DERBİNİN AYRI NAMUSU VAR!
F.BAHÇE-G.SARAY MAÇI BİTTİ AMA TARTIŞMALAR BİTECEK GİBİ GÖRÜNMÜYOR. DERBİ SONRASI SPOR YAZARLARININ GÖRÜŞLERİ…
F.Bahçe-G.Saray maçı sonrası spor yazarlarının görüşleri
Utanç verici (Atilla Gökçe)
Skor tabelasına bakmayın. Orada sadece gollerin sayısı var. O rakamlar bir de kazanan takımı açıklar.
Kazanan takım Fenerbahçe! Şampiyonu yenmek elbette avutur taraftarı... Futbolcular aradıkları teselliyi bulur. Bir de evinde asla kırılmayan bir gurur...
Galatasaray’a bakarsak... Kimliğini kaybetmiş futbolcularla Kadıköy’e uğramışlar. Ne Muslera ne Semih, ne Gökhan... Ne Hamit, Selçuk, Melo... Ne de Terim’in sürprizi Elmander! Hepsi de hayal kırıklığı kahramanlarıydı. Zembereği boşalmış saat gibiydiler. Duruyorlardı, şaşkınlardı.
Burak Yılmaz da öyle. Amrabat ve Aydın da bozmadılar o şaşkınlar korosunu.
‘Nasıl olsa biz alacağımızı aldık’ dercesine maçı Fenerbahçe’ye bıraktılar. Bir Drogba! Elinden geleni yapmaya çalıştı. Arkadaşlarını toparlamak istedi, Allah’ı var. Fenerbahçe, penaltıyla geriye düştükten sonra dağılmadı, sarsılmadı. Konuğu gibi kaybolmadı. Kendi evindeki maça inanılmaz bir istek ve dirençle sahip çıktı. Kimse o gollerin arkasındaki penaltı kararına, faul tartışmalarına takılmasın. Fazlasını yapmaya niyet eden, niyetlenen kimdi? Maçı kimin sahiplendiğine baksın.
Sakat Meireles, sakatlıktan dönen Emre, ağır darbelerle sık sık düşüp tedavi gören Mehmet Topal her şeye rağmen maçı kazanmanın yollarını aradılar, buldular. Rakibi oyundan düşürdüler. Ezeli rekabetin pastasını pişirdiler.
Kazananı kutlayalım, bu yeter!
Ama bitmedi. Kimse bizi utandırmak zorunda değildi. Dünya derbisi diye parlatıp, pazarlamaya çalıştığımız şu maçı utanç bulamacına yatırmak gereksizdi. O yüzden ilk dakikalardan itibaren dayılık-delikanlılık gösterilerine yeltenen, ağır abi pozlarına bürünen itişip kakışan ve ille de hır çıkaran oyuncuları protesto ediyorum. Size aferin diyenler olabilir. Ama saygıyı hiç hak etmiyorsunuz. İşte o nedenle bizleri utandırıyorsunuz!
(Milliyet)
Yine gerginlik (Kadir Çetinçalı)
Şampiyonluk her şeyden önemli ama G.Saray-F.Bahçe derbisinin ayrı namusu var. G.Saray yıllardır Kadıköy’de yenemediğini rakibini bir kez daha yenemedi. İlan edilen şampiyonluk ile birlikte sarı kırmızılılar için lig bitmiş. Başkanı, teknik direktörü kanal kanal dolaşıp şampiyonluk cakasını satarken, oyuncusu da elbet de şampiyonluk gecelerine dalmış.
F.Bahçe ise yitik gördüğü sezonu şampiyonu yenerek, zevahiri kurtarma amacındaydı. Kurtardılar da! F.Bahçe futbol olarak galibiyeti hak etti. Ancak F.Bahçe’ye başta Cüneyt Çakır olmaz üzere Fatih Terim de ciddi katkı yaptı. F.Bahçe’nin takım olarak en kuvvetli bölgesi orta saha. Aykut Kocaman son haftalarda yıpranan takımını az sayıda maç oynamış Emre ve Meireles takviyeleri ile orta alanda diri tutmayı hedeflemişti. Buna karşılık Terim ne yaptı? Haftalardır topa ayağını sürmemiş Elmander’i forvetin arkasında oynatarak kendi orta alanını direncini azalttı.
