BİR SİNEMA YAZARI, ŞAHAN GÖKBAKAR İLE CEM YILMAZ'IN ORTAK İŞ YAPTIĞI FİLMCİNİN BATACAĞINI 3 YIL ÖNCEDEN GÖRDÜ!

SİNEMA SEKTÖRÜ, FİDA FİLM İLE ONA BAĞLIĞI TİGLON ŞİRKETİNİN NASIL BU HALE GELDİĞİNİ TARTIŞIYOR. ANCAK BİR KİŞİ MURAT AKDİLEK'İ TAM 3 YIL ÖNCE UYARMIŞ..

  •  
  • İşadamı Murat akdilek'in sahibi olduğu Fida Film ve Tiglon İletişim şirketlerinin iflas tehlikesiyle karşı karşıya olması sinema sektörünün başlıca gündem konusu...
  •  
  •  
  • Film yapımı, film ithalatı, sinema reklamcılığı ve film dağıtımı yapan şirketlerin piyasaya 100 milyon lira borçlu olduğu öne sürülürken, en son Recep İvedik filminden 25 milyon liralık gelir payını alamadığını iddia eden Şahan Gökbakar ise en önemli alıcılardan biri durumunda. Murat Akdilek ünlü komedyen Cem Yılmaz'la da filmlere imza atmıştı.
  •  
  •  
  • Murat Akdilek sektörde tanınan, bilinen ve sözü geçen bir sinemacı. Herkes birbirine Akdilek'in şirketlerinin bu duruma nasıl düştüğünü soruyor. Konuyu araştırırken bundan tam 3 yıl önce Habertürk gazetesinde yayınlanan ilginç bir köşe yazısı dikkatimizi çekti.
  •  
  •  
  • Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) üyesi, film eleştirmeni, yazar Kerem Akça o yıl 24 Şubat'ta yapılan 43'üncü SİYAD ödül töreni sonrası 3 Mart 2011'de bir yazı kaleme alıyor. Ve o yazıda bugünleri işaret ediyor. Yazının başlığı da ilginç.
  •  
  • İŞTE O YAZI
  •  
  •  
  • MURAT AKDİLEK'E KİM YARDIMCI OLACAK!
  •  
  • "24 Şubat 2011’de düzenlenen 43. SİYAD Ödül töreni için ‘belli eksikleri vardı’ yorumu yapılabilir. Ancak basında yer alan haberlerde daha da enteresan bir bilinçsizlik ve haddini bilmezlik hali görüyoruz. 
  •  
  • Önceden belirteyim “Av Mevsimi”nden Cem Yılmaz’ı değil Çetin Tekindor’u ‘yardımcı erkek oyuncu’ dalında aday göstermiştim. En iyi yabancı film ödülünü kazanan “Beyaz Bant” da benim listemde yoktu. Ancak sözünü ettiğimiz bu çokbilmişlik meselesi birtakım saygıdeğer insanları sarmış durumda. 
  •  
  • Özellikle Fida Film’in patronu Murat Akdilek’in sektörde ‘her tarafa para saçmaktan zarar edecek film bırakmadı’ kimliği ile bilinmesine karşın, ‘Cem Yılmaz’ın SİYAD’a tören için yardımcı olması’ gereğinden bahsetmesi bir garip. 
  •  
  • Bu da ona kimin yardımcı olacağı sorunsalını harekete geçiriyor. Hıncal Uluç’un ise takımı Galatasaray’ın bile 10 senedir neredeyse bütün maçlarını boş tribünler önünde oynamasına karşın, halen bu maçların canlı yayınlandığını unutmasına ne demeli? Bunlara ek olarak Cem Yılmaz geçen sene töreni sunmuştu, salon tıklım tıklım dolmuştu ve canlı yayın yoktu. Bu konularda bir çelişki yok mu sizce de? 
  •  
  • Bir hafta önce 43. kez düzenlenen SİYAD Ödül töreni, benim bildiğim dünyada törenle verilen tek eleştirmen ödüllerinin adresidir. 
