Çağla Şıkel: Emre'nin aşk haberini sunmam

Güzel, akıllı, marifetli, pratik ve çalışkan... Güzelliği ve fitliği malum dillere destan. İki şahane oğlu ile arı gibi bir anne. Sayfamıza bayram neşesi katan Çağla Şıkel ile konuştuk bu hafta...

YouTube kanalın çok iyi gidiyor... Memnun musun YouTube’da olmaktan? Ne kadar zamanını alıyor?

- Aslında haftada iki video koyuyoruz. Konuları ben ve ekibim buluyoruz. Herhangi bir şey bize bir konu yaratabiliyor. Hiç aklımızda olmayan şeyler ortaya çıkabiliyor.

Sen zaten gündüz kuşağında yaptığın televizyon programlarından aşinasın bu konulara değil mi?

- Aslında öyle ama YouTube izleyicisi çok farklı. Mesela bana diyorlar ki “Çağla, yeni başlayanlar için makyaj yapar mısın?” Ben “Saçmalama, 50 tane makyaj videosu yaptım” diyorum. “Hayır” diyor, yeni başlayanlar için olacak illa. Çünkü YouTube’daki kitle çok genç. 15-20 yaş arasında çoğunluk. Daha küçük yaştaki çocuklar bile girip “Çağla Abla” diye bakıyor. YouTube kanalı açtıktan sonra çok ilginç bir şey oldu. Aquapark’a gittik çocuklarla. Elimde botla yürüyordum. Yanıma 9-10 yaşlarında kız çocukları geldi. “Biz sizi çok seviyoruz. Sizin videolarınızı takip ediyoruz. Siz en sevdiğimiz YouTuber’sınız” dediler. “Çok teşekkür ederim” dedim. Kızlar beni asla tanımıyor. Asla Çağla olarak bilmiyor. Yüzde 100 eminim. Çünkü arkamı döndüğümde çığlık attı. Kaç senedir bu camiadayım kimse arkamdan çığlık atmadı. Bu çok güzel bir şey.

Çok güzel gerçekten...

- Orada yeni bir kitle edinmek, kimse yokmuş gibi kameraya konuşmak... Dışarıda neysem orada da oyum. Nasıl aynanın karşısında “Ne biçim eyeliner çektim, olmadı” diyorsam orada da bunları söylüyorum. Aslında kanal fikri bana sorulan sorularla ortaya çıktı. “Nasıl makyaj yapıyorsun? Saçını nasıl yapıyorsun? Farı nasıl sürüyorsun? Eyeliner nasıl oraya gitti?” gibi çok fazla soru geliyordu... 

Her şeyin doğal olması bence en büyük izlenme sebebi...

- Bence de... Mesela başta biraz sohbet ediyorum. “Ne yapıyorsunuz? İyi misiniz? Ben de iyiyim. Sağ olun. Çok teşekkür ederim. Yalnızım bugün” filan diyorum kendi kendime saçma sapan...

Oyun hamuru videonu izlemiştim.

- Benim yaptığım dönemde, YouTube’da milyonlarca kez izlenen videoların başında geliyordu o oyun hamurları. Benimki de 3 milyona yaklaşmıştı.

Çekimlerde kullandığın şeyleri önceden mi hazırlıyorsun?

- Aynen. Bir gün önceden hazırlıyorum. Geçen gün yüzümde bir leke çıktı. Çıkmaz normalde. Cildime çok dikkat ederim. Güneşe çıkmam, 50 faktör koruma kullanırım. Dermatoloğuma söyledim. O da bana “Tamam sana Q-Switch yaparız” dedi. Bir tane lazer var. Birazcık rengini hafifletiyor. Ben de sürekli evde maske yaparım. Çok severim. İnternetten araştırdım. Karbonat, zeytinyağı, limon üçlüsünü buldum. Çok mantıklı geldi. Çünkü karbonat temizlik işlerinde kullanılıyor, diş parlatmada kullanılıyor... “Bu yüze çok iyi gelir” dedim. Dermatoloğumu arayıp sordum. “Gayet iyi olur. Yap” dedi. Evde oturdum onu yaptım. Cildim bebek cildi gibi oldu. Üzerindeki o ölü deri kalktı, inanılmaz oldu. Hemen “Kanalda da yapıyoruz bu maskeyi” dedim. Hiçbir şeyi yapmış olmak için yapmıyorum.

En çok hangi yaş grubu takip ediyor seni?

- 12-25 yaş arası. Zaman zaman istisnalar da olabiliyor.

Senin mankenliğin, televizyon dizilerin ve televizyon programların sayesinde edindiğin bir kitle miydi o?

