FETÖ ve diğerleri Toryum’u işlememizden çok korkuyor

Branşım ‘magazin’ olsa da gazeteciliğin her branşında ter akıtmış ve her türlü konuda bilgi sahibi bir gazeteciyim.

Profesör Doktor Engin Arık, Türkiye'nin aydınlık geleceği için çalışan değerli bir bilim insanıydı. Türkiye'yi dünya liderliğine taşıyacak ciddi bir çalışma yürüttüğü için o uçaktan sağ çıkamadı...

Toryum madeninden nükleer enerji elde edebilme konusu Türkiye için çok çok önemli…

Ülkemiz Hindistan’dan sonra dünya üzerinde en büyük toryum madeni rezervine sahip ülke…

Bugün, İsparta'da varlığı bilinen 20 Bin tonluk Toryum rezervinin, Türkiye'nin 100 yıllık enerji ihtiyacını karşılayacağı açıklandı.

Bu herkesi sevindirdi ama bu gerçek yeni değil ki…

Allah rahmet eylesin, 2007’de Isparta uçağında kaza süsüyle öldürülen (44 yıllık gazetecilik tecrübemle böyle olduğunu kuvvetle düşünüyorum) çok değerli fizik profesörü Engin Arık, bunu 2002 yılından itibaren hem makalelerinde, hem konferanslarda hem de televizyon kanallarında tekrar tekrar anlatmıştı zaten…

Türkiye 13 sene önceki o suikastte, Profesör Engin Arık ve akademisyen arkadaşlarını kaybedince, Toryum madeninden nükleer enerji üretme çalışmalarında 13 yıl kaybetti.

Yine de günümüzde bu konuda bir çaba olduğunu görmek ümit verici.

Toryum’u işlemeyi başarırsak dünya lideri olabiliriz

Toryum madeni...

Güncel gelişmeye dönersek,

Fizik profesörleri Prof. Dr. Metin Arık, Prof. Dr. Saleh Sultansoy, Prof. Dr. M. Atıf Çetiner, Doç. Dr. Abdüllatif Çalışkan ve Dr. Ümit Kaya, İsparta’da 2007 yılındaki uçak kazasında hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Arık’ın, Türkiye’de ilk kez gündeme getirdiği toryum, Türk Hızlandırıcı Kompleksi (TAC), Türk Bilim Kenti gibi projelerinden oluşan ‘Yeşil Nükleer Enerji’ üzerine ortak bir çalışma gerçekleştirdi.

Profesör Arık’ın rüyası neydi hatırlayalım?

Günümüzde, Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde görev yapan bilim insanları tarafından hazırlanan çalışmada, proton hızlandırıcıya dayalı toryum yakıtlı enerji sistemi ele alındı.

Bilim insanları, Türkiye’nin zengin toryum rezervlerine hızlandırıcı teknolojisi eklenebilirse ülkemizin ve hatta dünyanın enerji problemini çözebileceğini, böylece Prof. Dr. Engin Arık’ın rüyasının gerçeğe dönüşeceğini vurguladılar.

"Engellenerek yarım kalan..."

Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nde (CERN) evrenin sırlarını keşfetmek için tasarlanmış ATLAS deneyi, LHeC büyük hadron elektron çarpıştırıcısı ve FCC gelecek dairesel çarpıştırıcı projelerinde görevli Prof. Dr. Saleh Sultansoy, çalışmanın içeriği hakkında bilgi verdi. 

TOBB ETÜ Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Sultansoy konuşmasında aynen şöyle dedi: 

ENGELLENEREK yarım kalan TAC projesi sayesinde ‘maddenin kudret’i zerriyesi’ Türkiye ve genel olarak bu coğrafyada da irdelenecekti. 

Proje gerçekleşseydi, Türkiye bu alanda bölgesel cazibe merkezi ve küresel cazibe merkezlerinden biri olacaktı” 

Şimdi bir dakika! 

Burada çok önemli bir detaya dikkatinizi çekmek istiyorum,

Prof. Dr. Saleh Sultansoy projenin ‘Engellenerek’ yarım kaldığını söylüyor.

Acaba sayın Sultansoy da benim gibi, Isparta uçağındaki bilim insanlarına suikast yapıldığını mı düşünüyor?

Bu konuda Sultansoy’un ve diğer toryum konusunda çaba harcayan bilim insanlarının savcılara anlatacakları bilgiler ve kanaatler çok ama çok önemli olacaktır…

İşte düşen uçak...

Toryumdan nükleer enerji elde edebiliriz

Profesör Dr. Sultansoy konuşmasında, dünyanın artan enerji ihtiyacını karşılamak için geleneksel nükleer reaktörlere alternatif olarak geliştirilen bu teknolojinin özellikle son yıllarda büyük aşama kaydettiğini vurguladı.

