Corona ve Aşk: Sokağa çıkma yasağında karizma doktorun orman evindeyiz

'Corana ve Aşk', içinden geçtiğimiz zorlu günleri bir aşk hikayesinin etrafında anlatan ve her bölümünü bir solukta okuyacağınız bir öykü... Her bölümün 'Arkası Yarın'... İlk on bölümü bir arada sunuyoruz.

CORONA VE AŞK (1, 2, 3, 4, 5, 6,7, 8, 9 ve 10’uncu bölüm bir arada)

Yazan: Bilal Özcan

“Çok özledim, buluşalım” diye mesaj yazdı delikanlı,

Bunalmıştı, görmek istiyordu kız arkadaşını…

Sevgilisi cevapladı, “Ben de özledim ama olmaz,

evden çıkmam mümkün değil, annem bırakmaz”

Babasıyla annesi ayrıydı Nurgül’ün, 

Erkek kardeşi ve annesiyle yaşıyordu.

Beden eğitimi öğretmeni olacaktı,

Yüksek okula gidiyordu, 

Ama Corona Virüsü çıkalı okulu da tatil olmuştu,

Annesi Aysel hanım belediyede memurdu ve işe gitmeye devam ediyordu…

7’ye giden kardeşi Akın’la 10 gündür evdeydi…

Her gün evi baştan aşağı silip süpürüyor, kapı kollarını, musluk başlarını sirkeli suyla ovalıyordu.

Çamaşır suyu kokusu bayılacak gibi yapıyordu Nurgül’ü,

Annesi sabah çıkarken söylendi: 

“Kızım sirkeyi temizliğe harcama, sebzeyi, meyveyi durulayacağım akşama…”                            

Kadir’le Nurgül 6 aydır tanışıyordu,

Genç adam bir otomobil firmasında satış görevlisiydi,

İngilizce filolojiyi geçen yıl bitirmiş, zar zor bu işi bulmuştu,

“Herkes işe gelecek” diyordu müdürü…

                                          ……

Araba satışı filan olduğu yoktu, hatta bayilerine müşteri de uğramıyordu,

Ama her gün işyerlerine gidip, potansiyel müşterilere mail yazıyor, telefonla arıyor, indirim kampanyası anlatıyordu.

İş yerinde, maske ve eldiven takmaları da istenmiyordu.

Doğrusu Kadir, virüsün bulaşmasından çok korkuyordu…

Herkes, herkesten mümkün olduğunca uzak duruyordu,

Ancak çaycı Muhsin tuhaftı,

Her defasında, bardağı bırakıp gideceğine, dikilip duruyor, maç muhabbeti açıyordu,

Aklını futbolla bozmuştu,

Oysa hayat durmuş, ne futbol maçı kalmıştı, ne de antreman…

Bugün de Muhsin komplo teorisi üretmişti:

Çay bardağını Kadir’in masasına bıraktı ve eğilip kısık sesle heyecanlı heyecanlı anlattı:

“Söylemedi deme abi zaten ortaya çıkacak; Fatih Terim, takımı her sene şampiyon yaptığı için birileri ona virüsü bilerek bulaştırdı. Yaz bunu abi bir kenara, yakında duyarsın!”    

Arkası Yarın

                                                                    .........

CORONA VE AŞK - 2’İNCİ BÖLÜM

Nurgül çok sıkılmıştı, 

Kapalı kalmak sinirlerini bozmaya başlamıştı,

İşte, bu sabah da Kadir’den mesaj geldi:

Şöyle yazmıştı:

“Ne olur, öğlen tatilinde 15 dakika göreyim seni,

Ne olur sevgilim bir kere sarayım seni!”

Genç kız, mesajı okuyunca vücudunun titrediğini hissetti. 

O an karar verdi,

Görecekti Kadir’i…

Kardeşi, bütün gün odasında arkadaşlarıyla online oyun oynuyordu,

Odasının kapısını hep kapalıydı,

15 dakika evden çıktığını fark etmezdi bile…

Annesi de nereden bilecekti ki, sokağa çıktığını…

Kadir’e cevap yazdı:

“Saat yarımda, sokağın sonunda bekle beni…”

                                        ……

Mutfağa gidip, annesinin tembih ettiği kıymalı patates yemeğini hazırladı,

Pirinç pilavını öğleden sonraya bıraktı,

Bir de çorba yaptı…

Yemekler pişince rahatladı,

Kadir’le buluşup döndükten sonra kardeşiyle oturacaktı sofraya…

                                             ……

Randevu saati yaklaşınca uzandığı kanepeden kalktı,

Çok hafif bir makyaj yaptı, 

Blue jean’inin üstüne en güzel bluzunu giydi,

Kadir’in doğum gününde hediye ettiği parfümden boynuna sadece bir fıs sıktı.

Maskesi yoktu, şal sardı ağzına burnuna,

Spor ayakkabılarını giydi usulca,

Annesinin belediyeden getirdiği lateks eldivenlerden bir çiftini geçirdi parmaklarına,

Usulca açtı evin kapısını, 

Trabzanı hiç tutmadan indi merdivenlerden,

Sokakta kimse yoktu, 

Yaklaşık 300 metreyi hızla yürüdü.

Soluk soluğa kaldı…

İş yerinin aracıyla gelmişti Kadir,

İşte o flaşörleri yanıp sönen beyaz arabanın içindeydi, 

Hemen yan kapıya yöneldi, 

Oturdu koltuğa,

Kadir’in parfümünün kokusu çarptı burnuna,

Bir saniyede huzur kapladı içini,

Sevdiği adamın boynuna sarıldı,

Kadir de sıkı sıkı sardı Nurgül’ü…

Hiç konuşmadan öylece yapışık durdular bir süre…

Ne maskesi vardı genç adamın, 

Ne de elinde eldiveni,

İş yerinde kullanamadığı için çantasında kalmışlardı,

Alelacele çıkarken de çantayı almamıştı yanına.

