BİLAL ÖZCAN, ZAMAN GAZETESİ'NE AÇIKLADI: MAGAZİN OKUYUCU İÇİN YEM!

ZAMAN GAZETESİ, TÜRKİYE'DE ÖRFÜ, AHLAKI ÖNE ÇIKARTAN TEK MAGAZİN YAZARI OLAN BİLAL ÖZCAN'LA YAPTIĞI RÖPORTAJI YAYINLADI... ÖZCAN, MAGAZİN GAZETECİLİĞİYLE İLGİLİ İLGİNÇ AÇIKLAMALAR YAPTI.

RÖPORTAJ: SAMET ALTINTAŞ 
FOTOĞRAF: MEHMET YAMAN

Bugün Gazetesi yazarı Bilal Özcan, magazin gazeteciliği denince akla gelen ilk isimlerden. 35 yıldır bu alanda haberler yapıyor, yazılar kaleme alıyor. Özcan’a göre büyük gazeteler magazini bugüne kadar halkın ahlakını bozmak için kullandılar: “Ama artık bu isimler piyasada yok, hepsi silinip gitti.”

Gazeteciliğin spor, politika, ekonomi, polis, adliye birimlerinde çalışmışlığınız var. Ne oldu da magazinde karar kıldınız?
Gazeteciliği kazandığımda 17 yaşını yeni bitirmiştim. Rahmetli babam Hâkim Albay Hidayet Özcan, “Madem gazeteciliği kazandın. Seni Son Havadis’e götüreyim.” dedi. İşe, polis muhabirliği çömezi olarak başladım. Magazine geçişim ise 1978’de Günaydın Gazetesi’nde oldu. 18 yaşında evlendim, kucağımda bebeğim vardı. Ama işime de aşkla bağlıydım. Oradan oraya koştururdum.
Nerelere gidiyordunuz haber bulmak için?
İstanbul’da o zamanlar 4-5 tane büyük otel vardır. Her gece oralara giderdim. Magazine, geceleri çıkarak adapte oldum. Öyle öyle kanalize oldum. ‘Beyoğlu muhabiri’ denilirdi o zaman yaptığımız işe. Artık böyle muhabirlik yapılmıyor. 1980’de ihtilal olmuş. Sokağa çıkma yasağı var. ‘Yahu ben nasıl haber yapacağım?’ diye düşünüyorum, zor dönemler yani. Günaydın Gazetesi de Alayköşkü Caddesi’nde tepede hâkim bir yerdeydi. Eminönü’nü görüyor. Bir gün baktım, yabancı yolcu gemileri var. ‘Ben bunlara bir gireyim’ dedim. Bana, ‘Pasaportun yoksa geçemezsin. Buraya binbaşı bakıyor.’ dediler. ‘Benim babam da subay.’ dedim. Neyse kendimi tanıttım. Babamdan dolayı beni içeri soktular. Aman Allah’ım, o gemilerin içinde ne hayatlar var. O zaman Avrupa da görmemişim. Dedim ‘Avrupa bu olsa gerek.’ Çok haber yaptım o zaman oradan. Mesela Trinidad ve Tobago cumhurbaşkanı ile röportaj yaptım. Türkiye’de sadece ben...
Nasıl haberiniz oldu?
Gemiden biri aradı. Ama ajanslarda resmî bir karşılama yok. İstihbarat amiri inanmadı ama ‘Git yine de.’ dedi. Ben de fincan takımı ve Türk bayrağı alarak gittim. Cumhurbaşkanı 1.90 boyunda, oldukça atletik biri. Hemen gemideki arkadaşım vasıtasıyla tanıştık ve röportaj yaptım. Ertesi gün sürmanşet şu: “Boğaz’da Türk kahvesi içemeden ülkeme dönüyorum.”
35 senedir renkli hayatların içindesiniz. Magazine bakış değişti mi Türkiye’de?
Değişmez mi? Magazin, gazetecilikte 2002 yılına kadar tiraj unsuru olarak kullanıldı. Okuyucu için yemdi yani. Ve bunu halkın ahlakını bozacak şekilde verdiler, büyük dediğimiz gazeteler.  
Siz bunları bildiğiniz için mi örfü, ahlâkı öne çıkaran yazılar kaleme alıyorsunuz?
