Aydemir Akbaş’tan Nebahat Çehre itirafı!

Aydemir Akbaş, ilk kez 1964 yılında nikah masasına oturduğu meslektaşı Beyhan Benek ile iki kez boşanıp, üç kez evlendi.

Akşam Gazetesi'nin haberine göre; 

Türk sinemasının 85 yaşındaki usta ismi Aydemir Akbaş, daha çok oyuncu yönüyle bilinse de o Türkiye'nin yaşayan en eski spor yazarı. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra meslek hayatına gazeteci olarak başlayan Aydemir Akbaş uzun yıllar spor yazarlığı yaptı, Galatasaray Spor Kulübü'nün Divan Kurulu üyesi yani hayatını Galatasaray'a adamış bir isim.
 

Sinemada oyunculuğun yanı sıra, yönetmenlik ve senaryo yazarlığı da yapan Aydemir Akbaş iki sene önce Cambaz isimli bir kitap da yayınladı. Şimdi de kendi hayatını anlatan bir kitap hazırlığı içerisinde. Bugüne kadar 40'ı komedi olmak üzere 127 filmde rol aldı, 8 filmin yönetmenliğini yaptı, 30 kadar tiyatro oyununda oynadı.

Ayrıca bir çok TV dizisinde rol aldı. 33 filmin senaryosunu yazdı. Akşam Gazetesi'nden Yasemin İlan ile bir araya gelen Aydemir Akbaş hayatına dair bilinmeyenleri anlattı, günümüz sineması ve spor camiasını yorumladı. 

Türk basınının yaşayan en eski spor yazarlarından birisiniz. Bugün Türk futbolunu yorumlamanızı istesek neler söylersiniz? 

Bu kafayla futboldan bir şey olmaz. Bir kere kafa yapımızın değişmesi lazım. Selahattin Beyazıt Galatasaray Spor Kulübü'ne arsa bıraktı, bu arsanın satılıp mevcut borcun ödenmesi lazım. Biz borcu kapatacağımıza olan parayı eritip bir de üzerine yeni borçlar yapıyoruz. Şampiyonluğu bırakın borcu ödeyin, ilk amacın bu olması lazım.
 

Dünyanın parasını verip Afrika'dan 5. sınıf futbolcu transfer ediliyor. Avrupa'dan emekliliği gelmiş oyuncuları getiriyoruz. Ağzımı bozmak istemiyorum. Biz bu mantıkla devam edersek futbol biter.

Galatasaray'da seçimler sonrası Burak Elmas başkanlığa hak kazandı. Yeni başkan hakkında ne düşünüyorsunuz?

Burak Elmas ne yapacak, şampiyon olsak o parayı yine elin Afrikalısı'na Romeni'ne verecek, borcu ödeyecek mi? Borcu ödesin gelsin elini sıkayım. Ona şunu tavsiye ediyorum; kendisine değil Galatasaray'a çalışsın. Verdiği beyanatları yerine getirsin. Başarılı olması mümkün ama söylediklerinden saparsa kendi kaybeder. Genç ve dinamik oluşu önemli bir etken umarım başarılı olur. Şimdiye kadarki yönetimler verdiği sözleri yerine getirmedi, Burak Elmas söylediklerini yaparsa iki taraf da kazanır.
 

Galatasaray'ın menfaatleri için kim taş üstüne taş koyarsa takdiri kazanır. Öte yandan Fatih Terim'e değinecek olursak ben onun yerinde olsam bu sene antrenörlük yapmazdım. Borç içinde bir takımı şampiyon yapsan ne olur yapmasan ne olur?

SOKAKTAN ÇEVİRDİKLERİNE BAŞROL VERİYORLAR

Sosyal medyayı yakın zamana kadar kullanmıyordunuz, şimdi bir Instagram sayfanız var. Sosyal medya sizi korkutuyor mu?

Bir kere Derya Tuna benim için bir Instagram sayfası açtı. Yarım saat içinde 5 bin kişi geldi. Hemen Derya'ya dedim ki 'Derya hemen bu sayfayı kapat, ben vazgeçtim. Çünkü orada bir tatsız bir şey söyleyeni karşıma alıp konuşamazsam uyku uyuyamam. Ben sevmem böyle olayları. Şimdi sayfam var ama yardımcım ilgileniyor, yazılıp çizilenlere bakmıyorum, bütün kontrol yardımcımda, kafam rahat.

Sosyal medyada takipçi sayısı çok olanlara başrol verildiği iddiasını çok tartıştık, sizce başroller neye göre belirleniyor?

Bu şeye benziyor adamın biri çıkıp bir şarkı söylüyor şöhret oluyor. Çocuk oyuncağı mı bu ya! Zamanında çok gördük benzerlerini, dev gibi televizyondan geldiler Yeşilçam'da nal topladılar. Dev gibi oyuncular film çekti olmadı. Sinema başka bir şey, bunlar kaç film çekecek, kısa ömürlü hepsi. Çoğu kişi üç dört filimden sonra bitiyor çünkü halk seçmiyor, seçilmiş karakterler değil bunlar. Halkın seçtiği bir oyuncu uzun yıllardır Türkiye'de olmadı.
 