Nurgül, şalını yüzünden kaldırdı tamamen.

Kadir, bir daha sarıldı sevdiğine,

“Canııımmm” dedi, 

Yanaklarından öptü birkaç kere üst üste…

Genç kız öyle heyecanlandı ki, içinde kelebekler uçuşuyor gibi bir hisle ürperdi.

Sol kolunu belinden yukarı, boynuna çıkartıp doladı:

“Asıl sen benim canımsın”

Ve…

Karşılık verirken öpüşlere dudakları birleşti…

Arkası Yarın 

                                                                         ............ 

CORONA VE AŞK -3’ÜNCÜ BÖLÜM

Hemen ayrıldılar!

“Bunu yapmamalıyız” dedi Nurgül,

“Birbirimizden uzak durmamız lazım”

Yanağını okşadı hafifçe Kadir’in:

“Hadi gidelim buradan, dolaşalım biraz”

                                                …

Kah turladılar caddelerde, kah bir cebe park edip, tekrar tekrar sarıldılar birbirlerine,

Hiç ama hiç öpüşmeyerek!..

İkisi de çok istediği halde öpüşmediler…

Kadir bir kere denedi aslında dudağına uzanmayı Nurgül’ün,

“Olmaz” dedi genç kız kesin bir tavırla,

“Yapamayız!”

Başını salladı Kadir, elini avuçlarının içine aldı sevdiği kızın…

Öpüşmek ikisi içinde çok riskli ve tehlikeliydi.

Konuştular…

Hayallerinden, gelecekten konuştular çokça…

Kadir’in ailesinin durumu iyiydi,

Babası inşaat malzemeleri satıyordu… 

Annesi özel bir okulun müdürüydü.

Bir evin bir evladıydı,

Üzerine titriyorlardı…

Koyu kumral, temiz yüzlü, kahverengi gözlü, uzun kirpikli, uzun boylu bir gençti…

Kızlar peşindeydi hep, 

Ama onun gözü Nurgül’den başkasını görmüyordu.

Çocukluğunda mandolin çalmış, ders almıştı,

Şimdi de gitar çalıyordu,

Müziğe özel yeteneği vardı ancak konservatuara gitmek istememişti…

Bazı akşamlar evde, anne ve babasına gitar çalar söylerdi…

Nurgül için de bir şarkı yapmıştı daha yeni,

Gitarıyla yanında çalıp söylemeyi, ona sürpriz yapmayı çok istiyordu aslında…

Ama bu Corona Virüs, her planı bozduğu gibi bunu da bozdu işte…

Reklam                       …

Ailesi, askerliği bedelli yaptıracaktı tek evlatlarına,

“Haziran’da askere gideceğim” dedi, Kadir…

“Aaaaa…” dedi genç kız,

Delikanlı ekledi,

“Ama 21 gün… Söylemiştim ya bedelli yapacağım”

Nurgül iç çekti…

 “Çok özlerim ben seni, askerde cep telefonu yasak değil mi?”

“Yasak, ama 21 gün hemen geçer, gelirim”

Genç kız atıldı boynuna sevdiğinin…

Öylece durdular hiç kıpırdamadan bir süre…            

O sırada Nurgül’ün telefonuna bir mesaj geldi,

Okudu… 

Keyfi kaçtı,

Fark etti Kadir…

“Ne oldu canım?” dedi…

“Hiç yok bir şey hadi gidelim artık” dedi geç kız… 

Zaman nasıl da geçmişti

15 dakika, 30 dakikaya uzadı…

Ne zor gelmişti ikisine de ayrılmak.

Arkası Yarın 

                                                                                 ..........

CORONA VE AŞK – 4’ÜNCÜ BÖLÜM

Nurgül kapıyı usulca açıp girdi eve,

Kardeşi odasındaydı hala…

Hemen duş almak istedi.

Kadir’i görmek çok iyi gelmişti ruhuna,

Ancak o mesaj canını sıkmıştı…

Duştan çıktı,

Kurulandıktan sonra yemekleri ısıttı, sofrayı kurdu,

Kardeşine seslendi…

Yemeğe oturdular,

Akın, “Abla en sevdiğim çorbayı yapmışsın” dedi tebessüm ederek…

Ablasının evden çıktığını fark etmemişti…

Mercimek çorbasını Nurgül de severdi…

Bu sefer tuzu biraz fazla mı olmuştu ne?

Olsun varsın, tabaklar hemen boşaldı işte…

Ama kıymalı patatesi aynı annesi gibi yapmıştı…

Tadı nefisti…

                                            …      

Yemekten sonra cep telefonuna gelen o mesajı açtı,

Bir daha okudu,

Kadir’in yanında böyle bir mesajın gelmesine inanamıyordu…

Ya üsteleseydi kadir, “Oku aşkım mesajı” diye?

Şöyle yazıyordu mesajda:

“Ben Nuri, hazırlıklarım tamam, şu virüslü günler geçsin, babamla seni istemeye geliyoruz”

Üst sokaktaki kasabın oğlu Nuri’ydi yollayan…

Daha önce, onun iki farklı telefon numarasını engellemişti Nurgül,

Yeni bir hattan yazıyordu bu mesajı da…

Kaç kez okuldan gelirken yolunu kesmişti kızın,

9 aydır peşindeydi,

Arkadaşlık teklifini kabul etmemiş, her seferinde peşini bırakmasını söylemişti…

Hatta bir gün dayanamayıp annesine anlattı.