Türkiye’de magazin gazetecisi olarak bu tarz yazan ilk ve tek yazar benim. Çünkü bu toplumun bir ahlâk değeri var. Bunu göz ardı edemezsiniz. Ederseniz zaman içinde erir gidersiniz. Zaten artık bu isimler piyasada yok, hepsi silinip gitti.
Ama bir realite var. Ünlü simaların hayatları merak ediliyor, neden?   
Dünyada da Türkiye’de de bu, böyle. Çünkü onlar diğer insanlara göre çok kazanan, göz önünde bulunan, alkışlanan isimler. Bu merak, hiç bitmeyecek bir şey. Ülke gündemine bakın, en çok ne konuşuluyor…
Peki, kimin ne yaptığını nereden öğreniyorsunuz?
Haber kaynaklarımız normal bir gazetecinin beslendiği yerlerle aynı. Ama garson, kuaför bilgi akışının olduğu meslekler.
‘Sanatçıları çok büyütmeyin’ diyorsunuz. Hatta internet sitenizin adı “Pabucumun Starı”…
Kesinlikle… Bizden bir farkları yok ki… Sadece tanınıyorlar. Servetlerini de halka borçlular. Özel uçakla seyahat ediyorlarsa halkın sayesinde, burası açık ve net... Ben yazılarımda onların gerçek yüzlerini de gösteriyorum.
Size ‘gıcık’ olanlar da vardır o zaman...
Olsun. Ben işimi yapıyorum.
Kokain operasyonunda sizi sukût-u hayale uğratan oldu mu?
Kenan İmirzalıoğlu’na çok şaşırdım. Ben Kenan’ı olgunlaşmış biri sanıyordum. Demek ki çocuğun içinde çok büyük uçurumlar, boşluklar varmış, bunu gördüm.
Sezen Aksu’dan olumsuz, Türkan Şoray’dan da olumlu bahsediyorsunuz hep...
Sezen, bunu hak ediyor. Çünkü Onno Tunç’tan sonra gerileme dönemine girdi. Uzun süredir muazzam şarkılar yapmıyor. Bizi de buna alıştırdı. 2-3 senede bir albüm çıkarsa da keçiboynuzu tadında şarkılar var. Zaten sahnede de işi şova döktü. Bizim bayan bir Cem Yılmaz’a ihtiyacımız yok ki… Ama Türkan Şoray, dördüncü nesle giriyoruz, herkesin takdirini kazanmış biri, her şeyiyle bir sanatçı ve örnek insan. Keşke Türkiye’de ona ve onun gibilere hak ettikleri değeri veren sinema anlayışı olsa da onları beyaz perdede görsek. Türkan Şoray’a gösterilen ilgi ve sevgi, yaşasaydı bir de Zeki Müren’e gösterilirdi.
Eşiniz Şebnem Özcan da magazinci. Evde kulis bilgilerini paylaşıyor musunuz?
Tabii tabii… Ben onun röportajlarına destek oluyorum. O, benim yazılarıma fikir söylüyor. Eve iş taşımaktan dolayı çok memnunuz. Hayatı birlikte paylaştığımız gibi mesleği de paylaşıyoruz. 2,5 yaşında bir oğlumuz var. İnşallah o da gazeteci olur.
Bodrum aşkı nereden geliyor?
Bodrum bir cennet… 21 koyu var ve hepsi birbirinden daha güzel. Hazirandan beri 24 kere Bodrum’a uçmuşum. Sakin ve huzurlu bir yer. Ama İstanbul’suz olmaz. Çünkü işimizi burada kurmuşuz.             
Akademik bir yanınız da var...
1996-2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde magazin gazeteciliği dersleri vermiştim. Keyifliydi. Şu an öyle bir çalışmam yok.
YORUM YAP
YORUMLAR