G.Saray orta sahayı geçmezken bir şans penaltısı ile öne geçti. F.Bahçe orta alanı ve maçı kontrol altına alan taraftı fakat kale önünde üretken olamıyordu. F.Bahçe’nin peş peşe gelen iki golünün öncesinde de açık faul vardı. İlkinde Hamit’e yapılan faulü es geçen Çakır, Eboue’ye yapılan açık faulü de görmeyip, devre arasındaki muhtemel soyunma odası baskınını da bertaraf ediyordu!
Amrabat, Elmander değişikliği de futbol olarak fazla etki yapmadı. Ta ki, Emre ile Meireles’in çıkması ile G.Saray baskıyı aşıp, F.Bahçe kalesine yüklenebildi. Emre Belözoğlu’nun sarı kart bile görmeden sahadan çıkması Çakır’ın ayrı bir ayıbı idi. Çakır’ın durumu idare etme çabası sonucunda Volkan’ın her G.Saray maçında gördüğümüz çirkin hareketlere yöneldiğini bir kez daha gördük. Kabadayı Volkan, kendini Çakır’a rağmen attırmayı başarırken, Sabri’yi de kızarttı. Kaleye M.Topal’ın geçmesi G.Saray için kalan 5 dakikada küçük de olsa bir avantajdı ama sarı-kırmızılılar Topal’ın kalesine tek şut bile çekemeden doldur boşalt ile oyunu bitirdiler.
Bir derbi daha geride kalırken, futbolun lezzetinden çok çirkinliklerinin ağır bastığını gördük. G.Saray şampiyonluğu hak etmişti. Dünkü maç da gösterdi ki, F.Bahçe de Şampiyonlar Ligi’ni Beşiktaş’tan fazla hak ediyor.
(Vatan)
Eboue’nin aldığı risk (Uğur Meleke)
Aykut Kocaman, geçen yılın ilk TT Arena ziyaretinde 4-3-3’ün santrfor pozisyonunda Alex’i ilk kez denemiş, o testin bedelini 3-1’lik mağlubiyetle ödemişti. Bu yılın ilk yarısında Aybaba, Kadıköy deplasmanında sol bekte Escude’yi ilk kez denedi, orada da sonuç hezimet oldu. Bir derbide Amerika’yı ilk kez keşfetme sırası bu kez Terim’deydi(!): Tamam Elmander çok yürekli, Elmander harika bir takım oyuncusu. Ama Elmander fiziksel olarak yüzde yüz değilse çok eksiliyor, sıradan bir adama dönüşüyor. Terim, fiziksel olarak hazır olmayan Elmander’i, Sneijder’ın pozisyonunda ilk kez Kadıköy’de denemeye kalkınca o da ağır bir bedel ödedi: Kadıköy’de Galatasaray dikey pas trafiğinde aksadı, oyunun kontrolünü Fenerbahçe’ye verdi ve bedelini ilk 45’te 2-1’lik yenilgi ile ödedi...
46’da kalkacak tabelada Elmander’in numarasının yazacağını aşağı yukarı herkes tahmin ediyordu, ama yerine giren adamın Amrabat olması, bence Galatasaray teknik ekibinin ikinci hatası. Birincisi, istediği skoru yakalayan Fenerbahçe’nin, Amrabat’ın istediği derin boşlukları bırakmasını beklemek bence hayalcilik. İkincisi de, Galatasaray’ın sorunu zaten hücumda süratlenmek değil, birinci-ikinci ve ikinci-üçüncü bölgeler arası pas trafiğini akıcı hale getirememekti. Bunu da bir kenar hücumcusu değil, ancak orta sahaya yapılacak bir yetenek takviyesi çözebilirdi. Emre sakat, Engin evde olduklarına göre kulübedeki çare Yekta olabilir gibiydi sanki.