Aysel hanım çok kızdı.

Hemen mantosunu giyip evden fırladı…

Doğru arka sokağa Kasap Cevdet’e gitti,

Oğluna göz kulak olmasını, eğer bir daha kızını rahatsız edecek olursa polise gideceğini söyledi…

Aysel hanım hışımla dükkana girince Kasap Cevdet az kalsın elini kıyma makinesine kaptıracaktı,

“Yahu dur, soluklan bir yol, ne olmuş ki” diyecek oldu…

“Soluklanacak bir şey yok, oğlun kızımın peşini bıraksın” dedi. 

                                      …..

Aysel hanımla Kasap Cevdet, aslında çocukluk arkadaşıydı…

Onların ki uzun hikaye…

                                      …….

Nurgül, dert ortağı Semra’yı aradı…

Semra’nın annesi de tıpkı Aysel hanım gibi kocasından ayrılmıştı.

Ağabeyi ve annesiyle yaşıyordu. 

Deli doluydu ama iyi yürekliydi,

Nurgül, kumral saçlı, beyaz tenli 1.65 boyunda ela gözlü ve konuşmayı çok sevmeyen bir kızdı…

Semra ise sarışın, yaz kış esmer tenli, biraz daha uzun boylu ve çok konuşkan, hep anlatan, hiç susmayan biriydi.

Özel bir hastanenin hasta kabul servisinde çalışıyordu.

Ağabeyi Sami ise yeni doktor çıkmıştı,

Sami, Nurgül’e platonik aşıktı,

Ama Nurgül onu ağabeyi olarak görüyordu.

Nurgül, telefonu açan Semra’ya “Müsait misin kankam?” diye sordu…

Semra, “Aaa kız sen hayatta mısın? Herkese ‘yoğunum’, sana ‘müsaitim’ biliyorsun…” 

Nurgül hemen söze girdi:

“Kadir’le buluştuk, dayanamadık öpüştük”

Karşı tarafta Semra’nın çığlığı duyuldu:

“Yaşa be, hayda bre ohhh yandan! Dünyaya bir daha mı geleceksiniz, çok iyi olmuş”

“Ama…” dedi Nurgül, “Tehlikeli değil mi, herkes virüsten çekinirken…”

Semra “Ne tehlikesi be civanım, insan sevdiğini öpmeli”

Nurgül “Ya Corona Virüs ne olacak?”

“Evet de kızım sen zaten karantinadasın, Kadir de kendini korur. Ya kızım bunu kafana takmaaa.” 

“Yok bunu takmıyorum, çok kısa sürdü ama çok güzeldi zaten. Benim düşündüğüm başka şey, sen müsait misin?

“Sigara molasındayım, anlat meraklandırma beni”

“Biz Kadir’le konuşurken, o Nuri denen adam telefonuma mesaj yolladı, yazdıklarına şok oldum. Virüs bitince babasıyla beni istemeye geleceklermiş.”

“Çüşşşş”

“Yüzüm değişti, Kadir gördü keyfimin kaçtığını. Allah’tan hiç üstelemedi. Ya, okumamı isteseydi mahvolurdum.“

Kadir akşam yemeğinden sonra odasına çekildi ve gitarını eline aldı,

Çok sevdiği ayaklıklı koltuğuna oturdu, 

Nurgül için yaptığı besteyi çalıp söylemeye başladı.

Bana aşkı sordular,

Bilmiyorlar bildiğimi.

Aşkı boşuna arıyorlar,

Bilmiyorlar sevdiğimi.

Aşkı göremezler,

Aşkı bilemezler

Aşk sensin 

Haykıracağım,

Aşk sensin 

Çıldıracağım…

Arkası Yarın

                                    ……

CORONA VE AŞK – 5’İNCİ BÖLÜM

Aysel hanım ile kızında gözü olan ve “seni istemeye geleceğiz” diye mesaj çeken Nuri’nin babası Kasap Cevdet birlikte büyüdü,

Yaklaşık 50 yıldır tanışıyorlardı…

Eski tek katlı evleri yıkılıp apartmanlar yapıldıktan sonra da aynı mahallede yaşamaya devam ettiler.

                                               ……  

Ah o çocukluk günleri…

Evlerin bahçesinde incir, dut, erik ağaçlarının olduğu çocukluk günleri çok başkaydı…

Akşama kadar hiç eve girmezlerdi ki…

Kızlar genelde seksek oynar, ip atlardı,

Mahallenin erkek çocukları ise çok yaramazdı,

Öyle böyle değil!

Cevdet beyin babası, her ay iki-üç komşunun kırılan cam parasını öderdi,

Mübalağa değil ha; gerçek…

“İllallah” demişti adam.

Cevdet’in aklı fikri meşin toptaydı,

Annesinin karne hediyesi aldığı topla sabahtan akşama kadar oynardı,

Oynayacak arkadaş bulamazsa, tek başına oynar, evlerin duvarlarına şut çekerdi…

Duvara atacağım derken, bazen de camı çerçeveyi tuttururdu!

Sonra da yandı gülüm keten helva!

Mahallenin camcısı ‘Macun Nizamettin’in en çok sevdiği çocuk Cevdet’ti…

Ona ‘Macun’ lakabını koyan da Cevdet’in babası Recep amcaydı.…

Komik bir hikaye, anlatırım. 

                                               …..