Şimdi yapımcılar sokaktan adam çeviriyor başrol oynatıyor. Hiçbir alt yapıları yok, ne oyuncu ne de tiyatrocu şu an başroller. Yakışıklı bir adam ya da güzel bir kız diye başrolü veriyorlar. Onun alt yapısı yok ki ömürleri uzun olsun, en fazla 4 film çeker sonra silinirler piyasadan, bu her zaman böyle oldu. 

TÜRKİYE'DE GERÇEK KOMEDYEN YOK

Türkiye'de gerçek komedi yapılıyor mu?

Hayır, ben bile gerçeğini yapamıyorum. Hatta bazı yapımlar o kadar abartılı ki 'bu kadar da olmaz, bu oyunculuk değil' diyorum. Ata Demirer hepsinden biraz ileride, daha kıvrak daha yatkın komediye. Şahan çıkış yolu arıyor, kendini hapsetti, bazı şeylere şartlı o sakalını değiştirdi mi bilmiyorum o sakaldan kurtulması lazım.
 

Benim filmlerim onun sakalsız haliydi. Öfkeli, gariban, tokat yiyen, itilip kakılan tiplemelere hayat verirdim. Ben 85 yaşındayım 34 yaşında birini canlandırıyorum yeni çektiğimiz Sünnet adlı filmde. Başarı budur her yaşı, her karakteri canlandırabilmek. Bugün komedyen geçinenler farklı karakterleri canlandırmayı denemiyorlar, deneseler yapacaklar. Tekdüze gidiyorlar. 

ŞAFAK SEZER YAPTIĞI YANLIŞLARIN CEZASINI ÇEKİYOR

Veliahtınız kim olabilir?

Şafak Sezer olabilir çok büyük kabiliyet, çok yumuşak esnek ama kafasını kullanmıyor. Yüzüne söylüyorum. Mesela 4-5 senedir Kolpaçino çekti olay oldu, sokakta yürüyemiyoruz, çok tuttu ama bunu değerlendireceksin devamını getireceksin ya da başka yeni projeler üreteceksin. Şafak'ın huysuzlukları var. Şimdi bıraktı, öyle diyor. 'Abi artık yaramazlık yok' diyor.
 

Yaptığı yanlışların cezasını çekiyor. Prodüktörler diyor ki bir iş verecekleri zaman 'Aman Şafak'la çalışırsak şimdi olay mı çıkartır, bir şey mi yapar' tedirginler Şafak'ı çağırmıyorlar. Geçen gün dertleştik 'Tamam bıraktım herşeyi akıllandım' dedi. Umarım sözünü tutar kendini sadece işine verir. Sanatçının film çekmekten başka bir derdi olamaz. Disiplinli olmak şart. 

AYNI KADINLA 2 KEZ BOŞANIP 3 KEZ EVLENDİM ÇÜNKÜ... 

Eşiniz Beyhan Benek ile 2 kez boşanıp 3 kez evlenmişsiniz neden?

İlk nikahımız 1964 yılında oldu. İkimiz de inatçıyız, sorunlarımız hep çok basit nedenlerden kaynaklandı. Ayrılıklarımız birkaç ay sürüyor. Yemek neden iyi pişmemiş, çorabını neden oraya koyuyorsun gibi saçma tartışmalar yüzünden boşanıyoruz. Bir ay sonra tekrar barışıyoruz. Nikah şahitlerimiz Metin ve Nevra Serezli oluyordu, onlar da bıkmışlardı artık şahit olmaktan. Yeter dediler son nikahımızda. 

BEYHAN'LA EVLENMESEM NEBAHAT ÇEHRE İLE EVLENİRDİM

Aynı kadınla üç kez nikah masasına oturduğunuz için aklımıza şu soru geliyor 'Aydemir Akbaş için aşk bir kez mi yaşandı? Aşk nedir sizin için?

Ben bu aşka fazla inanmıyorum. Bu abartılmış bir şey gibi geliyor Leyla ile Mecnun'a aklım yatıyor da, şimdikiler aşk değil. Bu bir kadını arzulamak, birlikte yaşamak isteme güdüsüdür. Anlaşabilmektir, zaman içerisinde kişiler arası alışkanlık oluyor onu aşk zannediyorlar. Ben bugün Beyhan'dan boşansam başka bir kadınla evlenemem. Neden evlenmem çünkü tanımıyorum o kişiyi. Karşımdaki kadını tanıyana kadar 4-5 sene geçer, istemem.
 

