ARZUM ONAN: MUTLULUĞUMUZU AÇIKLAMAKTAN YORGUN DÜŞTÜK!

ARZUM ONAN SON 9 YILDIR HEYKEL YAPIYOR. KENDİSİ GİBİ SANATCI OLAN EŞİ MEHMET ASLANTUĞ İLE 17 YILDIR EVLİ OLAN GÜZEL OYUNCU, HAKKINDA MERAK EDİLEN HER ŞEYİ ŞEBNEM ÖZCAN'A ANLATTI...

RÖPORTAJ: ŞEBNEM ÖZCAN
İŞTE, ARZUM ONAN’IN ELLERİNDEN 
OĞLU CAN’IN BÜSTÜ

Türkiye eski güzeli, manken, oyuncu ve şimdi de haykeltraş… Arzum Onan uzun süredir kameralardan uzak ama heykel sanatıyla adeta iç içe yaşıyor. 9 yıldır heykel ile uğraşan Onan, çok yakında bir sergi açacak kadar da sanatın bu dalında ilerledi. 17 yıldır aktör Mehmet Aslantuğ ile evli olan Arzum Onan ile heykele olan ilgisini, ailesini ve hayatı konuştuk… Şebnem ÖZCAN…

-Önümüzdeki ay bir heykel sergisi açacaksınız, ailenizde hiç ressam, heykeltraş var mı? 
Gerçek anlamda görsel sanatlarla ilgilenen yok. Babamın resime ilgisi vardı, taşınma sırasında duvarlar boyanır, eşyalardan önce hemen resimler asılırdı. Karalamalar yaptığını biliyorum. Beğendiğimi hatırlıyorum. 
-Heykel sanatına olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?
Plastik sanatlara her zaman ilgim vardı. Heykelle de İrfan Korkmazlar sayesinde tanıştım ve sevdim. Şimdi de Yunus Tonkuş’la pekiştiriyor ve biçimlendiriyorum. Önceleri çamura dokunmanın sadece bir tür rehabilitasyon olduğunu düşünüyordum, şimdi ise bir yaşam biçimi haline geldiğini söyleyebilirim.
-Kaç yıldır heykel yapıyorsunuz?
Dokuz yıl oldu. 
- İnsan kara kalem çizerken yaptığını beğenmezse siler, ya da kağıtı yırtar atar. Heykel yaparken de böyle bir süreç yaşadınız mı?
Her zaman… Dokuz yıl önce neyse, şu anda da öyle. Belki şimdi çamura daha hakim olabilirim ama sonuca ulaşana kadar zorlu süreçlerden geçiyorum. Her zaman olmasa da nerdeyse biten işlerimi tamamen bozup, yeniden bambaşka formlara dönüştürüyorum. Sonuç olarak bittiğinde hala eksik ve daha iyisini yapabileceğimi düşündüğüm sonuçlar çıkıyor ortaya..
-Nedir bunun sebebi, kendine güvensizlik mi?
Güvensizlik diyemeyiz. Bence nitelikli işler üretmek isteyen  insanlarda olan bir duygu bu. Hep daha iyisini yapabileceğine olan inancın diri olması. Kaldı ki bu güzel ve aynı zamanda besleyen de bir durum. Bir sonraki işinizde her ne üretiyorsanız, sizi daha iyiye götürme süreci.
-Peki, ilk başlarda ümitsizliğe düştüğünüz oldu mu?
Ümitsizliğe kapılmak demeyelim ama ara sıra, yetersiz hisettiğim anlar olmuyor değil… Özellikle kafada şekillenen bir form için ellerin ve teknik özelliklerin yetişemediği anlarda biraz sancılı bir süreç oluyor.
-İlk yaptığınız eseri kime gösterdiniz?
Yunus Tonkuş’un atölyesinde beraber çalıştığım arkadaşlarım ve onların da ilk işleriyle birlikte küçük bir kutlama yaptık. 
-Neydi o ilk eser?
Balmumundan yaptığım soyut bir formdu..
-Şimdiye kadar kaç heykel yaptınız?
35’e yakın işim var. Ama sergiye hepsini koyacağımı sanmıyorum..
-Açacağınız serginin adı neden ‘Dokuz’?
‘Dokuz’ yakın bir arkadaşımın fikriyle ortaya çıkmış bir isim. Heykele başladığım günden bugüne geçen süreyi temsil etmesinin dışında; herşeyin hızla materyalleştiği, ilişkilerin bile çok hızlı tüketildiği  günümüzde, heykele kendimi, kendimce vakfetmem ve gösterdiğim bu inadın da simgesi aynı zamanda.
-Heykelleriniz o sergide satılacak mı?