Tabii Galatasaray’ın orta sahada bu denli aksamasında Fenerbahçe’nin yürekli merkez oyuncularının hakkını teslim etmek gerek. Mehmet, Emre ve Raul (hocalarının maçın başında kullandığı tabirle) yürek ve fizik olarak yüzde yüzlerini sahaya koydular; şampiyon Galatasaray’ın son haftalarda büyük çıkış yapan Hamit-Melo-Selçuk üçlüsünü de etkisiz hale getirdiler.
Son tebrikse gecenin yıldızına, şovu çalan adama: Webo’ya. Geldiği günden beri Kuyt’ı, Sow’u, tüm takımı bir kademe ileri çekti. Belki çok gösterişli değil, ama çok faydalı. Dünkü üç puanın kazanılmasında onun çabası başroldeydi. Evet, ikinci golde Eboue’yi ittiği net olarak gözüküyor, ama sanırım Fatih Terim tribünde şunu düşünmeden edememiştir: Orada Fildişili yıldızın ayakta kalma ihtimali yok muydu? Orada düşerek faulü kazanmayı denemek, almaya değer bir risk miydi? Eboue’nin Gençlerbirliği maçında aldığı bir benzer risk üç puana mâl olmuştu üstelik... Umarım aynı şeyleri kendini televizyondan izleyince Eboue de düşünmüştür.
(Milliyet)
Hırs ve akıl (Levent Kalkan)
Galatasaray’ın tribündeki hocası Fatih Terim dün 14 yıllık galibiyet özlemini bitirmek için büyük risk aldı. Terim beklenmedik şekilde Drogba, Burak ve Elmander’li 11’i sahaya sürdü. Bu üçlü Mersin maçında bile birlikte oynamamıştı. Terim, 6 Nisan’daki Mersin sınavının devre arasında Semih ile Amrabat’ı, Sneijder ve Emre ile değiştirirken, Elmander’i 90 dakika yedek bekletmişti.
Teknik adamların hırsları hiçbir zaman akıllarının önüne geçmemeli. Terim’in bu fantezisi ilk yarıda orta sahanın tamamen Fenerbahçe’ye kaptırılmasına yol açtı. Sarı-lacivertli takım geriye düşmesine rağmen ilk yarıda iki gol atarak üstünlüğü yakaladı. Devredeki Elmander-Amrabat değişikliği Galatasaray’ı ayağa kaldırdı ama sarı-kırmızılı takımın maçı kazanacak ölçüde motivasyonu yoktu.
Fatih Terim, Kadıköy’de üç forvetli bir takımı bir daha ne zaman sahaya sürecek, merakla bekleyeceğiz!
(Milliyet)
Fatih Terim’in saçma kumarı (Serhat Ulueren)
Bu Eboue’ye daha ne kadar tahammül edecek G.Saray teknik direktörü Fatih Terim anlamak mümkün değil. Seni 3-0 biten Şampiyonlar Ligi’ndeki ilk Real Madrid maçında yakan, Türk Telekom Arena’da G.Birliği’ne 1-0 kaybettiğin maçta Belçikalı rakibinin küçücük dokunmasında kendini yere atıp golü yediren yine Eboue.
Dün ağır çekimde pozisyonu izleyen Webo’nun Eboue’ye faul yaptığını düşünebilir ama normal çekimde Eboue, Webo’nun önüne geçerken zaten kayıyor ve düşüyor. Bence faul kesinlikle yok. G.Saray’da sahanın en kötü ismi yine Hamit.
Yedikleri ilk golde topu faul gerekçesiyle bırakıyor, F.Bahçe’de Webo topu alıyor, veriyor, Gökhan Gönül ortalıyor, Gökhan Zan, Melo ve Semih izliyor ve topa hareketlenen Webo golü atıyor. Kısacası G.Saray tam takım uyuyor.
EVLERE ŞENLİK GOLLER
Eee şampiyon oldular, antrenman yok, kamp yok, senin hocan yine kulübede ve soyunma odasında yok, rakibin gol atacak mecali yok ama iki gol yiyorsun, ikisi de evlere şenlik.