  •  
  • Amaç, sektörde gerçek anlamda Oscar, BAFTA gibi bir tören olmadığından o boşluğu doldurmak, yani Türkiye’de konuyla ilgili açıkları kapatmaktı ilk başta. 
  •  
  • SİYAD Ödül töreni, Oscar, BAFTA gibi organizasyonların 50’de biri bütçeyle yapılıyor 
  •  
  • Bu doğrultuda ‘Oscar’ ile karşılaştırılma durumuna düştü bizim ödül töreni. Elbette bu sene de belli eksikleri var, onu itiraf etmemek olmaz. Ancak bu törenin Oscar, BAFTA, Altın Küre gibi organizasyonların belki de 50’de biri bütçeyle yapıldığı unutulmamalı. 
 
  • Buna karşın basında ilginç bir şekilde ‘sinema yazarı enteldir, izlenmeyen filme ödül verir’ görüşü hakim. Aslında bu konu da tartışmaya açık. Şu anda sayıları 91’e ulaşan üyelerin büyük kısmı bu entel damgasını yemiş durumda. 
  •  
  • Bunların sadece 10-20 tanesinin basında bilinen, büyük gazetelerde yazan isimler olduğunu da not düşelim. Ancak sinema yazarlarına birtakım sıfatlar yakıştıracak kişilerin öncelikle kendi işlerini doğru yapmaları şart. Ondan sonra fikirlerine saygı duyulmasını sağlayabilirler. 
  •  
  • Murat Akdilek kimdir? 
  •  
  • Özellikle Murat Akdilek’ten bahsediyorum. Geceyi izlerken twitter hesabından ‘Cem yardımcı olmadığı için ödülü alamadı! SİYAD’a yardımcı!’ veya ‘Bu gecenin Avusturya film dünyası için önemi bir ayrı oldu. Artık Avusturya’ya kayağa gitmek out, sinemasını izlemek in!’ buyurmuş sayın Akdilek. 
  •  
  • Önce Akdilek’in kim olduğundan bahsedelim. Fida Film’in 2004’te “Hababam Sınıfı Merhaba” ile sinema sektörüne girmesi sonrasında PRA Films adlı yabancı film alan bir şirkete ortak oldu. Bunun devamında bu iki şirketi aynı ad altında birleştirdi. Böylece sinemalara reklam dağıtan Fida Film’i, hem yabancı film satın alan hem de Türk filmi finanse eden bir omurgaya kavuşturdu.
  •  
  • “Maskeli Beşler: Irak”ın seyirci artışının sebebini tek çözemeyen kendisi olmalı. 
  •  
  • Bu dönemde Türk filmlerinde “Yahşi Batı” (2010), “Avanak Kuzenler” (2008), “Pak Panter” (2010) ve “Çalgı Çengi” (2011) haricinde belli bir yapımcı bilinciyle başarıya ulaştı. 
  •  
  • Ancak özellikle birinci ‘Maskeli Beşler’ filminin 782 bin izleyici yakalamasının ardından “Maskeli Beşler: Irak”ın (2007) daha az bütçeyle 1.5 milyon kişiye dayanmasının sebebini ‘yapımcı bilinci’ ile algılayamamasıyla dikkat çekti. 
  •  
  • Buradaki ‘Türk milleti askerli, savaşlı filmlere gider’ durumunu çözememesi “Maskeli Beşler: Kıbrıs”a (2008) yüksek bütçe yatırıp serinin üçüncü filminin batmasına yol açtı. 
 
  • “Av Mevsimi”ne (2010) yüklenmekten “Pak Panter” gibi kaliteli bir gişe projesini 200 bin kişiye hapsetmesi gibi defolarından da bahsedebiliriz. Bu bağlamda ‘o zaman niye proje yapıyorsun?’ diye sormamak mümkün değil. 
  •  
  • Savruk zengin çocuğu duruşuyla alay konusu oldu. 