Hazır tanınmışı ve güzeli var daha ne arayacağım. Bu arada eğer Beyhan ile evlenmeseydim nikah masasına oturmak isteyeceğim kişi kesinlikle Nebahat Çehre olurdu. Onun ev hanımlığına, düzenine hayranım, gerçek bir kadındır. Zamanında Yılmaz Güney ile evli olduğu zamanlar birbirlerimizin evine çok gidip gelirdik, muhteşem bir ev hanımıdır. Onun gibi bir kadın zor bulunur. Çok güzel yaşadı, kaliteli insanlarla vaktini geçirdi o yüzden şimdi hayatına kimseyi almıyor. Nebahat'in kalitesine ulaşmak zordur. 

İBRAHİM TATLISES'İN YAŞADIKLARI AŞK DEĞİL

Aşka inanmıyorum dediniz bu noktada en yakın arkadaşınız İbrahim Tatlıses ile ters düşüyorsunuz. O kendini aşk adamı olarak lanse ediyor, aşık oluyor ve zaman kaybetmeden evleniyor.

İbrahim'in yaşadıkları da aşk değil. Sanatçı beraber çalıştığı kişiye ister istemez bir hayranlık duyar ama buna aşk denmez. Bizim basın buna aşk diyor. Olmaz, olamaz... Bu biraz röportaj abartması, biraz reklam kokuyor. Ama bir şey hissedersin karşındakine çok fazla zaman geçirdiğin için.
 

Güya ben Nükhet Duru ve Fatma Girik'e aşık olmuşum. Hayır ben aşık olmadım, onlarla çalışmaktan keyif aldım, heyecanlandım. Zevk almaktır, hayranlık duymaktır bu. Günümüzdeki oyuncular arasındaki aşk sanılan şey bu. Ben Nükhet Duru'nun elini bile tutmadım ama kimse inanmıyor. Tabi herkesten böyle etkilenilmez, seçici olacaksın. Nükhet hoş bir kadındı, sesi güzeldi. Güzellik etkiler beni... Bir de bugün bile gezerken yanımda hep genç ve güzel kadınlar olsun isterim. Bu moral veriyor insana.
 

Transparan, dekolte giyimden hoşlanmam, kıskanırım. Yanımda yürüyen kadın açık giyinmişse onunla yürümem başkalarının bakışlarından rahatsız olurum. Çünkü etraf bakıyor kardeşim ben bile hala güzel, açık giyinmiş bir kadın görünce bakıyorum. Eşim Beyhan da zamanında çok açık giyiniyordu bağırma çağırma oldu ama dinlemedi, bildiğini okudu her zaman. 

KENDİMİ MUCİZE BİR ADAM GİBİ HİSSEDİYORUM

İçinizde uhde kalan bir şey var mı?

Bir çok uhde var. İstediğim filmi çekemiyorum. Bir dram, bir de iğneleyici komedi çekmek istiyorum. Sadece güldürme amaçlı bir film olmasın, insanları düşündürsün ama prodüktör bulamıyorum.

En büyük korkunuz nedir?

Ölmek... Hayatı o kadar çok seviyorum ki, hayat o kadar güzel ki her şeye rağmen, nefes almak çok değerli. İbo kazayı geçirdiğinde 'iyi ki nefes alıyor' dedim. Aldığı darbe öldürücüydü, kaybedebilirdik. Nefes almak bile çok önemli. Bugün etrafıma bakıyorum akranım kimse kalmamış. Eş dostlarıma bakıyorum yoklar, basından kimse yok, sinemanın cenazesinde kimse yok, çocukluk arkadaşlarım yok, lise arkadaşlarım yok, yok, yok... Kendimi bazen 'mucize bir adam gibi' hissediyorum. 

MİRASIMI GALATASARAY CEMİYETİNE BAĞIŞLAYACAĞIM

Zamanında çok güzel paralar kazandınız. Birikim yapabildiniz mi?

Bütün kazandığım parayı gece hayatında yedim. Sonradan akıllandım, biraz tuttum ama çoğu gitti. Bir de benim bir huyum vardır evin eşyalarını sürekli değiştiririm, eskileri veririm etrafımdakilere tekrar yenisini alırım. Eşim Beyhan da 'kazanıyorsun ye' der. Hiç kıskanmadı bu zamana kadar beni. Zaten yanımda hep dostlarım var. Ben dostlarım için yaşıyorum biri gece saat birde arar 'derdim var' diye koşarım, diğeri saat on ikide arar 'kalk gidiyoruz eğlenmeye, ağlamaya, dertleşmeye...'

Dostlarım için yaşıyorum, onlarla zaman geçiriyor, para harcıyorum bunun nesi yanlış? Paraya ihtiyacım yok. Birikimim çok fazla değil ama mirasımı Galatasaray Cemiyeti'ne bağışlayacağım. Tabi bunu yaparken evvela kendi ailem, akrabalarım ve dostlarımı düşünmek zorundayım. Onlara bırakacaklarımı bıraktıktan sonra bağış yapabilirim. Ailen, akrabaların açken başkasına yardım etmek, bağış yapmak uygun değil, önce çevreni düşüneceksin. Benim akrabam dururken ben kalkıp cemiyete bağış yaparsam anlamı yok.

YORUM YAP
YORUMLAR