Arkasından şöyle dedi:

“Toryumu nükleer yakıt olarak kullanmaya imkân sağlayacak bu teknoloji Türk kamuoyunun gündemine, 2007’de elim bir uçak kazasında kaybettiğimiz Prof. Dr. Engin Arık’ın 2002’de basına verdiği söyleşiyle taşınmıştı” 

Dünya rezervinin yüzde 20'si Türkiye'de

Prof. Dr. Saleh Sultansoy’a kulak vermeye devam edelim:

“Türkiye’de Eskişehir-Sivrihisar bölgesinde 380 bin ton toryum rezervi tespit edildi. Ayrıca, Malatya-Kuluncak bölgesinde havadan ön arama yapılmış, fakat rezerv tespitine yönelik çalışma yapılmamıştır.

Profesör Carlo Rubbia’nın; 1990’lardan itibaren yaptığı sunumlarda Türkiye’nin toplam toryum rezervinin 880 bin ton (dünya toryum rezervinin yüzde 20’si) civarında olduğu belirtilmektedir. Son bulgular Rubbia’nın görüşünü desteklemektedir. 

Sadece Isparta Aksu bölgesinde tespit edilen 20 bin ton üzerindeki toryum rezervi, Türkiye’nin 100 yıl boyunca enerji ihtiyacını karşılar. 

Bu bölgedeki toryum, Sivrihisar rezervlerinden farklı olarak, çok daha kolay işlenebilir niteliktedir” 

Enerji ihtiyacını yüzyıllar boyunca karşılayacak miktarda

Bilim adamlarının bugün kamuoyuna açıkladığı ortak çalışmada, AR-GE çalışmalarının nükleer reaktör ve proton hızlandırıcı teknolojilerini içermesi gerektiği belirtildi. 

Ve şöyle denildi:

“GeV enerjili yüksek akımlı proton hızlandırıcının kurulmasını öngören ulusal bir programın gerçekleştirilmesi, ülkemizin enerji gereksinimini karşılamasının yanı sıra, bilim ve teknolojinin birçok alanında kullanılan nötron spallasyon kaynağına da sahip olmamızı sağlayacaktır. 

Türkiye’deki toryum rezervinin ülkemizin enerji ihtiyacını yüzyıllar boyunca karşılayacak miktarda olduğu unutulmamalıdır” 

Ben, emperyalizme kafa tutan, Türkiye’nin dünya lideri olmasını hedefleyen mevcut iktidarın, toryum projesi konusunda bilim insanlarına destek olacağına, bu projeye sahip çıkacağına inanıyorum.

Atlasjet 4203 sefer sayılı uçuşu facia ile sonlanmıştı

Kazadan 7 saat sonra çekilen fotoğraf...

Yıl 2007…

Tarih 29 Kasım…

4203 nolu sefer neydi?

İstanbul Atatürk Havalımanı’ndan İsparta Süleyman Demirel Havalimanı’na yapılması planlanmış, tüm yolcular ve mürettebatın ölümüne yol açan bir kazayla sonuçlanan Atlasjet uçuşuydu…

Kaza sözün gelişi…

Okumaya devam edelim…

O gece hava pırıl pırıldı… 

29 Kasım 2007 günü saat 23:20'de havalanması gerekirken, Priştine seferinden geç dönmesi nedeniyle 30 Kasım'da saat 00:51'de toplam 50 yolcu ve 7 mürettebat ile kalkan KK4203 sefer sayılı uçak, saat 01:36'da inişe geçtiği sırada, havalimanına 18 km mesafedeki Keçiborlu’da düştü. 

Hava açık ve pırıl pırıldı.

Atlasjet Hava Yolları başkanı Tuncay Doğaner kazadan kimsenin sağ kurtulamadığını açıkladı.

Atlasjet'in World Focus Hava Yolları’ndan kiralamış olduğu uçak bir McDonnell Douglas MD-83 idi. 

Uçak kaza esnasında World Focus Hava Yolları pilotları tarafından kumanda edilmekteydi.

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki bir fizik konferansına katılmak üzere uçakta bulunan nükleer fizikçiler Engin Arık, Fatma Şenel Boydağ ve yanlarında bulunan 4 akademisyen kazada hayatını kaybedenler arasındaydı.

İlk olarak pilotlar suçlandı

Uçak enkazında kara kutularda yapılan araştırmada uçağın bazı hayati sistemlerinin arızalı olduğu ortaya çıktı.