- Mankenlik yaptığım dönem biraz geride kaldı aslında.

Hiç mi yok?

- Arada bir iki tane oluyor.

Çok yakıştırdığımız için demek ki hemen o çağrışım yapıyor...

- Teşekkür ederim ama şu an gerçekten de modellik mesleği diye bir şey yok. Kalmadı. Fashion Week var. Fashion Week’te de 40 manken yürüyorsa 7-8’i Türk. Gerisi yabancı. Ben artık modacı arkadaşlarım rica ederse hiçbir şey beklemeden keyif için yürüyorum. İnternet kitlesi yeni bir kitle. Bir tek belki yaşları yetmişse “Cennet Mahallesi”ndeki Sultan’ı seven bir kitle kalmış olabilir. Bana diyorlar ki “Çocukluğum sizi izleyerek geçti”... Ben de “Ne diyorsun? Öyle şey mi olur?” diyorum... Tabii biz ufacıktık ama hâlâ tekrarlarını izliyoruz” diyorlar. O da çok etkili bir iş olmuştu hayatımda.

Yemek için yaşamıyorum yaşamak için yiyorum

Vücudunun bu kadar iyi olması genetik bir şey mi? Yoksa deli gibi bakıyor musun kendine? Mesela pişi filan yiyor musun?

- Herkes “Kesin göstermelik yiyorsundur” diyor. Düşünsene... Bodrum’dasın. Evinin balkonunda aile kahvaltısı yapıyorsun. O pişi yenecek yani. Bizde öyledir ama bu her sabah yenmiyor. Geldiğimden beri iki kere yedim ve yaklaşık 2.5 aydır buradayım. Ayda bir yiyorum anlamına geliyor. O ayda bir yediğimin üzerine de çikolatayı süreceğim artık kimse kusura bakmasın. Çünkü onun haricindeki yemek düzenim çok iyi. Çok düzenli.

Dikkat ediyorsun işte...

- Evet. Yine zayıf olabilirdim ama bu kadar şekilli olmayabilirdim belki. Fit olmayabilirdim. Sadece bir deri bir kemikten ibaret olabilirdim. Gerçi kimilerine göre öyleyim ama benim için farklı bir boyutta. Çünkü çok emek verdim. Kendi eski halimi biliyorum. Bacaklarım spor yapmasam gerçekten çubuk gibi. Çocukluğumdan beri öyle. Çünkü rahmetli babam da öyleymiş. Bildiğin iskelet yani. Adamın iskeletini bana vermişler. Ben aşırı protein ve karbonhidratlı beslenerek kilomu korumaya çalışıyorum. Eğer spor yapmazsam zayıflıyorum.

Spor yapmazsan ne oluyor?

- Kilo veriyorum. Kasımı kaybediyorum çünkü. Vücudumda yağ olmadığı için sadece kas ağırlığım var. Spor da yapmazsam kası kaybediyorum. O yüzden sürekli spor yapıyorum. Hafta sonu iki gün çok ağır 1.5 saat idman yapıyorum. Burada da sürekli hareket halindeyim. Hiç yatmıyorum. Beni burada yatarken kimse görmemiştir. Çocuklarla beraberim. 5.5 yaşında baleye başladım. 17 sene bale yaptım. 18 yaşında güzellik yarışmasına girdim. 18 yaşından 39 yaşına kadar hayatım boyunca spor yaptım. O yüzden iki gün bile spor yapsam cila atmış oluyorum.

17 sene bale yapmak ne demek...

- Evet. Oldu o artık. Hayatımda spor ve yemek çok düzenli bir şekilde ilerliyor. Ben kendimi böyle çok iyi hissediyorum. Ben yemek için yaşayan biri değilim. Yaşamak için yiyorum. Yemekle aram hiç iyi değil aslında ama öğünlerimi asla atlamıyorum, ceviz yiyorum, bana en faydalı olacak balık somonsa hemen somon yiyorum. Yiyeceğim her şeyin besin değerinin yüksek olmasına dikkat ediyorum. Protein açısından da et mi yiyorum? Yanına karbonhidratı da yiyorum, sebzeyi de yiyorum, yoğurdu da yiyorum. Bunu artık bir görev olarak yapıyorum.

Mesela “Asla baklava yemem” der misin? Yoksa arada kaçırıyor musun?

- Baklavayı hiç sevmiyorum.

Peki tatlı?

- Çikolata seviyorum. Dondurma bazen yiyorum ama baklava, börek, kızartma filan çok çok nadir. Patates kızartması seviyorum ama onun haricinde mesela baklava hayatımda toplasan 1-2 kez yemişimdir. Alışmamışım. Gazlı içecek hayatım boyunca içmedim. Soda bile içemiyorum asitli olduğu için.