Akşam saatlerinde mahalle biraz daha renkli olurdu…

Kapı önlerine küçük masalar çıkarılır, kadınlar arasında çaylı, bisküvili, poğaçalı sohbetler yaşanırdı…

O sohbetlerde karşılıklı ikramlar hiç bitmezdi…

Aysel’in annesi ile Cevdet’in annesi arkadaştı,

Aysel, Şükriye teyzenin yaptığı kıymalı böreğe bayılırdı…

Kıymanın içine koyduğu kuş üzümü ve fıstık nasıl da güzel tat veriyordu…

Off off…

                                         …..

Şükriye hanım, tepsiye hazırladığı böreği öğlen saatlerinde mahallenin fırınına götürür bırakırdı,

Pişen böreği akşama doğru Aysel ile Cevdet birlikte gidip alırdı fırından,

O saatte tepsi kuyruğu olurdu fırının önünde,

Hemen her evin çocuğu, annelerinin fırına verdiği tepsiyi almaya giderdi,

Bazı tepsilerde patlıcan yemeği, bazılarında poğaça, bazılarında da kek olurdu.

Ellerinde, fırıncının tepsiyi alırken verdiği fiş, sıranın kendilerine gelmesini beklerler,

Sıra gelince fiş ve para verilir tepsi fırıncıdan alınırdı.

                                       …..

Aysel ile Cevdet, bezlerle sıcak tepsinin kenarından sıkı sıkı tutar, birlikte taşırlardı eve kadar,

Yolun tam yarısında, çeşmenin yanındaki duvarın üzerinde mola verilirdi.

5-6 dakikalık yol da olsa, çok sıcak börek tepsisini taşımak iki küçük çocuk için kolay değildi.

Eve ulaştıklarında dünyalar onların olurdu,

Şükriye hanımın hazırlayıp soğuttuğu karanfilli vişne suyunun yanında, sıcacık çıtır çıtır böreğin tadına doyum olmazdı.

Şükriye hanım “Seni oğluma alacağım” dediği hamarat Aysel’i çok severdi…

Aysel’in her zaman için, ikinci bir dilim börek hakkı da vardı…

Ah o çocukluk günleri…

Güneşin alçalmaya başladığı akşamüstü, kızlar ve erkeklerin rakip olduğu ‘Yakan Top’ oyununun başlama zamanıydı… 

Kızlar bir takımdı, erkekler diğer takım,

Börek, vişne suyu, çay, poğaça, kek faslından sonra mahallenin çocukları dörder kişi ayrılırdı…

Cevdet hep Aysel’i vurmak isterdi,

Vururdu da…

Çığlık çığlığa kaçışan Aysel, vurulunca kızardı Cevdet’e,

“Senin benden başka hedefin yok mu?” diye bağırmıştı bir keresinde…

Cevdet “yok” demişti,

“Ben hep seni yakacağım”

Yaktı da…

Hem de ne yakma!

Dedim ya, Aysel ile Kasap Cevdet’inki uzun hikaye…

                                           ……

Nurgül, whatsapp’ına Kadir’den gelen videoyu izleyince, mutfaktaki annesine koştu,

Anne bak Kadir bana şarkı yapmış, 

Bak anne…

Aysel hanım kızıyla birlikte videoyu izledi,

Ne güzel çalıp da söylüyordu Kadir:

Bana aşkı sordular,

Bilmiyorlar bildiğimi.

Aşkı boşuna arıyorlar,

Bilmiyorlar sevdiğimi.

Aşkı göremezler,

Aşkı bilemezler

Aşk sensin 

Haykıracağım,

Aşk sensin 

Çıldıracağım…

Arkası Yarın

                                                              …….

CORONA VE AŞK- 6’INCI BÖLÜM

Nurgül, bağırıyordu:

“Anneeee anneee yetiş anneeee”

Hayıııırrrrr….

Anneeeee….

Ölmeyeceğim…”

Aysel hanım tuvalete kalkmıştı,

Kızının sesini duydu, odaya girip hemen sarstı:

“Nurgül kızım uyan kabus görüyorsun. Ne oldu kızım kalk…”

Nurgül ter içinde doğruldu yataktan, endişeyle sağa sola bakındı, annesine sarıldı…

“Ne gördün ki kızım sesin banyoya geldi!”

“Çok korkunçtu anne, hani Corona Virüslüler’i taşıdıkları ambulanslar var ya, onlardan biri bizim apartmanın önüne geliyor, beyaz giysili maskeli adamlar beni sedyeyle o ambulansa bindiriyor. Sen de pencerede ağlıyor ve ‘Kızım’ diye bağırıyordun, çok korktum anne”

Nurgül ağlamaya başladı:

“Ben ölmek istemiyorum anne”

Annesi, “Aaa delirdin sen, deli deli konuşup beni de çıldırtma gece gece. Rüya be kızım” dedi. 

Saçlarını okşadı, 

“Dur terlemişsin hemen üstünü değiştirelim”

Kızının pijamasını çıkarırken de söylendi:

“Tabii sosyal medyada her gün o videoları izlersen böyle olur, seyretme öyle şeyleri. Bana da geliyor Corona videosu, hiçbirini açmıyorum. Vaktine, gözlerine yazık, bakma öyle şeylere.”

Nurgül iç çekerek teşekkür etti annesine,

Aysel hanım,

“Şimdi sana bir bardak su getireyim, iç ve uyu” dedi…

                                      ……

Annesi odadan çıkınca Nurgül hemen doğruldu,

Cep telefonun fenerini açıp, çekmecedeki küçük bir kitabı aldı,

‘Rüya Tabirleri Kitabı’ydı…

Sayfaları hızla çevirdi,

‘Rüyada ambulans görmek ne anlama geliyor?..’