Kazayla ilgili vefat eden iki pilot suçlandı.

Uçağın enkazı 1.830 metre rakımlı Türbetepe'de, orman gözetleme kulesine yakın bir yerde bulundu. 

Uçak bulunduğunda iki parçaya ayrılmış, gövdesi ve arka kısmı ayrı yerlere düşmüş durumdaydı. 

Bir kanadı ve motoru bir tepenin üzerinde iken gövdesi 150 metre aşağıda bulunmaktaydı. 

Kaza sonucu kokpit kısmı da gövdeden ayrılmıştı. 

Bagajlar, cesetler ve enkaz geniş bir alana dağılmış ve polis tarafından kordonla çevrilmişti.

Isparta Valisi Şemsettin Uzun, yaptığı bir açıklamada uçağın enkazının bulunduğu yerin havalimanına iniş rotası üzerinde bulunmadığını belirterek, "Uçak oraya nasıl indi anlamak mümkün değil. 

Sırtın öbür tarafına düşmüş" dedi.

Uçağın bilinen bir arızası yoktu ama gerçek farklıydı

Bölgede yapılan incelemede öğleden sonra uçağın uçuş bilgisini ve kokpit seslerini kaydeden iki kara kutu (ses kaydı yapan CVR ve uçuş bilgilerini kaydeden FDR cihazları) bulundu. 

Hava şartları olumluydu ve uçağın bilinen bir teknik sorunu yoktu.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 3 Aralık 2007 tarihinde, uçağın kuleyle yaptığı son konuşmadan sonra rotasından saptığının kesinleştiğini, ancak bunun nedeninin henüz bilinmediğini açıkladı. 

Aynı açıklamada, hava koşullarının uçuş için uygun olduğu, havaalanındaki cihazların normal çalıştığı, uçağın motorlarının çarpma anına kadar faal ve iniş takımlarının açık olduğu belirtildi.

Karakutular çözümlenmek üzere Almanya’ya gönderildi. 

Gelen ilk haberler, karakutularda tüm kayıtların bulunduğu, verilerin pilotaj hatasına işaret ettiği yönündeydi. 

Buna göre, pilotlar, başlangıçta kurallara uygun olarak 2.600 m'ye kadar alçalmışlardı. 

Daha sonra uçağın rotasından sapmasının nedeni, pilotların yön tayinlerinin bozulmuş olmasıydı. 

Tepeye yaklaştıklarını fark ettiklerinde uçağı düzeltmeye çalışmışlardı, ancak bu manevranın sonucu olarak kuyruk kısmı tepeye çarpmıştı.

Kanadalı uzman: Pilotaj hatası iddiası inandırıcı değil

Ancak, düşen uçakta bazı avukatlar adına üç saat kadar araştırma yapan Kanadalı uzman Max Vermij, düzenlediği basın toplantısında pilotaj hatasını yeterli bir açıklama olarak görmediğini ve uçağın donanımında bir arıza olduğuna inandığını belirtti. 

Vermij, yaklaşık 2.000 m yükseklikte ve iniş yönünde olmayan uçağın iniş takımlarının açık olmasının teknik bir arızanın varlığına işaret ettiğini belitti. 

Aynı basın toplantısına katılan Amerikalı avukatlar, uçakta bir arıza olması halinde uçağı üreten Boeing firmasının kazazede ailelerine tazminat ödemesi gerektiğini, bu tazminatın 200 ila 300 milyon doları bulabileceğini, bunun için şimdiden ailelerin yarısına ulaşıp vekâlet aldıklarını belirttiler. 

Avukatlar, başlangıçta ailelerden ücret almasalar da, davanın başarılı olması halinde tazminat tutarının %20'si ila %30'u kadar ücret talep edeceklerini belirttiler.

Hayati EGPWS sistemini kim devre dışı bıraktı?

Ulaştırma Bakanlığı'nın Kasım 2008'de onayladığı ve adli soruşturmayı yürüten Keçiborlu Savcısı'na gönderdiği kaza raporu basında yer aldı. 

Raporda, kazanın sebepleri arasında pilotların yorgun ve deneyimsiz olmaları, "alçalma planındaki usulleri doğru kullanmamış" ve "karşılıklı çapraz kontrol sağlamamış" olmaları gösterildi. 

Uçağın uçuş güvenliği ile ilgili 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren uçaklarda kullanılması mecburi ekipmanlarından olan yer yaklaşım ikaz sisteminin  (EGPWS) de arızalı olması nedeniyle pilotun sistem tarafından ikaz edilemediği ve kör uçuş yaptığı, bunun sonucu olarak da uçağın kuyruğunun Türbetepe'ye çarpmasına mani olamadığı açıklandı. 