F.Bahçe takımı iddia ediyorum 34 haftanın 33 haftasında rakiplerine yenilebilir ama Kadıköy’de G.Saray’ı bu zihniyetle ne zaman oynarlarsa oynasın yener. Enazından yenilmez.
Çünkü karşılarında G.Saraylı futbolcuları görünce şahlanıyorlar, buna rakip teknik direktörün aylardır doğru dürüst maç oynamayan Johan Elmander’i orta sahanın ortasında oynatma gibi saçmalıkları eklenince F.Bahçe’nin G.Saray’ı mağlup etmesi çok kolay oldu.
SNEIJDER NEREDE?
Sneijder yok, neden diye soruyorsun, kimi akrabası öldü 2 gün antrenma çıkmadı ondan diyor, kimi de ağrısı vardı ondan oynamadı diyor. Kısacası neden oynamadığını bilen Terim dışında kimse yok. Terim’e sorsan hemen bir bahane üretir. Şimdi Terim bana kötülerin kötüsü Hamit’e nasıl bu kadar tahammül ettiğini ve neden ısrarla görev verdiğini, Elmander’e hangi düşünceyle orta sahanın ortasında görev verdiğini, Dany gibi çabuk bir oyuncuyu neden oynatmadığını anlatsın.
YENİLGİ TERİM’E SORULMALI
Evet G.Saray şampiyon oldu, kutlamak lazım ama F.Bahçe’nin ölüsü bile yetti G.Saray’a. Üstelik G.Saray’ın hiçbir stresi yoktu, dedik ya şampiyondu zaten onlar. Bahanesi ve mazereti olmayan G.Saray favori çıktığı maçta Kadıköy’de yine kaybetti. Neden mi kaybetti? Çok bilen Fatih Terim’e sormak lazım.
(Vatan)
Sezonu erken kapamışlar (Osman Şenher)
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanan derbi maçlar hep zor geçer. Dün gece puan, puanlar Fenerbahçe’ye lazımdı. Galatasaray, Sivas maçında şampiyonluğu perçinleyerek sezonu kapamış. Fenerbahçe, daha istekliydi, daha çok gol pozisyonuna girdi. Bunun da karşılığını galip gelip, 3 puanı hanesine yazdırarak aldı.
Galatasaray bu sezonun şampiyonu... Böyle maçlar puana ihtiyacın olmasa da kulüp için prestijdir. Demek ki, futbolcular kendilerini salmışlar, Bu maça iyi hazırlanmamışlar. Fatih Terim kadrosuna çok güvenmiş; Elmander, Burak ve Drogba üçlüsüyle başlaması, bunun göstergesi. Takımını kampa bile almamış. ‘Siz şampiyon takımın futbolcularısınız, derbide çıkıp takır takır oynarsınız’ diye düşünmüş.
Fenerbahçe buna müsade etmedi. Oyunun büyük bölümünde Galatasaray’dan daha iyiydi. Atılan gollerde Gökhan Zan’ın ve Eboue’nin hataları affedilecek gibi değil. Gollerden önce Cüneyt Çakır’a da bir parantez açmak lazım. İlk golde Hamit’e yapılan faul; devamında Webo golü attı. İkincisinde gene Webo’nun, Eboue ile mücadelesinden faul kararı çıkmalıydı. Cüneyt Çakır, Türkiye’nin en iyi hakemiyse böyle hatalar yapmamalı. Maçın gidişatında da iki takımın lehine ve aleyhine çok hata yaptı Çakır. Böylesine, uluslararası arenada övündüğümüz bir hakeme yakışmayacak kadar kötü maç yönetti. En doğru hareketi, Volkan’a gösterdiği kırmızı karttı. Sabri ise Volkan’ın tuzağına düştü. O itişme kakışmalarda Volkan’ın yanından uzaklaşmalıydı. Ama Volkan dün akşam, sinirlerine hakim olamayan bir yapıdaydı. Hareketlerini hoş karşılamıyorum. Zaten kırmızı kart gördü.