Aradığını çabucak buldu.

Şöyle yazıyordu:

‘Rüyada Ambulans Görmek Önemli Durumların İşaretçisi Sayılır, Çok Dikkatli Olun!

Rüyada ambulans görmenin sırlı tabirler içerdiği aktarılır ve İslam alimleri, bu rüyayı gören insanların sırlı olaylarla karşılaşıp esrarengiz gelişmelere maruz kalacağının altını çizerler. Aman çok dikkatli olun.’

Adeta buz kesti…

Sokak lambasının ışığı aralık perdeden içeriye sızıyordu,

Odanın içinde bir kaç adım attı,

“Allah’ım sana sığınıyorum” dedi, 

Ellerini kaldırdı, dua okudu…

Birden aklına geldi, ışığı yakıp annesinin odasına gitti,

Aysel hanım uykuya dalmak üzereydi,

“Anne seccaden, tespihin nerede? Namaz kılmak istiyorum da.”

Aysel hanım her zaman kılmasa da son yıllarda namaza önem veriyordu,

“Bir dakika kızım” dedi,

Kalktı, dolabı açtı, bir bölmeden seccade, başörtüsü ve tespihi aldı,

“Dur bakim” dedi,

Bir çekmeceyi çekti ve sarı renk kapaklı ‘Namaz Hocası’ kitabını da çıkarıp uzattı,

“Buna da göz atabilirsin”

Nurgül hepsini alıp çıktı odadan.

Annesi yorganı üstüne çekerken tebessüm ediyordu.

Kızına ve oğluna belli başlı duaları öğretmişti, 

Onlar, içlerinde Allah ve insan sevgisi olan inançlı çocuklardı.

Namaz kılmaları konusunda ise hiç zorlayıcı olmamıştı…

Kendisi ne zaman namaza dursa, hem Aysel’in hem de Akın’ın ilgiyle izlediklerini biliyordu…

                                           …….

Kadir, her gün Nurgül’e sevgisini anlatan mesajlar göndermeyi sürdürüyordu.

Bir gün önce de yollamıştı.

Onun için bestelediği şarkının altına şöyle yazmıştı:

“Bu şarkı sana aşkım,

Sana az bile canım.

Aslında, o güzel gözlerinin içine bakarak söylemeyi çok istiyordum,

Hayalim öyleydi…

Bu Corona bozdu her şeyi…

Umarım beğenmişsindir.

Buluşmamızın her saniyesi kalbime kazındı. 

Yine en kısa zamanda o güzel dudaklarını, yanaklarını öpmek, öpemeyeceksem de dokunmak isterim. Seni her şeyden çok seviyorum.” 

Nurgül videoyu izletip şarkıyı dinletti ama tabii ki bu mesajı göstermedi annesine…

Sevgilisine cevap yazdı:

“Çok beğendim aşkım. Bu ne güzel bir sürpriz böyle. 

Annemle izlerken sevinçten yerimde duramadım…

Ayyy… 

Harika olmuş yaaaa…

Boş ver aşkım sıkılma, geçer bugünler ve tabii ki söylersin aşkım. 

Buluşmamız çok şahaneydi değil mi? 

Her saniyesi benim de gözümün önünden gitmiyor. Ama işte dikkatli olmamız lazım aşkım. 

Buluşmak riskli,

Annem duysa beni keser. 

Valla keser…

İşten eve gidince beni arıyorsun ya, dünyalar benim oluyor. 

Ne istiyorum biliyor musun? 

Eve gittiğinde her gece görüntülü arasan, telefonun öyle açık dursa, uyuyana kadar hep seni seyretsem odanda… 

Kadiiiirrr yapar mısınn?

Ayyy… 

Yok yok vaz geçtim. 

Pardon aşkım, bazen ne dediğimi bilmiyorum. 

Seni kainat kadar çok seviyorum.”

Arkası Yarın

                               ......

CORONA VE AŞK – 7’İNCİ BÖLÜM

Elinde çay tepsisiyle sigara içilen küçük terasa çıktı Çaycı Muhsin

Bir gün önce belediyeden uyarı gelmiş ve Kadir’in patronu tüm çalışanlarına iş yerinde maske takma zorunluluğu getirmişti.

Otomobil bayiinin sahibi Burhan beyin lakabı, çalışanlar arasında ‘Mösyö Burhan’dı.

Çünkü babası Fransız’dı, annesi ise Türk’tü.

Ona, bu lakabı bulan Çaycı Muhsin’di…

Alem adamdı Muhsin

Bugün hafif hafif öksürmesi, çalışanlar arasında espri konusu olmuştu,

‘Corona Muhsin’ aşağı, ‘Covid-19 Muhsin’yukarı takılıyorlardı.

Muhsin, masaların arasında durdu tüm çalışanların duyacağı şekilde,

“Ne Corona’sı yaaa, hanım gece yorganı kendi üstüne çekmiş. Bakmayın tısladığıma, Fener kalesine akan Onyekuru gibiyim, hastalık benden korksun”deyiverdi.

Alkış sesleri ve kahkahalar arasında boşları toplayıp gitti.

                                            …….

Fransa’nın güneydoğusunda birbirinden güzel evlerin, bulunduğu ‘Provence-Alpes-Côte d'Azur’ bölgesinde, lavanta tarlalarıyla çevirili, parfüm kokuları içindeki Grasse kasabasında doğmuştu Mösyö Burhan,

Grasse dünyanın parfüm başkentidir,

30 kilometre güneyinde, Türkiye’den Cebelitarık’a kadar uzanan güzeller güzeli Akdeniz’e kıyı, meşhur Cannes şehri bulunur,

Kuzeyde ise meyve bahçeleri, çiçek tarlaları, birbirinden şirin köyleri, muhteşem Alp Dağları’nın batı kollarına kadar dayanır,

Rengarenk çiçekler, kasabada ve çevresinde bulunan irili ufaklı parfüm fabrikalarının en önemli hammaddesidir…

                                           …….

