Bülent Ersoy, vefatından hemen sonra Zeki Müren’e uçmuştu
Dün, 29'uncu ölüm yıldönümünde andığımız, Türkiye'nin en önemli sesi Zeki Müren'in yakın dostu gazeteci Bilal Özcan, ilginç anlatımını sürdürüyor.
Bilal Özcan yazıyor
(Dünden devam)
Zeki Müren’in vefat haberini alınca niye İzmir’e, cenazenin olduğu yere değil de Bodrum’a gitmek istediğimi sorabilirsiniz…
İzmir’de bir gazetecinin, televizyoncunun yapabileceği her şeyi zaten haber ajansları yapacaktı…
Ve onlardan dilediğimiz görüntüyü alıp kullanabilecektik.
Oysa, ben Zeki Müren’in evine girebilen tek televizyoncuydum…
En son bir ay önce, Bodrum’daki evinde yanındaydım.
Baş başa sohbet etmiştik.
Tüm zenginliğine rağmen, nasıl sıradan bir evde yaşadığını iyi biliyordum.
Şimdi amacım, onun hayattayken nefes alıp verdiği yeri, çok sevdiği evini seyircilere göstermekti.
Onun sağlığında yaşadığı odaları, oturduğu koltuğunu, sedirini, yemeklerinin pişirildiği mutfağını, öğleden sonraları dinlenmekten büyük keyif aldığı terasını, kullandığı özel eşyalarını görüntüleyip, izleyiciye anlatmaktı…
Ve aslında bu milyarder sanatçının ne kadar mütevazı bir yaşam sürdüğünü, nasıl bir halk insanı olduğunu göstermekti niyetim.
……….
Bu duygu ve düşüncelerle yetiştim saat 22.00’de kalkan İzmir uçağına…
Uçakta bir de ne göreyim, Bülent Ersoy da, müzik yönetmeni, önemli bestecilerimizden rahmetli Muzaffer Özpınar’la birlikte İzmir’e uçuyor…
Bülent Ersoy’a mikrofon uzattım:
“Zeki Müren’in vefatı beni çok sarsttı, son vazifemi yapmaya gidiyorum” dedi.
“Fakat, aranız açık gibiydi rahmetliyle diyecek oldum”
“O Türk Müziği’nin en önemli sesiydi, bana mesafe koymuş olabilir. Ama bu benim ona saygımı engellemez” şeklinde cevap verdi…
Ve Bülent Ersoy İzmir’de, doğru cenazenin kaldırıldığı morga gidip, Zeki Müren’in cenazesini alnından öpmüştü.
………
Uçağımız İzmir’e inince, kameramanımla birlikte terminalden bir araba kiralayıp, Bodrum’a doğru yola koyulduk.
3 saatlik mesafeyi 2,5 saatte katedip, bugün Zeki Müren Müzesi olan eve ulaştık…
(O evin müze olmasındaki katkımı, taa Las Vegas'a uzanan çok ilginç hikayeyi bir başka yazımda anlatırım)
Saat gece yarısını çoktan geçmiş olmasına rağmen evin önünde önemli bir kalabalık vardı.
Bazıları ağlıyor, bazıları getirdikleri çiçekleri evin önüne yere bırakıyordu.
İki polis memuru bizi durdurdu.
Eve giremeyeceğimizi söyledi,
Evdeki Hüseyin beyle karısı Fatma hanımın beklediğini söyledim.
Hüseyin bey kapıya çıktı ve polislerle konuştu, bizi karşıladı…
……….
Baş sağlığı dileğinden sonra, Hüseyin beye evde çekim yapmak istediğimi söyledim.
“Zeki bey böyle bir şeye hiç izin vermedi ama senin yerin onun için çok farklıydı. İstediğin gibi çek Bilal bey” dedi.
Evde tüm eşyalar eskiydi, adeta bir köy evi gibiydi.
Asla, bir starın evinin ihtişamlı görüntüsü yoktu.
Ne evin yapısında ne de mobilyalarda…
Mutfak da çok sıradandı,
Buzdolabını açtım, bom boştu…
Buzlukta, geçen ilkbaharda Moskova’dan getirdiğim iki kutu havyar duruyordu…
“Bilalciğim havyarı çok severim ama doktorlar yasakladı, inşallah iyileşeyim, beraber yeriz” demişti…
………..
Saint Petersburg seyahatinden dönerken aldığım Matruşka bebekler, Tokyo’dan aldığım kimono takım, evin odalarındaydı.…
Londra’dan getirdiğim rengarenk sabunlar banyonun bir köşesinde süs gibi sıralanmıştı…
Hüseyin beyle ve Fatma hanımla röportaj yapmak da istiyordum ama konuşacak durumda değillerdi.
Tüm çekimleri yaptıktan sonra, gündüz dışarıda buluşup, röportaj yapmak üzere sözleştik ve evden ayrıldık.
Hüseyin beyi bir gün sonra defalarca aramak zorunda kaldım
Ne karısı, ne de o , Zeki Müren’in ölümüyle ilgili konuşmak istemiyorlardı,
Bir yandan da yardımcım Esra arıyor ve ertesi günkü program için montaja bant yetiştirip yetiştiremeyeceğimi soruyordu.
Son bir çekimim kaldığını, dönüş uçağı için benden haber beklemesini söyledim.
Hüseyin beyi bir daha aradım.
“Beni kırıyorsunuz, ben işimi yapmak zorundayım ve İstanbul’dan bunun için geldim. Sen ve Fatma hanım, onun hayattaki her şeyini bilen, son yıllarında yanında olan yegane insanlardınız. Hüseyin bey dün gece sen demedin mi benim, Zeki Müren için çok farklı bir kişi olduğumu. Zeki Müren şimdi burada olsa, senin benimle konuşmanı isterdi”
Hüseyin beyle bu konuşmadan yarım saat sonra, evin yakınlarında bir parkta buluştuk ve röportajı yaptım…
………
Yardımcım Esra’yı aradım ve İzmir’e doğru yola çıktığımızı, saat 19.00 uçağına bilet almasını söyledim.
Saat dörde geliyordu…
Çok şükür Adnan Menderes Havalimanı’na son anda yetiştik,
Kameramanım ve ben uçağa binen son iki yolcuyduk,
Bizden sonra kapılar kapandı ve uçak hareket etti…
(Yarın-Gönül Yazar’la Bursa’da cenazede az daha ölecektik)