Sonuçta, dün geceki yenilgi ile Galatasaray’ın kaybı sadece prestij oldu. Fenerbahçe ise ligi ikinci bitirip, şampiyonlar liginde ön eleme oynamayı garanti altına aldı.
Maçtan keyif almadım. Bol pozisyon olmadı. Bu kadar kaliteli futbolcuları olan iki takım da sahaya daha iyi futbol koymalıydı.
(Milliyet)
Kavga çıkacağı çok belliydi (Ruşen Çakır)
Yöneticisi yanyana oturmaz, futbolcusu birbirinin boğazını sıkar, teknik direktörün bir tribünde, seyirci malum, hakem ise kibirden hata üstüne hata yapar: Lig’in en büyük karşılaşmasının tablosu özetle bu. Utanmamız gerekirken kendimizi kandırıp duruyoruz. Bu zincir çok geçmeden (bir kez daha) kötü bir şekilde kopacak...
Maça gelince. Daha ilk dakikalardan itibaren bir sinir harbi şeklinde geçeceği belliydi ve öyle oldu. Öyle ki her iki takımdan sadece birer oyuncunun atılmış olması bir mucize. Bu sinirin ilk nedeni geleneksel rekabetin her geçen gün daha büyük bir gerilime dönüşmüş olması ve tabii ki G.Saray’ın 10 puan farkla şampiyonluğu garantilemesiydi. Eğer maçtan önceki o gereksiz “alkışlama” tartışması olmasa belki biraz daha sakin geçebilirdi ama her durumda kavga çıkacağı belliydi.
G.Saray çok kötüydü, son dakikalarda Burak’ın kaçırdığı iki pozisyon sayılmazsa gole yaklaşamadı bile. Buna karşılık F.Bahçe daha derli toplu, daha iyiydi. Normalde maçı kazanmaları gerekirdi, hakarıydı, ama Cüneyt Çakır’ın yardımı olmasaydı 3 puana ulaşmaları zor olurdu. Vatan’da G.Saray maçlarıyla ilgili ilk yazılarıma geçen yıl Mart ayında İstanbul’da oynanan Trabzon maçıyla başlamıştım. Yine Çakır yönetiyordu ve yine iki takımdan da rol çalmıştı ve ben de yazıma “Hakem seyretmek” başlığını atmıştım. Bu sefer de öyle oldu. Üç golde de, özellikle Webo’nun ikinci golünde çok ciddi sorunlar vardı. Yanıbaşında edilen küfürlere ses çıkartmaması da cabasıydı.
TERİM OLSAYDI
Dün Fatih Terim’in ilk 11’e Elmander’i seçmesi ilginç görünmüştü, ama ilk 45 dakikada bunun pek de isabetli olmadığını anladık. Ama sarı-kırmızılılar o kadar kötüydü ki bu anlamlı maçı alması pek mümkün görünmüyordu. Belki bir tek şartla durum değişebilirdi: Terim’in tribünde değil kulübede olması halinde.
Bir G.Saraylı olarak böyle bir derbiyi Saracoğlu’nda izlemek isterdim ama maalesef bu hayalden de öte bir şey ülkemizde. Aynı şekilde F.Bahçe taraftarlarıyla da TT Arena’da yanyana derbi izlememiz mümkün gözükmüyor.
F.Bahçe'den özellikle Mehmet Topal’ı tebrik etmek istiyorum. Volkan ve Emre hakkında ne düşündüğümüyse yazmak istemiyorum. Cüneyt Çakır’ı da bir daha herhangi bir derbide görmek istemediğimi belirtmek boynumun borcu.
(Vatan)
Kumar ve profesyonellik (Tayfun Bayındır)
Her derbinin bir öyküsü vardır. Ve bu öykülerin içinde her zaman gerilim vardır. Sakin başlayıp gergin bitenleri çoğunluktadır... Tıpkı dün olduğu gibi.