Burhan beyin babası, Fransa’da otomobil ticareti yapan ve edebiyata çok meraklı bir işadamıydı,

19’uncu Yüzyıl’da yaşayan ünlü Fransız edebiyatçı Pierre Loti’nin izini sürmek için geldiği İstanbul’da hayatını kurtaran bir Türk hemşireye aşık olmuştu.

Öyle bir aşk ki, Aliye hemşire ile bay Nicolas’ın Fransız basınında sayfa sayfa haberleri yapıldı.

Güzel hemşire, sıcak bir Haziran gecesi nöbet dönüşü tam evine girecekken, yandaki pansiyondan gelen çığlık sesleri üzerine içeri koştu,

Bir adamın boğazını tutarak garip sesler çıkardığını ve nefes almaya çalıştığını gördü,

Oradaki herkes şaşkındı ve adamın yüzü pancar gibi kızarmış, hatta morarmaya dönmüştü.

Aliye hemşirenin, adamın boğazına bir şey takıldığını anlaması birkaç saniye sürdü,

Çantasını yana fırlattı,

Hemen, eğitimini aldığı kurtarma pozisyonuna geçti,

Hızla adamın arkasına dolanıp, kollarıyla belini sardı, 

Yumruk yaptığı sağ elini, tam da adamın midesinin üstünde sol eliyle kavrayıp, göğüs kafesinin altına doğru hızla bastırdı.

İri yarı adamı sarsmıştı,

Ama adam, hala boğazını tutuyor ve garip sesler çıkartıyordu,

Hemşire, tek tek arkalarına basarak hızla ayakkabılarından kurtuldu,

Yalınayak kaldı,

Bacaklarını biraz daha açtı,

İşte şimdi yere daha sağlam basıyordu,

Daha güçlü hissetti kendini.

Adamın beline bir daha dolandı,

Adamdan çok daha ufak tefekti ama güçlü fiziği vardı,

Her sabah işe gitmeden mutlaka odasında yarım saat jimnastik yapıyordu…

                                         ……

İşte, yine kavrayıvermişti belini sıkı sıkı,

“Kurtaracağım seni merak etme”dedi

Veee bir Bismillahirrahmanirrahim çekip,

Yumruk haline getirdiği ellerini, karnından göğüs boşluğuna doğru aniden bastırıp, yukarı sert bir sıyırma hareketi yaptı,

Adam olduğu yerde yükselir gibi oldu, öne doğru bir iki adım gitti, soluk borusuna kaçan erik çekirdeği çıktı ve yere düştü.

Ohh rahatlamıştı.

                                          ……

Aliye hemşire arkasındaki koltuğa yığılmış gülümsüyordu,

Fransız bir çift gelip ellerine sarıldı,

Hayatını kurtardığı kişi boynuna sarıldı,

Fransızca olarak, minnet duygularını iletiyordu.

Pansiyonun sahibesi görmüş geçirmiş hanım, bir yandan hemşireye teşekkür ediyor bir yandan da söylenenleri her iki tarafa çeviriyordu…

Aliye hemşire, bay Nicolas’a, isterse onu bir doktora götürebileceğini söyledi.

İşadamı istemedi, “İyiyim”dedi, tekrar tekrar teşekkür etti.

Aliye hemşire, pansiyon sahibinin sorusu üzerine yaptığı hamleyi izah etti:

“Bu uyguladığım hareket boğulma anlarında hayat kurtaran ‘Heimlich Manevrası’dır. 

Şanslısınız ki okulda bunu en iyi yapan öğrenci bendim.”

Alkışlar kahkahalara karışırken Aliye hemşire ayağa kalktı, teşekkür ederek ayrılmak istedi.

Bay Nicolas’ın, hayatını kurtaran kadını bırakmaya niyeti yoktu, 

Şampanya ikram etmek istiyordu.

Aliye hemşire, “Annem ve babam merak ederler, geç oldu.” diyerek teşekkür etti… 

Bay Nicolas’ı da kırmadı,

Ertesi gün için yaptığı, pansiyonun bahçesinde 5 çayı ikramı teklifini kabul etti.

Arkası Yarın

                                                                  ..........

CORONA VİRÜS - 8’İNCİ BÖLÜM

Kadir’in iş yerinde öksüren sadece Çaycı Muhsin değildi,

Kadir’in de birkaç gündür keyfi yoktu,

Başını taşıyamayacak gibi oluyor, ancak kimseye belli etmiyordu.

“Yorgunluktan herhalde geçer” diyordu.

Burhan bey toplantıda “Kendini hasta hisseden işe gelmesin” demişti ama kendisi geliyordu.

Personeline söylemiyordu, 

Fakat boğazında hafif bir ağrı oluyor ve hafif öksürüyordu.

                               …..

Annesi Aliye hanım ile babası Bay Nicolas Grasse’deki evlerinde hayatlarını sürdürüyordu,

Güney Fransa, patron Burhan beyin yıllarca yaşadığı topraklardı,

Anne ve babasının en büyük keyiflerinden biri neydi biliyor musunuz?

Söyleyeyim:

Mayıs ayının ortasında festival zamanı, evlerine sadece 20 dakika uzaklıktaki Cannes’a günü birlik gidip, dünyaca ünlü sinema yıldızlarını yakından görmek,

Festivalin o coşkulu ve renkli havasını yaşamak…

Ama bu sene gidemeyeceklerdi,

Annesi bir gün evvel telefonda “Bu yıl festival olmaz. Corona Virüs yüzünden ertelenir.”demişti.