Saat 23:35'te Isparta havalimanı trafik kontrol kulesinden iniş izni istendikten 10 dakika 23 saniye sonra kule tarafından cevap verilmesi hava trafik kontrolündeki aksaklık olarak gösterildi.

Bir diğer teknik eksiklik, Isparta Havaalanı'na yaklaşmayı kolaylaştıracak haritanın uçağa yüklenmemiş olmasıydı. 

Flaplar açık değildi

Rapora göre, pilotların geç karar vermesinden kaynaklanan bu olay bir kontrollü uçuşta yere çarpma kazası (CFIT) idi.

Ve uçağın flapları açılmamıştı, bu da pilotların dikkatini dağıtmış olabilirdi. 

223° istikametinde seyreden uçak, 30° sola dönmesi gerekirken hata sonucu 30° sağa dönmüş, 253°'deki bu yeni istikamet, uçağı Türbetepe'ye yöneltmişti. 

EGPWS sistemi arızalı olan uçaktaki pilotlar yere yaklaşmakta olduklarını anlamamışlardı. 

Ayrıca, zemin karanlık olduğundan pilotların yer-gök ayrımını yitirdikleri "kara delik etkisi" adı verilen yanılgının da oluşmuş olabileceği üzerinde duruldu. 

Pilotların hata yapmasına neden olabilecek diğer etkenler olarak, daha önce Isparta Havaalanı'na hiç uçmamış olmaları ve MD-83 model uçakla uçmakta tecrübeli olmamaları gösterildi. 

Yapılan otopside pilotların alkollü olmadıkları belirlendi.

Raporda ayrıca, Türkiye'de ulaştırma kazalarını incelemek üzere ABD ve Avrupa'daki örneklere benzer bir "Ulusal Taşımacılık Emniyet Teşkilatı" kurulması tavsiye edildi.

Sabotaj iddiası ortaya atıldı ama üstü örtüldü

Uçağın düşmesinin hemen ardından, bir sabotaj neticesi düştüğü iddiası ortaya atıldı. 

Bu yönde maddi bir kanıt bulunmamasına rağmen, uçakta Süleyman Demirel Üniversitesindeki bir konferansa gitmekte olan beş fizikçinin bulunmasının, sabotaj iddiasını güçlendirdiği öne sürüldü. 

Kazada hayatını kaybeden Engin Arıkın Türkiye'de CERN benzeri bir parçacık hızlandırma laboratuvarı kurma projesinde çalışması vurgulandı, bu projenin Türkiye'ye büyük teknolojik atılımlar yaptıracağı öne sürüldü. 

Üstü kapalı olarak, Türkiye'nin bu var olacağı iddia edilen gelişmeyi istemeyen düşmanları ve "uluslararası nükleer lobisi", bilim adamlarına sabotaj düzenlemekle itham edildi.

Ne var ki bu iddianın üzerine gidilmedi…

O günlerde, bazı gazetecilerin ve siyasetçilerin senelerdir ısrarla uyarıyor olmasına rağmen, FETÖ’nün Türkiye için ne kadar büyük bir bela olduğundan, ne iktidardaki ortağı AKP yönetiminin ne de Türk halkının henüz haberi yoktu.

Meğer, her belanın arkasında FETÖ varmış!

Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru’nun açıklaması da sabotaj konusunun kapatılmasını sağladı.

Arıduru, uçağa sabotaj yapıldığına dair herhangi bir kanıt olmadığını söylemişti.

Ben aynı fikirde değilim.

Bu çok acı olaya kaza diyemiyorum. 

Sebebi ise hepimizin bildiği FETÖ ve CIA işbirliğinin bu ülkede yaptığı, vesile olduğu suikastler, katliamlar, terör saldırıları, işlediği cinayetler, kaza süsü verilmiş saldırılar, kumpaslar, 17-25 Aralık yargı darbesi girişimi ve 15 Temmuz darbe girişimi…

Ve daha buraya yazmadığım pek çok hainlik…

FETÖ, bu ülkede yapılabilmesi düşünülemeyecek hangi akıllara durgunluk veren eylemleri gerçekleştirmedi ki…

Olayın gerçekleştiği günlerde savcılığın ya da bir başka makamın, yaşanan bu saldırıya ‘bilim adamlarına düzenlenen suikast’ şüphesiyle bakması ve delil aramasını beklemesi elbette sürpriz olurdu.

Ancak bugün geriye dönüp bakınca, adeta çelişkiler yumağı halindeki bu olayın en büyük şüphelisinin FETÖ olduğunu düşünmemek saflık olur.