Önce 90 dakikayla ilgili genel bir durum tespiti yapalım:
1- Halen dünyanın en iyi 5 hakeminden biri olarak gösterilen Çakır, üzülerek söylemeliyim ki dün sahanın en kötüsüydü. F.Bahçe’nin attığı 2. golde faul var. Kuyt’a yapılan penaltı ama asıl önemlisi başta Riera ve Melo olmak üzere bazı oyunculara göstermediği kartlar yüzünden sakin giden maç, çığırından çıktı.
2- Volkan sinirlerine hakim olmayı beceremiyor. Kolunda kaptanlık pazu bandı varken ve de takım bütün oyuncu değişiklik haklarını kullanmışken Sabri’yle dalaşması olacak iş değil. Maçın bitmesine 5 dakika var, F.Bahçe kalecisiz kalıyor ve en iyi oyuncusu, pas dağıtıcısı, kesicisi Mehmet Topal’ı en çok ihtiyaç duyduğu anda kaleye geçiriyor. Volkan bunun benzerini milli takımda da yapmıştı. Bu tecrübede bir oyuncunun böyle davranmasını anlamak mümkün değil, bu asla profesyonellikle de bağdaşmaz.
3- Fatih Terim’in Elmander kumarı tutmadı. Terim elindeki 5 benzemezle Aykut Kocaman’ın 3 asına rest çekti, ne yazık ki blöf tutmadı.
4- F.Bahçe ligde bu sezon sürekli maç seçti. Dünkü karşılaşma da seçilmişti. O nedenledir ki olağanüstü yorgun F.Bahçe, ilk 70 dakika belki de bu sezonun en tempolu, en çok pres yaptığı lig maçını oynadı. Kocaman’ın bu hastalığa çare bulması lazım.
REVİZYON ŞART
Dün Devler Ligi’ni garantileyen 2 takım izledik. Gördük ki 2 takımda da ciddi revizyona ihtiyaç var. G.Saray’ınki 2’yi 3’ü geçmez. Çünkü onların çok güçlü bir yedek kulübesi var ama F.Bahçe öyle değil.
11 çıkan ile kenardan giren arasında hem takıma katkı, hem istekli oynama, hem de Aykut Kocaman’ın planlarını uygulama anlamında çok ciddi farklılıklar var.
17 maçtır G.Saray, Saracoğlu’nda kazanamıyor. Dünkü kadro da kazanamıyorsa F.Bahçe’nin üstünlüğü daha çok uzun süre devam eder. Meireles, Webo, Topal, Yobo ve Hasan Ali dün çok ama çok öne çıktılar. Sow biraz daha diri, Emre de biraz daha güçlü olabilseydi F.Bahçe çok daha farklı kazanabilirdi.
(Vatan)
Hak ettiler ve kazandılar (Rüştü Reçber)
G.Saray ve F.Bahçe.. Biri şampiyonluğu garantilmiş, hafta boyunca bu zaferin tadını çıkaran bir takım. Diğer tarafta F.Bahçe.. Kaybettiği çok önemli hedeflerden sonra Şampiyonlar Ligi’ne katılmayı garantilemek için 1 haftadır bu derbiyle yatıp, bu derbiyle kalktı. Maç genelinde üstün bir futbol ortaya koyan sarı-lacivertliler, istediği sonucu almasını bildi.
F.Bahçe oyuna ne kadar iyi başladıysa, G.Saray da bir o kadar kötü başladı. Uzun zamandır oynamayan Elmander sahada 10 kişi bıraktı G.Saray’ı. Fakat bunun yanında göze çarpan en önemli şey sarı-kırmızılı futbolculardaki şampiyonluğun verdiği rehavetti. Herhalde G.Saray bir sezon boyunca atağa çıkarken yaptığı top kayıplarının toplamını bu derbide yaptı. Organize olmaktan çok uzaktalardı. Sahadaki konsantrasyon ve motivasyonları düşük seviyedeydi.
Ama F.Bahçe tam tersine maçı kazanmalarının ne kadar önemli olduğunu bilerek oynadı. Koşan, her türlü organizasyon içerisinde olmaya çalışan bir görüntüdeydi. 1-0 geriye düşmelerine rağmen ilk 20 dakika boyunca oyunu forse ettiler.