Fransa’da virüsten ölenlerin sayısı çok fazlaydı,

Anne ve babası haftalardır evdeydi,

Ancak evlerinin 2 dönüm bahçesi ve bahçede her çeşit meyve ağacı, sebze fideleri ve çiçek fidanları vardı.

Karı koca tüm bahçe işlerini bir yardımcılarıyla birlikte kendileri yapıyordu.

Ama, bu virüs çıktığından beri yardımcılarına izin vermişlerdi.

                                        ……

Kadir, iş çıkışı annesinin siparişlerini almak için markete uğradı,

Kapıda sosyal mesafe sırasında beklerken, müşterilerden, market müdürünün Corona Virüsü testinin pozitif çıktığını duydu,

Sıradan çıktı, arabasına atlayıp başka markete gitti,

Hem orada kuyruk da yoktu, hemen alışverişini yaptı çıktı.

                                       ……

Gece, Nurgül Kadir’e mesaj yazdı:

·               “Aşkım odanda mısın?”

“Evet sevgilim” diye cevap verdi Kadir,

“Odamdayım, müzik dinliyorum. Ya sen ne yapıyorsun?”

·               “Çok yoruldum aşkım ya, bütün gün ütü yaptım, şimdi de yatağıma girdim erkenden, sana yazmak istedim.”

Kadir ince ince öksürdü,

“Galiba üşüttüm biraz, bütün gün ağırlık vardı üstümde. Bugün bir araba sattım. Patron çok mutlu oldu. İki haftadır ilk satışımız.”

·               “Tebrik ederim aşkım”

“Adamın evlenme yıldönümüymüş, karısına aldı. Bir haftadır yazışıyorduk, bugün imzayı attı, parayı yatırdı.”

·               “Aşkım, iyi değilsen bir doktora mı gitsen, ben bu virüsten çok korkuyorum”

“Yok be…” dedi Kadir,

“Amma yaptın, öyle ateşlik bir durumum yok”

-“Aşkım benim rüyalarıma giriyor yaaa… Endişe ediyorum sana, bana bir şey olacak diye. Genç insanlar da ölüyor ya, çok korkuyorum Aşkım”

Ela renkli güzel gözleri doldu Nurgül’ün, yanakları ıslanmaya başladı…

“Korkma” dedi sevgilisi,

“Seni bırakıp da bir yere gitmem ben, ölmem Allah’ın izniyle; sen benim Cennetimsin”

Arkası Yarın

                                         …..

 

CORONA VİRÜS - 8’İNCİ BÖLÜM

 

Aysel hanım elinde tepsiyle kızının odasına girdi, ışığı yaktı,

“Kalk kızım ıhlamur yaptım, iç bunu sıcak sıcak, öksürüyorsun”

“Kadir’le konuşuyorum anne, içerim bırak sen” 

Aysel hanım tepsiyi yatağın kenarına bıraktı,

“Soğutma” diyerek odadan çıktı…

                                             …..

Nurgül hafifçe doğruldu yataktan, 

  • “Öksürüyormuşum, ıhlamur yapmış annem. Ben farkında bile değilim öksürdüğümün Allah Allah” dedi Kadir’e…

 “Aaa, bana diyordun; sen de kendine bakmıyorsun demek”

  • “Ama aşkıımm öyle deme, annem çok üstüme düşüyor, bir şeyim yok”

“Hadi soğutma ıhlamurunu, hem konuş hem iç”dedi Kadir…

Koyu kumral saçlarını eliyle şöyle bir düzeltti,

“Görüntülü konuşalım mı?”

Nurgül, 

  • “Aaa sürpriz mi yapıyorsun bana?”

“Yoo seni çok özledim, en çok da o güzel gözlerini özledim”

“Pijamalarım yataktayım, hem yüzümde hiç makyaj yok, dur bir dakika saçlarımı tarayayım bari” diyerek banyoya koştu.

                                …..

İşte sevdiği adam şimdi canlı canlı karşısındaydı,

Kadir ona el sallıyordu,

Üzerinde beyaz bir atlet vardı, 

Teni bembeyazdı,

Süt gibiydi.

Ne kadar güzel görünüyordu Allah’ım.

Kirpiklerinin ucu yukarıya doğru kıvrık kıvrık,

Dudakları etli etliydi… 

Bu görüntüsüyle tam da İtalyan erkeklerine benziyordu.

Kadir önce davrandı:

“Hayatım çok hoşsun”dedi sevdiği kıza,

Nurgül gülerek, Mickey Mouse’un kız arkadaşı Minnie desenli pijamasını çekiştirdi kameraya doğru,

Ihlamurundan bir yudum içerek konuştu:

  • “Ben değilim, pijamam çok hoş” 

Kadir gülümsedi,

“Gözlerini yaklaştır aşkım telefona”

Yaklaştırdı Nurgül,

  • “Bitiyorum bu ballı rengi gözlere”

Genç kız kahkaha attı, 

  • “Kaç kez söyleyeceğim aşkım, bal değil Ela…”
  • “Sen yanlış biliyorsun”dedi Kadir, 
  • “Bal gözlü sevgilim benim”
  •  

Aysel hanım sabah işe giderken kızının uyuduğunu görünce şaşırdı,

Oysa her sabah kendisiyle kahvaltıya otururdu,

“Bir gün önce çok ütü işi vardı, yoruldu galiba” diye düşündü…

“Bugün temizlik filan yapmasın”

Not defterinden bir sayfa kopardı,

“Kızım her yer pırıl pırıl sayende, bugün toz filan alma, dinlen. Kardeşin dün köfte istiyordu. Öğlene ikinize göre hazırlar, kızartırsın. Yanına da bulgur pilavıyla ayran yap. Akşama doğru ıspanağı yıkar, pirinçle pişirirsin, bir de salçalı makarna olsun; yeter. Bugün yine ıhlamur iç, öperim ikinizi de”

Yazdıklarını okudu,

“Nurgül elim ayağım” diye düşündü…

Kağıdı, yemek masasının üstüne bıraktı.