Sergi, ‘Arte İstanbul’ adlı galeride olacak ve satılacak.
-Hiç eşinizden ya da oğlunuzdan esinlenerek yaptığınız heykel var mı?
Oğlum Can 6 yaşındayken büstünü yapmıştım.
-Can’a çok benzedi mi?
6-7 sene öncenin tecrübesiyle çok da kötü olmadı. Bugün yapsam daha çok benzetebilirim herhalde.
-O büstü de sergileyecek misiniz?
Evet.
-Yaptığınız bir heykelin, bir gün, şehrin bir meydanına dikilmesini arzular mısınız?
Kim arzu etmez ki… Ama önce güzel meydanlar yapmamız lazım..
-Benim gibi hayranlarınız da merak ediyordur; Arzum Onan neden dizilerde yok? Size dizi teklifi mi gelmiyor yoksa gelen teklifleri siz mi reddediyorsunuz? 
Önceleri Can küçüktü ve onu büyütürken zordu. Şimdi de bana zor gelmeye başladı. Şaka bir yana; dizileri son derece hızlı ve çabuk tüketilen bir üretim alanı olarak görüyorum. Yazılan hikayelerin daha çok izlenmesi için seçilen yöntem benim televizyonda oyunculuk yapma heyecanımı ve isteğimi engelliyor maalesef. Bu işin heyecan duymadan yapılması çok zor. Milyonlarla buluşan işlerle, incelikli ve dikey tatlar barındıran işlerin arasındaki makas gittikçe açılıyor.
-Yerli diziler kirlendi mi? Reyting rekorları kıran dram dizileri ailelerin izleyebileceği nitelikte diziler mi sizce? 
Bu durumu sistem belirliyor maalesef. Apar topar kalkan birçok işe baktığınızda, rekabetin yaslandığı noktaya üzülüyorum. Demin de söylediğim gibi, yazılan hikayelerin daha çok izlenmesi için seçilen bu yöntem de hikayeleri iyice kızıştırıp, irtifa kaybına neden oluyor.. 
-Peki, geçmişte içinize sinmeyen işlerde de oynamak zorunda kaldınız mı?
Oynamış olduğum bütün karakterleri çok sevdim...
-Ekranda veya beyazperdede gözükmeseniz de siz Arzum Onan’sınız. Halk sizi çok seviyor ve takdir ediyor. Böylesi bir şöhret herkese nasip olmaz. Merak ediyorum bu aşamaya gelene kadar nasıl bir yoldan geçtiniz? 
Çok teşekkür ederim. Popüler olmayı hayatın olmazsa olmaz ihtiyaçlarından biri haline getiriyorsanız eğer kayboldunuz demektir. Ama olabildiğince sakin, size ait bir alanı saklarsanız neleri korumuş olduğunuzu daha iyi kavrarsınız. Ben bunu uygulayabildiğimi düşünüyorum. Sihirli kelime ‘hayat’tır. Onun dışında şan, şöhret gibi kavramların içi boş bana göre..
-Saygın şöhret olmak sizi hangi konularda zorladı?
Saygın olmak çok güzel tabii.. Ama şöhret olmakla ilgili tutumum demin söylediğim nedenlerle zaten  boş bir durum. Özellikle Türkiye’de şöhret olmak çok kolay…
- Şöhret, hayatınızı dilediğiniz gibi yaşamanıza engel mi?
Bu soruya şöhretin etkileri açısından cevaplamak yerine göz önünde olmanın zorlukları açısından cevap vermek daha yerinde olur. Çiftlerden iki taraf da tanınan isimler olunca her ilişkide olması gereken sorumluluk oranı bizde daha fazla hissettiriyor. 
-Arzum Onan, lütfen samimi söyleyin? Yolda gidiyorsunuz birisi önünüzü kesti ve “Ben sizin hayranınızım” dedi. Sonra da size yanaklarınızdan öpmek istedi. Öptürür müsünüz, yoksa kibarca red mi edersiniz?
Bu o kadar da sık olan bir durum değil aslında. Olduğunda da reddetmem. Can küçücükken bile onu öpmek isteyenler olurdu, bebek olmasına rağmen bir şey diyemezdim. Bizim toplumumuz dokunarak sevgisini ve ilgisini belli eden, sevdiğine karşı samimi olan bir toplum. 
-Peki sizce, siz neden bu kadar seviliyorsunuz?