  •  
  • Ancak esasen piyasada belli kitlesi olan Amerikan filmlerinin iki-üç katı hasılat elde etmesi üzerine izlediği pazarlama stratejileri ile alay konusu oldu. Bu durum karşısında da son beş senedir genelde gelir elde etmesi imkansız olan filmlere yüksek ücret ödeyip sektörde ‘paraları yükseltiyor!’ gibi bir bakış açısının odak noktasına dönüştü. Yani ‘savruk zengin çocuğu’ ibaresine hapsedildi. 
  •  
  • “Görkemli Hayatım” (“American Splendor”, 2004), “Fil” (“Elephant”, 2004), “Çarpışma” (“Crash”, 2005), “Babil” (“Babel”, 2005), “Dr. Parnassus” (“The Imaginarium of Dr. Parnassus”, 2009), “Özel Kuvvetler” (“Men Who Stare at Goats”, 2010), “Yeni Dünya: Amerika’nın Keşfi” (“The New World”, 2006), “Böcek” (“Bug”, 2007) gibi daha çok entelektüel kitlenin gideceği, festival kaynaklı olarak vizyona girebilecek filmleri, ‘250 bini kesin geçer veya 500 bine dayanır’ güdüsüyle vizyona soktu. Festivallere vermedi. 
  •  
  • 13.5 milyon kişilik bir yanılsama 
  •  
  • Bunun sonucunda da ilk zamanındaki acemiliğini hala atamamış gibi gözüküyor. Zira bunlarla kalmayarak Roman Polanski’nin ‘Pompeii’sine yüksek bir ücret ödeyerek, Türkiye’de epik film hasılatının en fazlası olan 500 bin kişide dahi zarar edecek bir proje satın almış oldu. Tabii projenin ertelenmesi ile birlikte derin nefes almış olabilir onu bilemeyeceğiz. 
  •  
  • Bunlara ek olarak “Suikastçı”nın (“Rogue Assassin”, 2008) Türkiye’de sadece 150 bin kişiye ulaşabilmesini ‘eleştirmenler kötü yazdığı için’e bağlayıp kendini akladı. 
  •  
  • “Ay Prensesi” (“Secret of Moonacre”, 2008), “Macera Adası” (“Nim’s Island”, 2008) ve “Astro Boy” (2009) gibi filmlere Ülker’i sponsor yaparak bedava davetiye rakamını izleyici kitlesi olarak yazdırdı. Böylece ‘102 yabancı filmden 13.5 milyon kişi getiren şirketiz’ gururunu üstlendi. Bu ‘başarılar’dan sayfalar dolusu bahsedebiliriz. 
  •  
  • Sayın Akdilek’e kim yardımcı olacak? 
  •  
  • Ancak sayın Akdilek öncelikle kendi başarısızlıklarını Türkiye’de sinema sektörünün durumunu bilmemeye veya iyi analiz edememeye bağlamalı. Ardından böylesi laflar etmeli. Yoksa ‘Cem Yılmaz SİYAD’a yardımcı olsun!’ gibi söylemler kendisine geri dönebilir. 
  •  
  • Özellikle yabancı film alımında Akdilek’in bir yardımcıya ihtiyacı olduğu apaçık ortada. Hadi bunları bıraktık “Beyaz Bant” (“Das Weisse Band”, 2009) gibi tüm dünyada eleştirmenlerin ve festivallerin ödüllere boğduğu, Michael Haneke imzalı bir filmi eleştirmesine ne demeli. 
  •  
  • Bu da aslında ne kadar bilinçsiz bir yapımcı olduğunu ortaya koyuyor. Sayın Akdilek’e hatırlatalım. Böylesi ödüller iş yapan filmlere gitmez, iyi filmlere gider. Zaten siz “Fil”, “Görkemli Hayatım”, “Babil” gibi, bu çerçevede değerlendirilebilecek iyi filmlerin gişe potansiyeli var zannediyorsanız, Haneke’yi de Spielberg zannetmiş olmayasınız? 
  •  
  • Sayın Uluç’a anladığı dilden soralım: ‘Galatasaray maçlarını kim yayınlasın?’ 