Amaç elbette, pek çok konuda olduğu gibi Toryum kaynaklı nükleer enerji konusunda da Türkiye’nin önünü kesmekti.

Ne yazık ki FETÖ ve CIA birlikte bunu başardı…

Tıpkı, BBP Partisi lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Hrant Dink’ı, Necip Hablemitoğlu’nı, Orgeneral Eşref Bitlis’i, Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’yi, Özel harekat Daire Başkanı Behçet Oktay’ı ve daha binlerce insanımızı öldürdükleri gibi Isparta uçağındaki bilim adamlarını ve günahsız uçak yolcularını, uçuş görevlilerini gözlerini kırpmadan öldürdüler. 

BBP lideri Yazıcıoğlu Toryum konusunda çok bilgiliydi, onu da FETÖ katletti

6 bilim insanının hayatını kaybettiği şüpheli uçak kazasından 2 yıl sonra, 2009 yılında BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu bir televizyon kanalına canlı olarak bağlanmış ve Toryum madeni hakkında bilinmeyen geçekleri izleyicilerle paylaşmıştı. 

Yazıcıoğlu, telefon görüşmesinde toryum konusunda birtakım bilgileri paylaşarak konuya ne kadar hakim olduğunu kamuoyuna göstermişti.

BBP Lideri Merhum Yazıcıoğlu, telefon görüşmesinden 33 gün sonra dava arkadaşlarıyla birlikte haince planlandığı belirtilen helikopter kazasında hayatını kaybetti.

Kamuoyu, çok sonradan da olsa olayın sadece bir kazadan ibaret olmadığına kanaat getirdi ve saldırıyı FETÖ’nün gerçekleştirdiği ortaya çıktı. 

Toryum madeni çalışmalarını inceleyen, araştıran ve bu konuda bilimsel çalışmalar yapan bilim adamlarının, siyasetçilerin şüpheli ölümleri, "Toryum madeninin araştırılması ve geliştirilme çabalar engelleniyor?" Düşüncesini kuvvetlendirdi.

Kazanın ardından neler yaşandı?

Enkaz kaldırma çalışmaları 7 Aralık'ta başladı. Enkaz parçalara ayrılarak traktörlerle yakındaki Yeniköy'e götürüldü. Yolun karla kaplı olması, çalışmaları yavaşlattı.

Isparta İl Genel Meclisi, 3 Aralık 2007'de kazanın olduğu tepeye bir anıtmezar yapma kararı aldı.

Atlas Jet, 14 Aralık 2007'de, kazazedelerin ailelerine yirmi beşer bin dolar "ön ödeme" yapacaklarını açıkladı.

Atlasjet 4203 seferi davasının seyri şöyle oldu

Isparta Ağır Ceza Mahkemesinde süren duruşmalarda, uçağa Yer Yaklaşım İkaz Cihazı EGPWS cihazını Eritre’de taktıran teknisyen Reşit Atalay'ın taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme suçundan yargılanmasına karar verildi. 

Savcılık, hava taşıtları için olmazsa olmaz öneme sahip EGPWS cihazının arızalı olduğunu iddia etmekteydi. 

Bu nedenle EGPWS cihazının üreticisi Honeywell firmasından cihazın durumu ile ilgili rapor istendi.

Açılan dava neticesinde World Focus Hava Yolları ortağı Yavuz Çizmeci, aynı hava yolu şirketinin Genel Müdürü Aydın Kızıltan ve çalışanı İsmail Taşdelen ’taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme’ suçundan önce on dörder yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Sanıkların cezası on birer yıl sekizer aya indirildi. 

World Focus Hava Yolları teknisyeni Fikri Zafer Dinçer, aynı suçtan 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Dinçer'in cezası 5 yıl 10 aya düşürüldü.

Dönemin Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru ve Genel Müdür Yardımcısı Oktay Erdağı, ’taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet verme’ suçundan beraat ederken, ’görevi kötüye kullanma’ suçundan ikişer yıl hapis cezası aldı. 

İki sanığın cezasının birer yıl sekizer aya indirildiği dava kararı 11 Mart 2016 tarihinde Yargıtay tarafından bozuldu.

Ben bir gazeteci olarak bu olayla ilgili dosyanın, bilim adamlarına ve Türkiye’nin geleceğine yapılmış bir suikast araştırılmasıyla yeniden açılmasının, ülkemizin menfaatine olacağını düşünüyorum.

Elbette, görülen davada mahkum olanlar ya da olmayanlarla ilgili bir sözüm, kastım yok. 

Benim söylediğim başka bir şey…

Bilal Özcan yazdı...

YORUM YAP
YORUMLAR