Emre'yle çocuklar haricinde bir arkadaşlığımız yok

“Erkek çocuk annesi olmanın 5 güzel yanı” diye video çektin...

- Aslında orada biraz pratik olmayı, zamanı iyi yönetmeyi, çocuklarla oyun oynamayı, evin aslında onlara uygun bir ortam haline getirilmiş olduğunu anlatıyorum. Güzel yanları var. Etrafında enerjisi hiç bitmeyen minik minik erkek çocukları, onlara uyum sağlamaya çalışan bir anne... Bu açıdan zamanı biraz tasarruflu kullanmayı anlatıyor video da... Sadece erkek çocuğu değil, eminim siz de öyle düşünüyorsunuzdur, çocuk sahibi olmak kadar güzel bir şey yok dünyada. Ama erkek çocukların anneye olan ilgisi de tartışılmaz...

Aynen öyle...

- Şimdiki kız çocukları için babacı diyorlar. Kızlarım olsaydı ve babalarına düşkün olsalardı çok bozulurdum.

Kız çocuğu ikimizin de bilmediği bir duygu.

- Kız çocuğunu da yaşamak çok isterdim. Mesela bana bir kere Demet Şener söylemişti. Kızı “Anneciğim sen kalıyorsun, biz babamla tatile çıkıyoruz” demiş. Çok benlik bir şey değil. Allah biliyor ya bana erkek çocuğu vermiş. Onun o ilgisi, o beğenisi... “Gözünü boyamışsın. Ne oluyor?” diyor mesela. Hayranlıkla bakıyorlar. Hiçbir erkek bunu sana söylediğinde bu kadar için gitmez. Çok güzel bir duygu.

Emre (Altuğ) ile ayrıldınız. Aranız nasıl?

- Çocuklarımız dahilinde görüşüyoruz. Onun dışında bir arkadaşlık ilişkimiz yok. Çocuklarımızın adının geçtiği her yerde birlikteyiz. Çok programlı, disiplinli, birbirine hiç küsmemiş, sadece iki arkadaş gibi olabiliyoruz çocuklarımızın yanında. Kışın hatta hep birlikte tatile gittik. Aslında pedagoglar “Çok da fazla yapmayın bunu” diyor. Çocuklarınız bunu isteyebilir ama bu sefer de anne-babanın bu kadar iyi anlaşıp, bu kadar birbirleriyle eğleniyor olması, “Niye bu kadar iyi anlaşıyorlar, gülüyorlar?” sorusunu akıllarına getiriyor. Onun da bir dengesini kurduk açıkçası.

''Hayata aşığım''

 Magazin figürü olarak magazin programı sunmak bir avantaj mı?

- Açıkçası çok cool hissediyorum. Sadece kendimi anons etmiyorum. Çağla Şıkel şurada göründü demiyorum. Haber turu içerisine koyuyoruz onu. Ben sunucu kimliğimle yapıyorum.

Emre’nin diyelim ki bir aşk haberi çıktı. Bunu yayınlar mısın?

- Kanalda yayınlanabilir ama benim sunmam doğru olmaz. Sonuçta orası magazin programı. Ben oranın içeriğine karışamam. Öyle bir haber gelmedi. Ama gelirse de benim anons etmem doğru olmaz. Çünkü neden? Konu büyüyecek ve farklı yerlere gidecek. Sen yapar mısın?

Yaparım ama yalansa yapmam. Aşk var mı hayatında?

- Çok şeye âşığım. Ben aşkı hiç öyle algılamıyorum. Yaptığım birçok şeye ve birçok ana âşığım. Aşk gibi beni heyecanlandıran... Sabah kahvaltıda yumurtanın üzerinde rendelenmiş avokadoyu gördüm diye de heyecanlanıyorum... Balkondan esen rüzgar... Bu da bir aşk. Ben hayata çok âşığım.

Eylül'de hafta içi her gün ekrandayım

“50 TL altı kozmetik alışveriş” adında bir videon var. Bunlar... Gerçekten kullandığın şeyler mi?

- Tabii. Yüzde 100 kullandığım şeyler ve gerçekten de orada kullandığım far neredeyse her videomda var. Çok severek aldım. Hem de çok ucuz bir fiyata... Eğer kaliteli bir şey kullanmak istiyorsan parayı basacaksın. Fardı, rimeldi, göz kalemiydi... Onları üç beş kere sürüp atarsın ama cildi kaplayan şeyin çok önemli olması gerekiyor.

Eskiden hep bronzluğun haber olurdu... Şimdi “Güneşe çıkmıyorum” dedin.