Bilmem… Bunun cevabını ben veremem ki.. Ayıp olmaz mı?
-Hangi dizileri seyrediyorsunuz? 
Denk gelirse ilk birkaç bölüm bakıyorum  ama çoklukla yabancı dizi izliyorum. Mentalist, Criminal Minds, Fringe sevdiğim dizilerden birkaçı.
-Hangi oyuncuları beğeniyorsunuz?

Tek tek isim veremem ama özellikle yeni jenerasyonda oldukça yetenekli gençler var..
-Oyunculuklarını beğenmediğiniz oyuncular da oluyor mu? 
Oyunculuklarını beğenmediğim kişileri söylemem doğru olmaz.
-Eşiniz Mehmet Aslantuğ ‘Ben Onu Çok Sevdim’ adlı dizide Adnan Menderes’i canlandırıyor. Eşinizi izliyor musunuz? 
İzliyorum elbette... Zarif, dokunaklı, incelikli… 
-Mehmet Bey,  nasıl bir hazırlık devresinden geçti?
Yakın geçmişimizde önemli bir tarihi karakteri canlandırma sorumluluğunun bilincinde şüphesiz. Adnan Bey’in, beden dili ve konuşma biçimine ziyadesiyle yaklaşmayı istemediğini biliyorum. 
 -Neden istemedi?