Belki de G.Saray’ın en iyi oynadığı anlar dediğimiz 20-26. dakikalar arasıydı. Zaten o anlarda da golü buldular. Ve G.Saray’ın maç boyunca sadece Burak’la yakalamış olduğu 2 pozisyonu vardı. Onlar da 83 ve 88. dakikalardı.
KAPTANLARA YAKIŞMADI
F.Bahçe, faul kokan pozisyonların devamında attığı gollerle kazandı. Fakat maç içerisinde hiç de tasvip etmeyeceğimiz, kaptanlık seviyesindeki 2 oyuncunun yakışmayan hareketleri vardı. Volkan ve Sabri, hem A Milli Takım’dan arkadaşlar hem de iki güzide kulübün oyuncuları. Belki de yaptıkları yanlışı maçın ardından çok daha iyi anlayacaklardır.
Çakır sınıfta kaldı
Hakem Cüneyt Çakır, böyle önemli bir maçta vermiş olduğu kararlarla taraflı-tarafsız herkesin tepkisini çekti. Kritik durumlarda verdiği en doğru karar herhalde penaltıydı. Onun dışında F.Bahçe’nin atmış olduğu ilk golde Hamit’e yapılan pozisyonu ve arkasından 2. golde de Eboue’ye yapılan hareketi faul olarak değerlendirmedi.
(Vatan)
İSTEYEN KAZANDI (GÜNTEKİN ONAY)
50 bin seyircisinin önünde konsantrasyonu çok daha yüksek, daha çok isteyen bir F.Bahçe vardı başlama düdüğü ile birlikte. F.Bahçe orta sahası rakibi sindirmek isteyen sert ve baskılı bir oyun sergiledi. Ancak bu oyun net bir futbol kalitesi ve pozisyonlar da getirmedi. G.Saray ise hem kendi kalitesinden hem de hırs tempo ve mücadele gücünden uzaktı.
G.Saray Teknik Direktörü Fatih Terim’in Johan Elmander ile başlama tercihi G.Saray’ın güçlü orta sahasını eksik bıraktı. F.Bahçe bu bölgede 1 kişi fazla oynadı ve G.Saray’a pas yaptırmadı. Öyle ki ilk yarıda doğru düzgün tek bir atak bile yapamayan G.Saray Gökhan’ın elle oynamasıyla bir penaltı kazanarak 1-0 öne bile geçti. F.Bahçe’nin bu gole cevabı gecikmezken sahanın en iyisi Webo’nun 2 golünden önce de faul tartışması vardı. Özellikle de 2. golde Pierre Webo, G.Saraylı Eboue’yi iterek topu kazandı.
SADECE FELIPE MELO
Sarı-lacivertli takımın ikinci yarının başında da istekli oyunu devam etti. Oyun olarak hiçbir bölümde G.Saray maçı kontrolü altına alamadı. Orta sahada Cristian Baroni cezası nedeniyle zaten yok, sakatlıktan yeni kurtulan Raul Meireles ve Emre Belözoğlu da oyundan çıkmış olmasına rağmen sarı-kırmızılılar karşılaşmaya ağırlığını bir türlü koyamadı.
G.Saray'da fizik olarak tek ayakta kalan oyuncu Felipe Melo idi. Son bölümde skoru koruyan F.Bahçe ezeli rakibinden çok daha fazla istediği maçta haklı bir galibiyet elde etti. Hem de kadro zaafiyetine rağmen..
Cüneyt Çakır yine fiyasko!
Hakem Cüneyt Çakır’ın yönettiği bu derbiyi UEFA hakem komitesi izlese iddia ediyorum bırakın Şampiyonlar Ligi maçı; Şiroki Brieg-Glentoran ön eleme maçında bile görev vermez.
Karşılaşmanın son bölümünde yaşanan rezillikler için ise söyleyecek birşey yok. Milli Takım’dan da arkadaş olan G.Saray Kaptanı Sabri Sarıoğlu ve F.Bahçe Kaptanı Volkan Demirel’e hiç yakışmadı.
(Vatan)