  •  

Akın çoktan uyanmış, ipad’te oyuna başlamıştı bile,

Annesi evden çıkarken koştu geldi,

  • “Anne anne bir dakika”

Aysel hanım paspasın üzerinde döndü,

“Söyle Akıncığım”

  • “Hani benim öpücüğüm?”

“Aslanım benim, güzel oğlum”

Anne oğul sarıldılar…

“Çok erken başlıyorsun oyuna uyu biraz, derslerini iyi izle televizyondan ve ödevlerini yap, akşam soracağım”

“Merak etme anne”dedi Akın, 

El sallayarak kapıyı yavaşça örttü…

Arkası Yarın

                                   ........

CORONA VE AŞK – 10’UNCU BÖLÜM

Öğleden sonra Nurgül’ün telefonu çaldı, mutfakta ıspanak yıkıyordu,

Hızla kuruladı ellerini, açtı telefonu,

  • Buyrun…

Buyurduk mahallemizin en taş hatunu, buyurduk Kadir’in fıstığı…

  • Aaa Semra; hahahahaha… Sen delisin Vallahi…

Deli değilim anam hastayım!

  • Hayrola neyin var?

Bir şeyim yok be, sana hastayım!

-Ya yapma böyle, ben de korktum, bir şey oldu sandım…

Yok be ne olacak bana, bak sana çok önemli bir şey anlatacağım.

-Anlat, merak ettim…

Kadir seni arabada güzel öptü mü?

Hem de nasıl, ama çok kısa sürdü. Çünkü korktum, virüs aklıma geldi, sevgili de olsak tehlikesi var biliyorsun.

Amaaan be bella donna, atın ölümü arpadan olsun!

  •  

Semra’nın biraz tuhaf biri olduğunu söylemiş miydim?

Cümleleri süslemeye bayılırdı,

  •  

-Bak bugün o doktor beni bir öptü, bir öptü eğer odada virüs varsa kıskanmıştır bizi şerefsiz!

-Neee? Hangi doktorla öpüştünüz? Ayyy Semraa…

-Ayyy’lık bir şey yok, adam çok karizma, çok olgun… 52 yaşında ama hiç göstermiyor. Ne zamandır kur yapıyordu. Bugün dayanamadım, bu sosyal mesafe midir nedir, bunalıma girmek üzereydim. Bir bahaneyle masama uğradı, ben de sinyali çaktım… 

Olgun adam başka, hemen ortamı hazırladı, kayıt defterleriyle gittim odasına. Girer girmez kapının arkasında sarıldı bana, çok uzun öpüştük. Defterler kağıtlar savruldu her yere. Ayyy göğüslerimi de öptü ama fazlasına müsaade etmedim. Toparlanıp çıktım zaten odadan. Basılmaktan korkmasam ohooo, hahahahaha…

-Sen delisin Semra, hastalık var her yerde…

Anacım burası hastane, adam da 30 yıllık doktor, tedbirlidir herhalde. Hem odadan çıktıktan sonra lavaboya gidip ellerimi uzun uzun sabunladım ve maskemi de taktım. Maskesizler düşünsün, hahayyyyt.

  • Sana inanamıyorum…

Ben sana şimdi başka bir şey diyeceğim, iyi dinle.

  • Dinliyorum…

Bana yardım etmen gerekiyor, edecek misin?

-Vallahi hiç harçlığım yok. Ama anneme sorarım.

Yahu senden mangır isteyen mi oldu Kadir’in yavuklusu!

-Ya ne?

Şimdi biz bu yürüyen karizmayla hafta sonu onun orman evine gideceğiz. Sokağa çıkma yasağını orada değerlendireceğiz. Nasıl?

-Yanlış tabii.

Yanlışa bir sana iki, dinle beni fıstıklı şöbiyet.

  • Ben mi şöbiyet, hahahaha,

Tamam geri aldım, kaymaklı ekmek kadayıfımbeni dinle… Ben hafta sonu sendeyim tamam mı anama öyle diyeceğim. Bu Corona morona seni bunalıma sokmuş, karantinada sıkıntıdan tırtlatacak gibi olunca bana, “haftasonu gel iki gün bizde kal da kafam dağılsın” demişsin, bende seni kıramamışım. Tamam mı. Aslında sende değil, karizmanın koynunda olacağım. Çaktın mı köfteyi? Bu sır aramızda.

  • Ama bu çok yanlış.

Valla Nurgül, arkadaş böyle zamanda belli olur, sen beni kollayacaksın, ben de Kadir’le bir durumun olunca seni kollayacam.

-Benim bir durumum olmaz ki Semra, biz ciddiyiz zaten…

Yav he he. Gün bugün bella donna, bak corona morona da var Allah korusun. Benden sana tavsiye anı yaşa, fıstık gibi adamı bulunca “öpüşmeyelim” deme bir daha. Yeniden mi geleceğiz dünyaya?

Arkası Yarın

-Bilal Özcan-

 

YORUM YAP
YORUMLAR