AYÇA VARLIER "ONUR'UN ANİ ÖLÜMÜ TRAVMA YARATTI”

"ELİF" İSİMLİ ALBÜMÜ GEÇTİĞİMİZ HAFTA RAFLARDAKİ YERİNİ ALAN, BAŞARILI OYUNCU AYÇA VARLIER, ALBÜMÜ, TİYATRO OYUNU VE SİNEMA FİLMİNİ ANLATTI...

"Elif" isimli albümü geçtiğimiz hafta raflardaki yerini alan, başarılı oyuncu Ayça Varlıer ile albümünü, tiyatro oyunu ve sinema filmini konuştuk.

Amerika’da müzikal tiyatro üzerine eğitim aldın ve uzun bir süre yurtdışında yaşadın. Neden Türkiye’ye dönmeye karar verdin?

11 Eylül olaylarından sonra vize problemlerim oldu. Çalışma vizesi alamadım, çünkü o sıra göçmenlik bürosunda kaotik bir dönem yaşanıyordu. O dönemin içinde ben biraz karambole gittim.

O zaman kalmak istiyordum, ajansım da vardı, iş teklifleri de alıyordum. Ama olmadı, illegal yollardan da kalmak istemedim.

 

Müziğe ilgin nasıl başladı?

 

Küçüklüğümden beri müziğe ilgim vardı, 7-8 yaşından beri piyano dersleri alıyordum. Müzikal tiyatro zaten konservatuar eğitimi…

Nereden çıktın albüm fikri?

Sahneye çıkan ve şarkı söyleyen her insan, onları bir araya toplamak ister. 8 yıldır bu albümün üstünde çalışıyorum. Besteler yaptım. Uzun ve badireli bir yolculuk yaptım, yolculuğun sonunda da istediğim noktaya vardığımı hissediyorum. En azından şimdilik. Bundan sonra hayat ne gösterir bilemem, ama çok içime sinen bir albüm oldu.

Albümün adı neden Elif?

Göbek adım Elif..

Elif’teki 5 şarkının bestesi sana ait diğerleri de Figen Şakacı’ya … Nasıl çıktılar ortaya?

Figen, şiir yazıyor. O yıllar içinde yazmış ve ben dedim ki “ver bakayım şiirlerini” sonra onları şarkı haline getirdim.

Albümünü dinledim, ama pop, caz ya da rock diye tanımlayamadım. Nasıl adlandırıyorsun müzik tarzını?

Özgün ve alternatif bir albüm…

 

Taş Mektep filmi, Leyla’nın Evi tiyatro oyunu ve albüm çalışmaları.. Dolu dolu bir yıl oldu sizin için…

Evet, iyi ki dizi yok bu sene...

Tüm bunları yapacak enerjiyi nereden buluyorsun?

Yıllardır bu tempoda olduğum için sorun yaşamıyorum, iş programınızı iyi yapmakla oluyor. Enerjim genetik galiba, annem ve babam da böyle... Mutlu ve hayatta hedefleri olan insanlarız. Benim işimin dışında da birçok amacım var, sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorum. Çocuklar için, hayvanlar için bir şeyler yapıyorum ve bunlar beni besliyor.

Özge Özder ve Aslı Tandoğan’la “Bana Göz Kulak Ol” diye bir dernek kurduk. Amacımız çocuklara sokak hayvanlarıyla ilgili sorumluluk aşılamak ve farkındalık yaratmak. Bu tip projeleri geliştirmek istiyoruz.

Bu yoğunlukta kendine ve özel hayatına ayıracak zaman bulabiliyor musun?

Zaman zaman, bu iki aydır spor yapamıyorum. Ona biraz canım sıkkın, tekrar spora dönsem çok mutlu olacağım.

Çok tiyatro oyunu kaçırıyorum. Seyredebildiğim kadar seyrediyorum, ama daha fazla istiyorum. Konserlere gitmek istiyorum. İşte bu dönem onları yapamadığım bir dönem, atlatacağım ama…

Leyla’nın Evi’nde birlikte rol aldığın Onur Bayraktar’ı kaybettikten sonra değişiklikler oldu mu hayatında?

Benim için bir dönüm noktasıdır. Onur Bayraktar benim çok sevdiğim bir arkadaşım ve partnerimdi böyle acımasız ve ani bir kazayla aramızdan ayrılması tabii ki hepimiz hayatına değişikler kattı.

Hayata başka türlü bakmaya başladım, çünkü bir insanı kazayla kaybetmekle yaşlanarak aramızdan ayrılması arasında büyük bir fark var, travma yaratıyor. O travmalardan sonra hayatım değişti, bazı şeyleri içselleştirdim. Hayatın ne kadar kısa ve acımasız, bir o kadar da güzel olduğunu anladım. Hiçbir şeyi takmayacaksın kafaya, yaşayacaksın ve mutlu olmak için elinden geleni yapacaksın.

Taş Mektep filminin galasında gözyaşlarına hakim olamadığını gördük. Neydi seni duygulandıran?

Adı üstünde biz Taş Mektep filmine Kayseri Lisesi’nde gala verdik. Oradan mezun olan insanlar ve birkaç yüz kişiyle izleyip, bu hikaye ile eğitim yıllarını tamamlamış ve kendi mesleklerinde başarılı olmuş büyüklerimizle tanıştım. Çok tuhaf ve anlatılmaz bir duygu…

Biz orada filmi izlerken filmi izlemedik açıkçası. O atmosfer, o insanlarla seyretmek başka bir sorumluluktu, zaten filmin sorumluluğu var üzerimizde o yüzden insan duygularına hakim olamıyor.

TRT’nin sansürüne Twitter hesabınızdan tepki gösterdiniz…

Tekrar bu konuyu gündeme gelsin istemiyorum, yaşadım ve paylaştım. Olay oldu, demek ki insanlar dolmuş. Devlet kanalında nasıl giyineceğimizi zaten biliyoruz, bu tip uyarıların bu boyutlara gelmesine ve kıyafetle ilgili uyarıların gelmesine şoke oldum. Modern bir ülkede yaşıyoruz, 2013’teyiz ve Atatürk’ün kurduğu bir ülkedeyiz…

Bu tip bir uygulamanın yayından 15 dakika önce söylenmesi yakışıksız bir durum, keşke daha önce söyleselerdi.

 

 

YORUM YAP
YORUMLAR