- Çocuklarım olana kadar güneşle yaşıyordum. O zaman kendime asla çirkin gelmiyordum. Yanıyordum da yanıyordum. İnanılmaz yanıyordum. Ama artık çıkmıyorum. Çocukların peşinde sürekli havuzdayım. Ama 50 faktör kullanıyorum. Annemi bir görsen. Annem Tarık Mengüç. Saçlar gri, suratı simsiyah. Bir kere güneşe çıkmış mı? Babam bildiğin zenci. Bildiğin Azeri zencisi. Simsiyah. Bizde güneşe çıkmasan da yanıyorsun ama zamanında biz gençken öyleymişiz.

Memleketiniz neresi?

- Baba tarafı Azeri. Annem Adanalı. Anne tarafında Çerkez de var. Biraz melezlik de var.

Yakında yeni bir dizi filan var mı?

- Yok. Dizi yapmam artık herhalde. Daha iyi bir çalışma ortamında olabileceksem onu tercih etmem açıkçası. Çünkü çok uzun zamanlar alıyor. Ben bir de mümkünse iş saatlerimi çocukların okul çıkışına göre ayarlamaya çalışıyorum. Evet çocuklarım için tabii ki çalışmam gerek ama bir yerde de onları görmem gerek kendimi iyi hissetmem için. Çünkü ben onlarla ilgilenemezsem, onların yanında olamazsam, mutsuz olurum.

Modelliğin bitmesine üzülüyorum

“Cennet Mahallesi” en çok konuşulan işin oldu?

- Çok güzel bir şey bu. Çok sempatik bir kızdı bence Sultan. Çingenelerin en tatlısı ve o ekip bence gerçekten Türk televizyonundaki en sempatik ve en efsane ekiplerden bir tanesiydi. 129 bölüm sürdü. Her bir karakter aslında insanın içine işledi.

Dizi haricinde TV programı var mı yakında?

- Evet. Eylül ayında FOX TV’de gündüz kuşağında olacağım.

Ben senin podyumda yürüyüşünü hep Sabahat Doğanyılmaz’a benzetiyorum.

- Doğru. Birkaç kişi daha söyledi bana bunu. Onun da bir atarlı havası var.

Neden modellik mesleği yok oldu sence?

- Çok dijitalleşti her şey. Artık insanların bir modele ihtiyacı yok ki. Defile yapmaya ihtiyacı yok. Alıyor kızı, giydiriyor kıyafeti, koyuyor Instagram’a. Dünyada az da olsa hâlâ yapılıyor ama bizde bitti. Niye bilmiyorum.

Bitti. Biz 5-6 sene önce günde iki defileye çıkıyorduk. Sayfalarca koreografi yazıyorduk, dans çalışıyorduk. Şimdi hiçbir şey kalmadı. Çok üzülüyorum. Bir yandan da çok şanslıyım ki en güzel zamanlarında vardım.

Youtube'da para kazanma hırsım yok

 YouTube’dan para kazanmaya ne zaman başladın?

- Aslında gerçekten şunu söylemem gerekirse bizim YouTube’daki amacımız para kazanmak değil. Çünkü benim başka bir mesleğim olmasaydı, sadece YouTube’dan para kazanmak için girseydim, bu kadar sevenim ve abonem olmazdı.

Ama sen ciddi bir vakit ayırıyorsun buna.

- Ciddi bir vakit ayırmıyorum. Mesela cuma akşamları İstanbul’a dönüyorum. Cumartesi sabah magazin programı yayını yapıyorum. 3 saat sürüyor canlı yayın. Oradan çıkıp ofise gidiyorum. İçeriklerimiz ve her şeyimiz hazır oluyor. Geçen gün 2.5 saatte 6 video çektim. Hiç kesmiyoruz. Hatasıyla yayınlıyoruz. Başladığı gibi bitiyor. O yüzden hızlı oluyor. Bazen markalarla işbirliği yapıyoruz. Ama bunlar benim kullandığım markalar olmak zorunda. Bana zayıflama çayı gelirse “Hayır” diyorum. Çünkü saçma “Ben zayıflama çayı içiyorum” demem. Yani insanları kandırmıyorum. Bir para kazanma hırsım yok ki orada. O kadar naif, o kadar sabırlı, o kadar tatlı gidiyor ki, belki de bu kadar sevilmesinin ve kısa zamanda bu kadar abonem olmasının sebebi de budur.

Abone sayısı kaç?

- Şu an 835 bini geçti.

1 milyona doğru gidiyor.

- Evet. Aslında bu rakama ulaşan çok var ama tanınmış kişilerde yok.

 

YORUM YAP
YORUMLAR