  •  
  • Birkaç kelam da Hıncal Uluç ile ilgili etmek lazım. Zira sayın Uluç, SİYAD ödül töreninin, salonun boş kalması (ki yönetimden aldığımız bilgiye göre 1000 kişilik salonun yarısı doluydu) sebebiyle bir daha hiçbir kanaldan yayınlanmayacağını buyurmuş. 
  •  
  • İlginçtir geçen sene Cem Yılmaz töreni sunarken ve salon tıklım tıklımken canlı yayın yoktu. Bu sene ise salonun yarısı doluydu ama canlı yayın vardı. Bunda bir çelişki yok mu sizce? 
  •  
  • Sayın Uluç’a anlayacağı dilden soralım. Takımınız Galatasaray 10 senedir maçlarının neredeyse tamamını boş tribünlere -Olimpiyat Stadı, Ali Sami Yen Stadı, Seyrantepe fark etmeksizin- oynuyor. Buna karşın bütün maçlar TV’den yayınlanıyor. Buna ne diyecek? SİYAD ödül töreninde salonun yarısının dolmasını neden bu kadar garip karşılamış olabilir o zaman? ‘Entel’ diye düşündüğü bir grup kesmi karşısına alarak popülizm yapmak için olmasın? 
  •  
  • Benim de bu yılki en iyi 5 Türk filmi listemde “New York’ta Beş Minare” ve “Romantik Komedi” gibi popüler filmler, yönetmen listemde Yavuz Turgul, Kemal Uzun gibi bu alanda başarılı yönetmenler vardı. Yani böylesi filmlerin ‘kaliteli’sine destek olan bir sinema yazarı güruhu mevcut. Ama elbette çoğunluğun fikri esas alınıyor." 
  • KEREM AKÇA 
  • (3 Mart 2011 tarihinde haberturk.com internet sitesinde yayımlanmıştır.) 
  •  
  •  
  • Kerem Akça Kimdir
  •  
  • 30 Ekim 1983’te İstanbul’da doğdu. İlk okulu Işık Lisesi’nde, Lise’yi Saint Joseph Lisesi’nde bitirdi. 2007 yılında ise Bilgi Üniversitesi’nin Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi bölümünden mezun oldu. 
  •  
  • 2000 yılının sonbaharında Türsak Vakfı’nın sinema seminerlerine katıldı. 2000 ve 2001 yılının yaz aylarında New York Üniversitesi’nin “Tisch School of Arts” ve “Filmmaker’s Workshop” başlıklı sinema kurslarına katıldı. 
  •  
  • 2 kişisel kısa metraj, 3 grup projesi (kısa film) gerçekleştirdi. 2001’de sinema yazarlığı yapmaya başladı. 2002’de Sinema Merkez dergisinin yazar kadrosuna dahil oldu. Orada DVD bölümünün ve teknik analiz bölümünün editörlüğünü yaptı. 
  •  
  • Ardından 2008’de Empire Türkiye dergisinde editörlük yaptı, eleştiriler yazdı, dosyalar hazırladı. Radikal gazetesi, Star gazetesi, sinema.com, superonline.com, intersinema.com gibi yayınlarda yazılar yazdı ve bölüm editörlüğü görevlerini üstlendi.
  •  
  • Turksportal.net ve htspor.com için futbol yazıları kaleme aldı. 2008’de Habertürk’ün sinema yazarı oldu. Halen de bu görevini sürdürüyor. 
  •  
  • Ayrıca 2005’de Sundance; 2005, 2006, 2007, 2008, 2010 ve 2011'de Toronto; 2005 ve 2010'da New York; 2006’da Cannes ve 2007’de Fantasporto film festivallerine katıldı. 
  • 2008 Mart ayında 12. Sofya Uluslararası Film Festivali'nde FIPRESCI jürisi üyesi olarak bulundu. 
  •  
  • Yazarın röportaj yaptığı isimler arasında Morgan Freeman, Steven Soderbergh, Ed Harris, Diane Kruger, Spike Lee, Javier Bardem, Benicio Del Toro, Ben Affleck, Viggo Mortensen, William Friedkin ve Joshua Jackson da yer alıyor.
  • (www.pabucumunstari.com sitesinden alınmıştır)
YORUM YAP
YORUMLAR