokat yemiş olabilirsin, 

Gün gelir, senaryo yazılır,  

Ve öyle bir tokat atarsın ki günlerce senin sahnen konuşulur... 

Sevgiyle... 

Bilal Özcan...

YORUM YAP
YORUMLAR