Bir takım kaynaklardan yaptığı araştırmalara ve görsellere göre Adnan Bey’in ses tonu ve beden dilini bire bir benzetmiş olması, söz konusu bir sinema filmi için son derece efektif olabilirdi. Ama haftalık yayın periyodunda yayınlanan bir televizyon dizisi için seyirci açısından karşılığı olmayacağını düşündüğünü biliyorum..Yine de bu konuda daha detaylı cevap verecek kişi Mehmet’tir..
-Eşiniz yeni bir dizi için hazırlanırken sizin ona ne gibi katkılarınız olur?
Eşi olduğum için söylemiyorum ama Mehmet özel bir oyuncudur. Benim ona katkımı bilmiyorum ama onun bana katkısı tartışılmazdır. 
-NasIl katkıda bulunur size?
Mehmet oyunculuğunun yanı sıra, işin mutfağında da olan biri. Senaryoya hakimiyeti, çalışanlarla ilişkisi ve ayrıca yönetmen olarak da oyuncusundan istediği oyunu alıncaya kadar gösterdiği tavır çok değerlidir. Özellikle sette onunla birlikteyseniz ciddi bir okul süreci gibidir.
-İkiniz de çok iyi birer karakter oyuncususunuz. Oyunculuk konusunda birbirinizi eleştirir misiniz?
Onun yorumlarına önem veririm. Kendi deneyimlerinden, birlikte biriktirdiklerimize kadar birçok bilgiyi paylaşırız doğal olarak. Kendimizi de eleştiririz, birbirimizi de..
-Hiç bu konuda, eleştirinin dozajını zaman zaman kaçırıp aranızda küslük çıktığı oluyor mu? 
Zaman zaman hikaye ya da senaryo da aynı düşünmüyor olabiliriz. Ama sadece aynı düşünmüyoruz. Küslük çok saçma.
-‘Aşkın İkinci Yarısı’ isimli filmde sizi sinemada ilk kez eşinizle birlikte izledik. Bu yine olacak mı?
Kısa vadede böyle bir projemiz yok. 
-Mehmet Bey’le aranızda kıskançlık var mıdır? Sizi kıskanır mı? 
20 yıla yaklaşmış bir ilişki içindeyiz. Bu tür konuları çokdan aştık!..
-Ünlüler dünyasında evlilikler sabun köpüğü gibi. Çiftler evleniyorlar ve en çok bir iki yıl için de boşanıyorlar. Hatta bir-iki gün evli kalıp boşananlar bile var. Uzun ömürlü, mutlu bir evliliğin formülünü bize verebilir misiniz? 
Sadece ünlüler arasında değil, artık günümüzde her alanda evlilikler kısa süreli oldu. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Daha çok ve hızlı tüketen ilişkiler görüyoruz en yakınlarımızda bile. Çok beylik laflar etmek istemiyorum. Herhangi bir formül olsa keşke. Hep söylüyorum; her ilişki kendi istisnasını yaşar..
-Basında zaman zaman Mehmet Bey’le sizin boşanacağınıza dair asılsız haberler çıkıyor. Bu durum sizin ilişkinizi etkiliyor mu? 
Uzun süredir yok bu haberler, bekliyoruz... Şaka bir yana alıştık artık. Alıştırdılar daha doğrusu. Mutluluğumuzu ya da başkaca diğer duygularımızı açıklamak durumunda kalmaktan yorgun düştüğümüz çok zaman oldu. Çünkü bu durum yaptığımız ya da yapacağımız herşeyin önüne geçebiliyor. Oysa biz hiçbir zaman bu tür haberlerden beslenmek isteyen, buna ihtiyaç duyan bir çift olmadık.
-Sizce bu yayınların sebebi ne?
Magazin bir değirmen gibi öğütmeye ihtiyaç duyduğu sürece bu tür haberler çıkmaya devam edecektir.
-Bu tip haberler sizi üzüp kırıyor mu? Bu haberlere karşı nasıl bir refleks geliştirdiniz?
Yapacak bir şey yok. Dediğim gibi alıştırdılar.
- Oğlunuz Can 13 yaşına geldi, yakında delikanlı olacak. Onun bebekliğine, çocukluğuna doyabildiniz mi?
Doydum zannediyordum. Büyüyünce doymamış olduğumu anladım. Çocukları büyümüş arkadaşlarım “tadını çıkar” derlerdi, şimdi daha iyi anlıyorum. Aynı cümleyi, çocukları küçük başka arkadaşlara ben kuruyorum. 
-Can’a karşı nasıl bir annesiniz?
Valla bana göre ilgili ve şevkatli bir anneyim. Ama gerçek cevabı Can büyüdüğü zaman kendi verecek. Asıl değerli cevap da o olacak..
-Eşiniz nasıl bir baba?
Çok ilgili, aynı zamanda arkadaş olabilen bir babadır.  
-Oğlunuz Can ileride sanatçı olmak istese nasıl tepki gösterirsiniz? 
Tüm bebekler oyuncak hamurla oynarken ben Can’ın önüne çamur koyuyordum. Hala, ben atölyede çalışırken gelir bir şeylerle oyalanır. Resim yapar, legoya bayılır. Tabii ilerde bambaşka bir meslek seçebilir. Biz her şartta onun yanında oluruz. Ama ne olursa olsun sanatın herhangi bir dalına eli değsin isterim.. 
- Oğlunuz gün gelip büyüyecek ve evlenmek isteyecek. Merak ediyorum; siz muhtemelen nasıl bir kaynana olursunuz? 
Şimdiden birşey söylemek zor. Sadece ömrüm yettiği sürece mutluluğuna tanıklık etmek isterim. Hiç bir anne çocuğunun üzülmesine dayanamaz..
-Oğlunuzla birlikte en çok ne yapmaktan hoşlanırsınız?
Can daha beş aylıkken bile hep konuşan, anlatan bir anneydim. Dolayısıyla şimdi Can çok konuşkan, soran, meraklı bir coçuk oldu. İletişimimiz güçlüdür. Genel olarak herşeyi beraber yapmaktan keyif alırız.Tabii yaş itibariyle biraz zorlu bir sürece girdik. Artık bir ergen olarak, kararları, fikirleri, kendini ifade etme biçimi ara sıra zorlayabiliyor. Annesi olarak bunu söylemem biraz abes ama yüreği iyi, adelet ve hakkaniyet duygusu da gelişmiş bir çocuktur.

ARZUM ONAN'LA İLGİLİ BU HABERLERE DE TIKLAYABİLİRSİNİZ..

http://www.magazinduayeni.com/haber/7232/arzum-onanin-soyadi-davasi.aspx

http://www.magazinduayeni.com/haber/5394/oktay-kaynarcaya-esinden-surpriz-dogum-gunu.aspx

http://pabucumunstari.com/haber/3460/iki-unlu-oyuncunun-sasirtan-benzerligi.aspx

 

http://pabucumunstari.com/haber/3146/arzum-onan-aslantug-soyadinin-degismesi-icin-dava-acti.aspx

 

http://pabucumunstari.com/haber/1682/mehmet-aslantugdan-carpici-aciklamalar.aspx

 

http://www.magazinduayeni.com/haber/298/arzum-onan-hastaliga-meydan-okudu.aspx

 

http://www.magazinduayeni.com/haber/5337/arzum-elini-incitti.aspx

YORUM YAP
YORUMLAR